12 Şubat 2015 Perşembe

Cüneyt Şaşmaz : Büyük Satranç Tahtası Devletler Oyun'u?!

"Cumhuriyet skandallarla çalkalandığında, demokrasinin 

erdemi zaafa uğramaya başladığında, ahlak yerini 

alaycılığa bıraktığında, piyasanın kuralları yasaların 

üzerine çıktığında gazeteci tarafsızlığını koruyamaz.

Gazeteci kampını seçmelidir!

Kervanlar geçerken köpekler hep havlayacak!"

Le Monde Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Edwy 

Plenel, “Köpek Zamanı” (Un temps de chien) başlıklı 

kitabından


"Yüzde 50 AKP’ye nefretle bakıyor, ANAP da böyle 

yıkılmıştı, bu şekilde Türkiye yönetilemeyebilir" diyen 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a:

Partinizi sevenler ve nefret edenler olarak olaya 

baktığımızda partinizi sevenlerin sayısı ancak partinize 

oy verenlerdir.

Partiniz dahil hiçbir partiyi sevmeyenlerin, yani sandığa 

gitmeyenlerin, partinizi sevdiğini düşünüyorsanız fena 

halde yanılıyorsunuz.

Seçimlerin adil, hilesiz ve eşit şartlarda yapıldığını 

varsaysak bile (ki öyle değil) 2002’den günümüze yapılan 

üç genel ve üç yerel seçimlerde partinizi sevenlerin 

yüzdesi şöyledir:

2002 Genel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 41.407.027

AKP’nin aldığı oy: 10.808.229

Yüzdesi: 26.10

2004 Yerel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 43.552.931

AKP’nin aldığı oy: 13.447.287

Yüzdesi: 30.87

2007 Genel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 42.799.303

AKP’nin aldığı oy: 16.327.291

Yüzdesi: 38.14

2009 Yerel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 48.049.446

AKP’nin aldığı oy: 15.353.553

Yüzdesi: 31.95

2011 Genel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 52.806.322

AKP’nin aldığı oy: 21.399.082

Yüzdesi: 40.52

2014 Yerel seçimler

Toplam seçmen sayısı: 52.608.398

AKP’nin aldığı oy: 19.469.840

Yüzdesi: 37.00

Matematik yalan söylemeyeceğine göre;

2002’de halkımızın yüzde 73.90’ı

2004’de halkımızın yüzde 69.13’ü

2007’de halkımızın yüzde 61.86’sı

2009’da halkımızın yüzde 68.05’i

2011’de halkımızın yüzde 59.48’i

2014’de halkımızın yüzde 63.00’ü

AKP’yi sevmemekte ve çoğunluğu nefret etmektedir...

Buyurun cenaze namazına!


Öncelikle, İngiliz istihbaratı 24 saat'i kayıt altında olan 

Londra'nın nasıl vurulduğunun hesabını versin.

Zor'la güzellik olmaz'ın alarm seviyesi en üst perde.

Dünya yuvarlak ve dönmeye devam ediyor.

I. Dünya Savaşı'ndaki "mücade"leyi yöneten Mustafa 

Kemal değil, Enver Paşa.İttihat Terakki/Teşkilat-ı

Mahsusa.

Enver Paşa ve arkadaşları; İngilizler İstanbul'u işgal 

edince yurtdışına çıkartıldılar, Sait Halim Paşa yalısı 

müdavim'i olarak.

Gazi, hocası (başyaver) Naci Eldeniz'in tavsiyesi ile 

Çanakkale Fatih'i bir "deli" olarak, Samsun'a çıkıp 

düzensiz birlikleri (Teşkilat- Mahsusa) organize edip, 

yine ölüm'üne bir direniş ile "Milli Mücadele"yi 

kazanmıştır.

İstanbul'daki Meclis ise payitaht işgal altında olduğu için 

Ankara'ya taşınmıştır.

Yani?!

Gazi, meşru zemin'de real politik'in adam'ıdır.

Enver Paşa'nın mektup'una Gazi'nin verdiği cevap sır 

değil.


Gazi'yi şark'a özgü tanrı'laştırmak başka, hakkını teslim 

etmek başka!

Kaldı ki, Mustafa Kemal Atatürk, yaptıkları, başardıkları 

ile zaten lider, önder, baş'kumandan'dır.

Övgü/yergi'den bağımsız duru hakikat budur.

Hasılı:

Bugünün hikayesi.

Çekirdek devletler, küresel sermaye arka planlı yapılar'a 

karşı ortak hareket ediyor.

Prof Dr öyle diyor!

Demem o ki:

1. Bebekleri leyleklerin getirmediğini bilecek yaş'tayız.

2. Kuşçubaşı Eşref sormayıp Şerif Hüseyin'i indirseydi 

tarih nasıl yazılırdı?!

3. Laik çağdaş Türkiye olmasaydı, o gün'ün Avrupası da 

güven'de olmazdı, bugünkü hikaye ortada.

Ezcümle:

Olmuş ile ölmüş'e çare yok, Gazi'nin en sevdiği sözlerden 

bir'idir.

Real'ist.

Dünya yuvarlak ve dönmeye devam ediyor.

Gazi'nin maddi ve manevi "emanet"i ortada.

Sahip çıkılması gereken eser, özde laik Türkiye.

Londra buz tuttu, Berlin'i ateş basması yakındır.

“Bolivar mı devrimi yarattı, yoksa devrim mi Bolivar’ı?”

(Simon Bolivar, John Lynch, Türkiye İş Bankası Kültür 

Yayınları, Şubat 2011, 432 sf, Fiyatı: 30 TL, sf 367)

Yani?!

Bu bir bayrak koşusu el'den el'e.

Şöyle bakmak da mümkün.

Herkes her istediğini söyler ama söyleneni yapar.

Yani?!

Çekirdek devletler ile küresel sermaye arka planlı yapılar 

kafa kafaya tokuşuyor ise buz gibi bakış şudur: Yazımım 

patladı.

Başarı paradigmasından kaynaklı kısır'döngü.

Yani?!

Başarı paradigması değişmediği sürece süreç yeni 

Enron'lar inşa edip patlatıyor.

Yani?!

Yazılım patlamış, sistem yeni "Şeytan"laşmış beyaz yakalı 

çok iyi mektep'lerden mezun CEO'lar üretiyor.

O yüzden savaş'ın adını, "İnsan'ın doğası ile yaptığı iç 

savaş", nefis harp'i koyduk.

Başka?!

Devletleri yöneten de insan, şirketleri yöneten de 

insan'lar.

Soğuk Savaş sonrasında istihbaratçılar şirketlerin içine 

girdiler, şirketler üzerinden küresel savaş bu mana!

Ordular güvenlik'i sağlar.

İşdünyası süreç'i algılamakta sorunlu ise bekler.

Misal, 2007'de yapılan uyarı ciddi'ye alınmadı, düşen 

sadece Türkiye olmadı, Avrupa da düştü.

Uk'rayna üzerinden küre yeni bir büyük savaş'ın eşiğinde.

Mısır üzerinden ortaya konulan yeni demokrasi 

tanımlaması da metazori değil, şartların dayatması.

CIA'nın yeşil kuşak'ı radikal'leşti, küresel aksta radikal 

laik güvenlik'li spin bu mana.

Başka?!

Kelebek etkisi, kaos'a kanat çırpış teorisi.

Büyük Satranç Tahtası (Eski Bizans/Osmanlı sınırları 

içinde enerji bazlı) Devletler Oyun'u?!

En güçlü olduğun an en güçsüz an'ına tekabül ediyor.

Su'dan bahaneler.

Süper Güç (!) ABD, 11 Eylül'de vuruldu.

Domino etkisi yaptı, Avrupa'daki "I. Dünya Savaş'ı"nın 

yönetsel aks'ı da art arda vuruldu.

Londra yörüngesindeki Mısır da vuruldu, 2007 öncesi 

hikaye.

Bir gün önce yapılan uyarıya binaen 'İkiz Kuleler'deki 

iş'lerine gitmeyen yahudi kökenli beyaz yakalı'lar olağan 

şüpheli.

(İstihbarat Savaşları: Gördüklerinin yarısına, 

duyduklarının hiçbirine!)

Şöyle bakmak da mümkün:

Yahudiler para dahil her şeyi taşırlar.

Her Yahudi MOSSAD ajanı gibi bilgi topluyor ise sokak'a 

saçtığın çer çöp ne varsa onu da "istihbarat" diye 

merkez'e aktarırlar, algı operasyonu ve/veya istihbarat 

savaşları bu mana.

Analiz satın alınmaz, rafineri olmak zorunda.

Aksi halde, stratejik meczup'a dönüşmek an 

mesabesinde.

Yüzde 1'lik kaydırma, 180 günde 180 derecelik sapma'ya 

sebep olur, 360 gün sonunda olduğun yerde döndüğüne 

aymak da mümkün, örnek AKP/Gülen makas'ı.

Yani?!

BOP'ta, Türkiye, AKP üzerinden işgal edilmiş olsa da, çok 

yazdık, "Onlar içimize girdikleri kadar bizler de onların 

içine girdik".

Yani?!

"Teşkilat-ı Mahsusa" üzerinden "Radikal İslamcı" ya da 

"Neo Nazi" vb tedavül'den kalkmış yapı'ları el'den geçirip 

kullanmak, Avrupa'yı yakmak mümkün.

Remil.



Boss?!


A'simetrik tehdit, yalnız kurt vb.

Başka?!

Değişkenlere hakim olmadan süreç'in derin'liğini ölçmek 

mümkün değil.

Yani?!

İki kirpi nasıl sevişir, çok ama çok dikkatle bu mana.

Hasılı:

İngilizler düşman'ımız değil, sadece yeni süreç'te 

dam'daki eşek o link üzerinden indiriliyor.

Hikaye'nin Berlin in Berlin kısmına gelince, Almanlar hep 

perde arkasında kazan'dı, bir de perde önünde 

kazan'malı, süreç'i taşımalı.

Alman'ın en sevdiği oyun, istediğim para'yı vermezseniz 

Almanya'da radikal milliyetçi akımlar çok hızlı tavan 

yapar, Nazi'ler gelir sopa'sıdır.

Nüans?!

O sopa şu an Alman'ın elinde değil.

"Almanlar kazandığı için bizler de kazanmış olduk" diyen 

bu adres'te.

Yani?!

Rüşvet ve/veya orantısız bahşiş, üretmeden lüküs 

tüketme talep'i Batı'da da baş'a bela!

Şöyle bakmak da mümkün: İçeride hakim olamadıkları 

çark'a, yani laf dinlemeyen milyar dolarlık ego'lara 

hizmet eden zincir ve/veya raydan çıkmış Firavun'laşmış 

CEO'ları, teşhis edilemeyen yapı'lar üzerinden tehdit 

etmek, baskılamak, İngiliz'in de, Alman'ın da, Fransız'ın 

da, İtalyan, İspanyol'un da iş'ine geliyor.

Çekirdek devletler koalisyonu.

Güvenlik'i ortadan kaldıran "Üç maymun"culara karşı "üç 

maymun" istihbarat ağ'ı ve/veya yol'lar bomboş bu mana.

Son durak "kara" toprak.

Başka?!

Gazi'ye hayat'tayken anlatıyorlar, "Avrupa'daki ayağımız 

sakat, koşamıyor, onun için olmaz" diyorlar ama inatçı, 

anlamak istemiyor.

II. Dünya Savaşı öncesinde Sykes-Picot sınırlarını yok 

saymaya dönük, Hatay üzerinden büyük bir harp'in ilk 

adım'ını atıyor.

Yani Gazi de Sykes-Picot'ya karşı ama doğru zaman'ı 

bekliyor.

Türkiye'yi riziko etmeden, gerekirse Hatay 

vatandaşlığına geçip savaşırım diyecek kadar, real'ist.

Büyük dünya savaşı üzerinden kaybettiği toprakların 

tamamını istiyor.

Anlattıkları halde anlamak istemediği nokta şu:

"İran'la sınır'ımız sabit.

Hatay'dan çıkıp Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Libya vb 

arazilerin olduğu her yeri yeniden almak, sınırlarına 

katmak mümkün.

Karşınızda ordu yok.

Fakat attığınız her adımda, o coğrafya'yı Sykes-Picot 

üzerinden aralarında paylaşan İngiltere ve Fransa da 

sizin içinizi karıştıracak.

Çok taze olan laik, üniter yapınızı ticani'ler, dersim'ciler 

üzerinden yoracak.

Attığınız her adım'da, karşınıza bozulan denge 

kapsamında yeni unsurlar çıkacak.

Rusya, biraz daha ilerleyince Çin, ABD, Vatikan, dön 

dolaş aynı konu, dünyalar savaşı!

Avrupa'daki ayak'ınız ayak'a kalkmadan yapacağınız her 

hamle döner dolaşır sizi vurur."



"Statik hesap"ın hata'sız yapılması hayat memat konu.

MI9 her zaman Vatikan'ın içinde.

Papa sadece bir figür.

Uk'rayna dilemma.

Yani?!

Büyük Satranç Tahtası'nda, Almanlar perde önünde 

bir'den çok kaybetti ama hep kazan'dı.

Kazan'anlar bellerini doğrultamazken, onlar hep ayakta.

"Şimdi yeni oyun'un yük'ünü taşımalı"dan kasıt, çünkü 

Londra yorgun, nadas'a ihtiyaç'ı var, bu mana.

Böyle yazınca da, süreç'in heyecanı ortadan kalkıp 

duygusal iklim dip yapıyor.

Mühendis'in hesabı soğuk'tur, ortama sıcaklığı iç/dış 

mimar'lar katar.

Kaldı ki, süreç'in adı Neo II. Dünya HAARP'i ise biz'i 

ilgilendiren kısmı var, ilgilendirmeyen yön'ü de var.

Alman, ne Rusya'da vazgeçebiliyor, ne İran'dan, çünkü 

enerji'ye muhtaç, ne de ABD'den vazgeçebiliyor, CIA 

zaten elinde, Pentagon'a muhtaç.

Tura'n.

Başka?!

Boru hattı güvenlik'i kapsamında, Türkiye üzerinden 

geçmek zorunda!

Yüz yıllık hesaplaşma üzerinden laik'lerle kucaklaşmak, 

siyasal dincileri, ticanileri Londra üzerinde bırakıp 

doğu/batı aks'ında (seküler) kucaklaşmak zorunda.

2 milyar dünyalı için enerji bazlı çağdaş demokrasi 

otobanı!

AB bu durumda, Kıyamet zamanlar'ın "Neo Nuh 

Gemisi"ne dönüşüyor, herkesi alması mümkün mü, değil.

Başka?!

Çekirdek devletler aynı saf'ta ise İngiliz de hakim 

olamadığı beyaz yakalı vampir'lerle mücadele 

kapsamında, yol'u boşaltmış olabilir, Alman, Fransız da.

İsrail, İran, Rusya, ABD, Çin de bu süreç'in dışında değil.

Türkiye'den ölçü almak mümkün, kazanç adı altında 

yağma'ya ortak olup güvenlik'i ortadan kaldıran 

familya'nın aynısı Rusya, ABD, İngiltere, İsrail, İran, AB, 

Türkiye vb devletlerin baş'ında.

Bir adam'ın hem ulusalcı hem de Barzan'la omuzdaş 

olması mümkün mü?!

Barzan demek, BOP'ta büyük kürt devleti operasyonu 

demek!

Ulusalcı isen ister NATO konsepti ister Londra, ABD, 

İsrail, Beykoz Konakları dürtmesi deyin fark etmez, 

Barzan familya'nın yanında ne işin var!?

Peki ya narko vekil'lere ne demeli?!

Kırmızı bez parçasına dönüştürülen Erdoğan üzerinden, 

"ulusalcı algı" ile oynanıyor, ters ayak operasyonu.

Yani?!

"Erdoğan'ı tasfiye edeceğim" derken üniter yapı'nın ip'ini 

yine ulusalcılara (28 Şubat 1) çektirmek istiyorlar.

O yüzden altını çizerek yazıyoruz, kral'dan fazla 

kraliçe'cilik yapmayın diye.

Stratejik zeka bunun için şart.

Başka?!

Gazi, Osmanlı Subayı'dır.

Alman Ordusu ile ortak operasyon yapmıştır, madalyası 

da vardır.

İngilizler'le, I. Dünya Savaşı'nın sonuçları dışında "resmi" 

kucaklaşma hariç, ortak operasyonu yoktur.

Yani?!

Gazi, Sykes-Picot'ya karşıydı, bulduğu ilk fırsat'ta Hatay 

üzerinden niyet'ini ortaya koydu.

Günümüz dünyası, o günlerden çok farklı.

Sınırları egemenlik altına almak büyük külfet.

"Arap Baharı"nda "stratejik meczup" üzerinden 

sahnelenen "ölümcül oyun", kanlı drama sırasında 

görüldü ki, uyuyan "milliyetçi, ulusalcı" dev'i uyandırmak 

istiyor isen Alman ekolü'nden gelme İngiliz Davutoğlu 

gibi'leri saha'ya sür, yek seven'in kalmasın.

İzmir'de Davutoğlu'nun ofis açması bu mana.

Yani?!

"Babam ve Oğlum" filminde diyor ya, "Kollarımı açeydim, 

gitme diyeydim" şu mana:

İsrail'den ABD'ye, ABD'den Almanya'ya (AB), Almanya'dan 

Rusya ve İran'a, bu nokta'dan hareketle laik Türkiye'ye 

uzanan çizgi'de kollar açıldığında "Ultra Voltran" ayak'ta!

Beton çarpan etkisi.

Hasar tespit ön rapor eskizi:

Bu durum'da "açık kolları taşıyan bünye" mi (Ultra 

Voltran) yıkılır yoksa o yapı'ya çarpan mı?!

Süreç'in A şıkı B şıkkı budur.

Negatif hamle üzerinden süreç'in okuması zaten kıyamet 

diyor, gittiği yere kadar.

Ezcümle:

Tango için iki kişi'ye ihtiyaç var, halay çekmek içinse 

aynı duyguları paylaşan omuz'daşlara.

Kıyamet'in eşiğinde nüans şurada:

Kaos'tan çıkacak yeni düzen kapsamında, tango için 

partner de hazır, halay çekmek için halay'başı dahil 

olmak üzere yek tek omuz'daşlar da.

Küresel aks'ta güvenlikli İMECE bu mana.

Kaybederken 'Kazan'mak bu mana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder