"Cumhuriyet skandallarla çalkalandığında, demokrasinin
erdemi zaafa uğramaya başladığında, ahlak yerini
alaycılığa bıraktığında, piyasanın kuralları yasaların
üzerine çıktığında gazeteci tarafsızlığını koruyamaz.
Gazeteci kampını seçmelidir!
Kervanlar geçerken köpekler hep havlayacak!"
Le Monde Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Edwy
Plenel, “Köpek Zamanı” (Un temps de chien) başlıklı
kitabından
"Yüzde 50 AKP’ye nefretle bakıyor, ANAP da böyle
yıkılmıştı, bu şekilde Türkiye yönetilemeyebilir" diyen
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a:
Partinizi sevenler ve nefret edenler olarak olaya
baktığımızda partinizi sevenlerin sayısı ancak partinize
oy verenlerdir.
Partiniz dahil hiçbir partiyi sevmeyenlerin, yani sandığa
gitmeyenlerin, partinizi sevdiğini düşünüyorsanız fena
halde yanılıyorsunuz.
Seçimlerin adil, hilesiz ve eşit şartlarda yapıldığını
varsaysak bile (ki öyle değil) 2002’den günümüze yapılan
üç genel ve üç yerel seçimlerde partinizi sevenlerin
yüzdesi şöyledir:
2002 Genel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 41.407.027
AKP’nin aldığı oy: 10.808.229
Yüzdesi: 26.10
2004 Yerel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 43.552.931
AKP’nin aldığı oy: 13.447.287
Yüzdesi: 30.87
2007 Genel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 42.799.303
AKP’nin aldığı oy: 16.327.291
Yüzdesi: 38.14
2009 Yerel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 48.049.446
AKP’nin aldığı oy: 15.353.553
Yüzdesi: 31.95
2011 Genel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 52.806.322
AKP’nin aldığı oy: 21.399.082
Yüzdesi: 40.52
2014 Yerel seçimler
Toplam seçmen sayısı: 52.608.398
AKP’nin aldığı oy: 19.469.840
Yüzdesi: 37.00
Matematik yalan söylemeyeceğine göre;
2002’de halkımızın yüzde 73.90’ı
2004’de halkımızın yüzde 69.13’ü
2007’de halkımızın yüzde 61.86’sı
2009’da halkımızın yüzde 68.05’i
2011’de halkımızın yüzde 59.48’i
2014’de halkımızın yüzde 63.00’ü
AKP’yi sevmemekte ve çoğunluğu nefret etmektedir...
Buyurun cenaze namazına!
Öncelikle, İngiliz istihbaratı 24 saat'i kayıt altında olan
Londra'nın nasıl vurulduğunun hesabını versin.
Zor'la güzellik olmaz'ın alarm seviyesi en üst perde.
Dünya yuvarlak ve dönmeye devam ediyor.
I. Dünya Savaşı'ndaki "mücade"leyi yöneten Mustafa
Kemal değil, Enver Paşa.İttihat Terakki/Teşkilat-ı
Mahsusa.
Enver Paşa ve arkadaşları; İngilizler İstanbul'u işgal
edince yurtdışına çıkartıldılar, Sait Halim Paşa yalısı
müdavim'i olarak.
Gazi, hocası (başyaver) Naci Eldeniz'in tavsiyesi ile
Çanakkale Fatih'i bir "deli" olarak, Samsun'a çıkıp
düzensiz birlikleri (Teşkilat- Mahsusa) organize edip,
yine ölüm'üne bir direniş ile "Milli Mücadele"yi
kazanmıştır.
İstanbul'daki Meclis ise payitaht işgal altında olduğu için
Ankara'ya taşınmıştır.
Yani?!
Gazi, meşru zemin'de real politik'in adam'ıdır.
Enver Paşa'nın mektup'una Gazi'nin verdiği cevap sır
değil.
Gazi'yi şark'a özgü tanrı'laştırmak başka, hakkını teslim
etmek başka!
Kaldı ki, Mustafa Kemal Atatürk, yaptıkları, başardıkları
ile zaten lider, önder, baş'kumandan'dır.
Övgü/yergi'den bağımsız duru hakikat budur.
Hasılı:
Bugünün hikayesi.
Çekirdek devletler, küresel sermaye arka planlı yapılar'a
karşı ortak hareket ediyor.
Prof Dr öyle diyor!
Demem o ki:
1. Bebekleri leyleklerin getirmediğini bilecek yaş'tayız.
2. Kuşçubaşı Eşref sormayıp Şerif Hüseyin'i indirseydi
tarih nasıl yazılırdı?!
3. Laik çağdaş Türkiye olmasaydı, o gün'ün Avrupası da
güven'de olmazdı, bugünkü hikaye ortada.
Ezcümle:
Olmuş ile ölmüş'e çare yok, Gazi'nin en sevdiği sözlerden
bir'idir.
Real'ist.
Dünya yuvarlak ve dönmeye devam ediyor.
Gazi'nin maddi ve manevi "emanet"i ortada.
Sahip çıkılması gereken eser, özde laik Türkiye.
Londra buz tuttu, Berlin'i ateş basması yakındır.
“Bolivar mı devrimi yarattı, yoksa devrim mi Bolivar’ı?”
(Simon Bolivar, John Lynch, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, Şubat 2011, 432 sf, Fiyatı: 30 TL, sf 367)
Yani?!
Bu bir bayrak koşusu el'den el'e.
Şöyle bakmak da mümkün.
Herkes her istediğini söyler ama söyleneni yapar.
Yani?!
Çekirdek devletler ile küresel sermaye arka planlı yapılar
kafa kafaya tokuşuyor ise buz gibi bakış şudur: Yazımım
patladı.
Başarı paradigmasından kaynaklı kısır'döngü.
Yani?!
Başarı paradigması değişmediği sürece süreç yeni
Enron'lar inşa edip patlatıyor.
Yani?!
Yazılım patlamış, sistem yeni "Şeytan"laşmış beyaz yakalı
çok iyi mektep'lerden mezun CEO'lar üretiyor.
O yüzden savaş'ın adını, "İnsan'ın doğası ile yaptığı iç
savaş", nefis harp'i koyduk.
Başka?!
Devletleri yöneten de insan, şirketleri yöneten de
insan'lar.
Soğuk Savaş sonrasında istihbaratçılar şirketlerin içine
girdiler, şirketler üzerinden küresel savaş bu mana!
Ordular güvenlik'i sağlar.
İşdünyası süreç'i algılamakta sorunlu ise bekler.
Misal, 2007'de yapılan uyarı ciddi'ye alınmadı, düşen
sadece Türkiye olmadı, Avrupa da düştü.
Uk'rayna üzerinden küre yeni bir büyük savaş'ın eşiğinde.
Mısır üzerinden ortaya konulan yeni demokrasi
tanımlaması da metazori değil, şartların dayatması.
CIA'nın yeşil kuşak'ı radikal'leşti, küresel aksta radikal
laik güvenlik'li spin bu mana.
Başka?!
Kelebek etkisi, kaos'a kanat çırpış teorisi.
Büyük Satranç Tahtası (Eski Bizans/Osmanlı sınırları
içinde enerji bazlı) Devletler Oyun'u?!
En güçlü olduğun an en güçsüz an'ına tekabül ediyor.
Su'dan bahaneler.
Süper Güç (!) ABD, 11 Eylül'de vuruldu.
Domino etkisi yaptı, Avrupa'daki "I. Dünya Savaş'ı"nın
yönetsel aks'ı da art arda vuruldu.
Londra yörüngesindeki Mısır da vuruldu, 2007 öncesi
hikaye.
Bir gün önce yapılan uyarıya binaen 'İkiz Kuleler'deki
iş'lerine gitmeyen yahudi kökenli beyaz yakalı'lar olağan
şüpheli.
(İstihbarat Savaşları: Gördüklerinin yarısına,
duyduklarının hiçbirine!)
Şöyle bakmak da mümkün:
Yahudiler para dahil her şeyi taşırlar.
Her Yahudi MOSSAD ajanı gibi bilgi topluyor ise sokak'a
saçtığın çer çöp ne varsa onu da "istihbarat" diye
merkez'e aktarırlar, algı operasyonu ve/veya istihbarat
savaşları bu mana.
Analiz satın alınmaz, rafineri olmak zorunda.
Aksi halde, stratejik meczup'a dönüşmek an
mesabesinde.
Yüzde 1'lik kaydırma, 180 günde 180 derecelik sapma'ya
sebep olur, 360 gün sonunda olduğun yerde döndüğüne
aymak da mümkün, örnek AKP/Gülen makas'ı.
Yani?!
BOP'ta, Türkiye, AKP üzerinden işgal edilmiş olsa da, çok
yazdık, "Onlar içimize girdikleri kadar bizler de onların
içine girdik".
Yani?!
"Teşkilat-ı Mahsusa" üzerinden "Radikal İslamcı" ya da
"Neo Nazi" vb tedavül'den kalkmış yapı'ları el'den geçirip
kullanmak, Avrupa'yı yakmak mümkün.
Remil.
Boss?!
A'simetrik tehdit, yalnız kurt vb.
Başka?!
Değişkenlere hakim olmadan süreç'in derin'liğini ölçmek
mümkün değil.
Yani?!
İki kirpi nasıl sevişir, çok ama çok dikkatle bu mana.
Hasılı:
İngilizler düşman'ımız değil, sadece yeni süreç'te
dam'daki eşek o link üzerinden indiriliyor.
Hikaye'nin Berlin in Berlin kısmına gelince, Almanlar hep
perde arkasında kazan'dı, bir de perde önünde
kazan'malı, süreç'i taşımalı.
Alman'ın en sevdiği oyun, istediğim para'yı vermezseniz
Almanya'da radikal milliyetçi akımlar çok hızlı tavan
yapar, Nazi'ler gelir sopa'sıdır.
Nüans?!
O sopa şu an Alman'ın elinde değil.
"Almanlar kazandığı için bizler de kazanmış olduk" diyen
bu adres'te.
Yani?!
Rüşvet ve/veya orantısız bahşiş, üretmeden lüküs
tüketme talep'i Batı'da da baş'a bela!
Şöyle bakmak da mümkün: İçeride hakim olamadıkları
çark'a, yani laf dinlemeyen milyar dolarlık ego'lara
hizmet eden zincir ve/veya raydan çıkmış Firavun'laşmış
CEO'ları, teşhis edilemeyen yapı'lar üzerinden tehdit
etmek, baskılamak, İngiliz'in de, Alman'ın da, Fransız'ın
da, İtalyan, İspanyol'un da iş'ine geliyor.
Çekirdek devletler koalisyonu.
Güvenlik'i ortadan kaldıran "Üç maymun"culara karşı "üç
maymun" istihbarat ağ'ı ve/veya yol'lar bomboş bu mana.
Son durak "kara" toprak.
Başka?!
Gazi'ye hayat'tayken anlatıyorlar, "Avrupa'daki ayağımız
sakat, koşamıyor, onun için olmaz" diyorlar ama inatçı,
anlamak istemiyor.
II. Dünya Savaşı öncesinde Sykes-Picot sınırlarını yok
saymaya dönük, Hatay üzerinden büyük bir harp'in ilk
adım'ını atıyor.
Yani Gazi de Sykes-Picot'ya karşı ama doğru zaman'ı
bekliyor.
Türkiye'yi riziko etmeden, gerekirse Hatay
vatandaşlığına geçip savaşırım diyecek kadar, real'ist.
Büyük dünya savaşı üzerinden kaybettiği toprakların
tamamını istiyor.
Anlattıkları halde anlamak istemediği nokta şu:
"İran'la sınır'ımız sabit.
Hatay'dan çıkıp Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Libya vb
arazilerin olduğu her yeri yeniden almak, sınırlarına
katmak mümkün.
Karşınızda ordu yok.
Fakat attığınız her adımda, o coğrafya'yı Sykes-Picot
üzerinden aralarında paylaşan İngiltere ve Fransa da
sizin içinizi karıştıracak.
Çok taze olan laik, üniter yapınızı ticani'ler, dersim'ciler
üzerinden yoracak.
Attığınız her adım'da, karşınıza bozulan denge
kapsamında yeni unsurlar çıkacak.
Rusya, biraz daha ilerleyince Çin, ABD, Vatikan, dön
dolaş aynı konu, dünyalar savaşı!
Avrupa'daki ayak'ınız ayak'a kalkmadan yapacağınız her
hamle döner dolaşır sizi vurur."
"Statik hesap"ın hata'sız yapılması hayat memat konu.
MI9 her zaman Vatikan'ın içinde.
Papa sadece bir figür.
Uk'rayna dilemma.
Yani?!
Büyük Satranç Tahtası'nda, Almanlar perde önünde
bir'den çok kaybetti ama hep kazan'dı.
Kazan'anlar bellerini doğrultamazken, onlar hep ayakta.
"Şimdi yeni oyun'un yük'ünü taşımalı"dan kasıt, çünkü
Londra yorgun, nadas'a ihtiyaç'ı var, bu mana.
Böyle yazınca da, süreç'in heyecanı ortadan kalkıp
duygusal iklim dip yapıyor.
Mühendis'in hesabı soğuk'tur, ortama sıcaklığı iç/dış
mimar'lar katar.
Kaldı ki, süreç'in adı Neo II. Dünya HAARP'i ise biz'i
ilgilendiren kısmı var, ilgilendirmeyen yön'ü de var.
Alman, ne Rusya'da vazgeçebiliyor, ne İran'dan, çünkü
enerji'ye muhtaç, ne de ABD'den vazgeçebiliyor, CIA
zaten elinde, Pentagon'a muhtaç.
Tura'n.
Başka?!
Boru hattı güvenlik'i kapsamında, Türkiye üzerinden
geçmek zorunda!
Yüz yıllık hesaplaşma üzerinden laik'lerle kucaklaşmak,
siyasal dincileri, ticanileri Londra üzerinde bırakıp
doğu/batı aks'ında (seküler) kucaklaşmak zorunda.
2 milyar dünyalı için enerji bazlı çağdaş demokrasi
otobanı!
AB bu durumda, Kıyamet zamanlar'ın "Neo Nuh
Gemisi"ne dönüşüyor, herkesi alması mümkün mü, değil.
Başka?!
Çekirdek devletler aynı saf'ta ise İngiliz de hakim
olamadığı beyaz yakalı vampir'lerle mücadele
kapsamında, yol'u boşaltmış olabilir, Alman, Fransız da.
İsrail, İran, Rusya, ABD, Çin de bu süreç'in dışında değil.
Türkiye'den ölçü almak mümkün, kazanç adı altında
yağma'ya ortak olup güvenlik'i ortadan kaldıran
familya'nın aynısı Rusya, ABD, İngiltere, İsrail, İran, AB,
Türkiye vb devletlerin baş'ında.
Bir adam'ın hem ulusalcı hem de Barzan'la omuzdaş
olması mümkün mü?!
Barzan demek, BOP'ta büyük kürt devleti operasyonu
demek!
Ulusalcı isen ister NATO konsepti ister Londra, ABD,
İsrail, Beykoz Konakları dürtmesi deyin fark etmez,
Barzan familya'nın yanında ne işin var!?
Peki ya narko vekil'lere ne demeli?!
Kırmızı bez parçasına dönüştürülen Erdoğan üzerinden,
"ulusalcı algı" ile oynanıyor, ters ayak operasyonu.
Yani?!
"Erdoğan'ı tasfiye edeceğim" derken üniter yapı'nın ip'ini
yine ulusalcılara (28 Şubat 1) çektirmek istiyorlar.
O yüzden altını çizerek yazıyoruz, kral'dan fazla
kraliçe'cilik yapmayın diye.
Stratejik zeka bunun için şart.
Başka?!
Gazi, Osmanlı Subayı'dır.
Alman Ordusu ile ortak operasyon yapmıştır, madalyası
da vardır.
İngilizler'le, I. Dünya Savaşı'nın sonuçları dışında "resmi"
kucaklaşma hariç, ortak operasyonu yoktur.
Yani?!
Gazi, Sykes-Picot'ya karşıydı, bulduğu ilk fırsat'ta Hatay
üzerinden niyet'ini ortaya koydu.
Günümüz dünyası, o günlerden çok farklı.
Sınırları egemenlik altına almak büyük külfet.
"Arap Baharı"nda "stratejik meczup" üzerinden
sahnelenen "ölümcül oyun", kanlı drama sırasında
görüldü ki, uyuyan "milliyetçi, ulusalcı" dev'i uyandırmak
istiyor isen Alman ekolü'nden gelme İngiliz Davutoğlu
gibi'leri saha'ya sür, yek seven'in kalmasın.
İzmir'de Davutoğlu'nun ofis açması bu mana.
Yani?!
"Babam ve Oğlum" filminde diyor ya, "Kollarımı açeydim,
gitme diyeydim" şu mana:
İsrail'den ABD'ye, ABD'den Almanya'ya (AB), Almanya'dan
Rusya ve İran'a, bu nokta'dan hareketle laik Türkiye'ye
uzanan çizgi'de kollar açıldığında "Ultra Voltran" ayak'ta!
Beton çarpan etkisi.
Hasar tespit ön rapor eskizi:
Bu durum'da "açık kolları taşıyan bünye" mi (Ultra
Voltran) yıkılır yoksa o yapı'ya çarpan mı?!
Süreç'in A şıkı B şıkkı budur.
Negatif hamle üzerinden süreç'in okuması zaten kıyamet
diyor, gittiği yere kadar.
Ezcümle:
Tango için iki kişi'ye ihtiyaç var, halay çekmek içinse
aynı duyguları paylaşan omuz'daşlara.
Kıyamet'in eşiğinde nüans şurada:
Kaos'tan çıkacak yeni düzen kapsamında, tango için
partner de hazır, halay çekmek için halay'başı dahil
olmak üzere yek tek omuz'daşlar da.
Küresel aks'ta güvenlikli İMECE bu mana.
Kaybederken 'Kazan'mak bu mana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder