9 Nisan 2015 Perşembe

Cüneyt Şaşmaz : "MAT" mı "PAT" mı?!

"Bir iç bunalımı ancak bir dış bunalım doğurur!
Öncelik her zaman dış politikadadır."
Alman tarihçi Franz Altheim

Gül'dürmeyen son şaka ve/veya Nisan 1 zalim şaka'sı:
Güvenlik yok!
Türkiye güven'de değil!

İktidar'ı, muhalefet'i ile kaos değirmeni'ne su taşıyan bir süreç bu!

31 Mart güncesi.
Söz'ün bittiği yerdeyiz.
Devlet, baş'ı olmayan ve nereye sürüklendiği belli olmayan gemi gibi.

Süt'te leke var, lüküs makam araçlarına binen makam sahiplerinde leke yok!
Onlar hariç her şey suçlu, herkes sorumlu!

Basın özgürlüğü yarış'ı yapan ak, f, pkk vs medya'nın hali ortada.

Misal:
Çağlayan Adliyesi'ndeki terör eylem'i ile ilgili yayın yasağı getirdiler, sonra yayın yasağı kalktı!
"Ertesi gün" gazetelerini inceledim tek satır yok.
Yayın yasağı olmasaydı ne diyeceklerdi?
Ne saçmalayacaklardı?!

Kepazelik.

Ne diyor, rehin alınan savcı'yı kurtarma operasyonu!
Operasyon'da kurtulan var mı?!
Yok.
Savcı dahil iki DHKP-C'li de ölü olarak ele geçiriliyor.
Bunun neresi kurtarma?!
Manşetler nerede?!

Bu kadarını yazamadıktan sonra yayın yasağını bıraktım, bu kadar medya'ya gerek var mı?!
Bir AA, TRT yeter.

Yalakalık, haz derken, gelinen nokta ortada:
140 karakter'den mülhem akıl tutulması!
Gergedanlık.

Soru şu:
Savcı bu durum'da şehit mi olmuş oluyor yoksa telef mi?!

Polis'in beceremediği kurtarma operasyonları'na "şehit"lik payesi verilecek ise Davutoğlu kanatsız melek!
Açılmadan iade.

Sözün özü:
31 Mart günü Türkiye'nin baş'sız, kaptan'sız bir gemi'de, fail-i meçhul'e doğru seyahat ettiği ortaya çıktı.

Elektrikler saatlerce kesildi, neden kesildi, ne zaman gelecek, muhatap kim vb sorulara somut cevap veren yok!

Harakiri'yi bıraktık, istifa eden, özür dileyen yok!
Gülen'ciler Erdoğan'cıları suçluyor, Erdoğan'cılar ise Gülen'cileri.

Bu arada PKK "maytap" geçer gibi şartlı silah bırakma açıklaması yapıp, eylem'lere başlayacağı mesaj'ı veriyor.

Türkiye'yi AKP'den kurtarmaya hazır'lanan muhalefet ise kuzular'ın sessizliği içinde.

MHP, oturan boğa, gelen geçen tren'leri sayıyor, sandık ittifakına yanaşmıyor.
CHP derseniz, Allah başka dert vermesin.

Çağlayan Adliyesi'ndeki rehin alma operasyonu üzerinden DHKP-C'ye yapıştırıldı.
DHKP'C'HP?!

"Algı operasyonu" demek sorun'u çözer mi?!

PKK, Gülen, Derviş, ne ararsanız hepsi yeni CHP'nin içinde!

Boyundan büyük BOP'a batık AKP'den Türkiye'yi kurtarmak için BOP'un toksik varlıklarına sarılmak hangi stratejik zeka'nın ürünü?!

31 Mart'ta ortaya çıktı ki, AKP'nin, Gülen'in, PKK'nın önünü açan malum muhalefet!
İhanet'in saç'ayakları.

Başkanlık anayasası'na gidilirken muhalefet de ters ayak'ta.

Netice:
İsrail/İran makas'ı kapsamında Yemen bumerang'ı.
Yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal!

28 Şubat süreç'inin de iki yüz'lü olduğu Çağlayan Adliyesi'ndeki rehin alma operasyonu sırasında görüldü.
Brüksel'in NATO'su, AB'si.

31 Mart güncesinin bir yüz'ünde Balyoz kumpas'ı kapsamında verilen 236 kez beraat kararı vardı, diğer yüz'ünde ise AB, Brüksel şık'kı üzerinden Çağlayan Adiyesi'nde yaşanan kurtarma faciası!

Yunanistan dilemması!?

DHKP-C, derin AB'nin kullandığı, kazan & kazan oynadığı aparatlardan sadece biri.

Ezcümle:
Görüldü ve anlaşıldı ki, devlet 12 Eylül öncesinde olduğu gibi tepe'den tırnağa iki artı bir eşittir üç parça.

Kedi/Fare Harp'i üzerinden Türkiye BOP'un casus tarlasına dönmüş.
Kimin eli kimin cebinde belli değil(!)?

AKP'nin, Gülen'gillerin mecburiyetlerinden kaynaklı kor'düğüm.
Çankaya kor'düğümü devam ediyor.

Nüans?!

Bu defaki ayrışma can alıyor, çok sert.
GÜVENLİK yok.
Sıcak yaz öncesi büyük şehirler'i "5. Kol" karıştırıyor.

MI9'dan "sıcak yaz" busesi ve/veya nevruz ateş'i yakmaya başladı.
28 Şubat Dolmabahçe kazan & kazan'ı.

Ukrayna örneğinde olduğu gibi bir yanından Erdoğan'giller çekiyor, diğer yanından Gülen'giller.

Soru şu:
Türkiye, Ukrayna gibi parçalanır mı ve/veya Türkiye'yi (Yugoslavya) Ukrayna gibi parçalamak isteyenler, bu derinleşen kaos ortamında parçalanır mı?!

Enerji bazlı güvenlik'in güvenlik butonu, özde laik Çankaya tercihinden geçiyor.

Kıyamet Tufanı yeni başladı, güvelikli netice üretilmeden dinmez.

Soru şu:
Neden Alman ip'i değil de ölene kadar İngiliz sicimi?!

Elcevap:
Çekirdek devletler, küresel sermaye'nin emrine girmiş, şeytanlaşmış yapılar'la karşı karşıya, bu bir.

Alman madde'yi sever, önemser, ip hasar görmesin diye güvenlik açığı üreten fani'leri yakar.
II. Dünya tecrübesi ortada.

İngiliz ise ip'in ne kadar sağlam olduğunu kanıtlamak için ölene kadar asar ve/veya Londra'da güvenlik sağlanana kadar güvenlik açığı üretenleri yek tek mayınlı araziye yolcu eder.
Fareli köy'ün kavalcısı.

Hasılı:
I. Dünya Savaşı'nda iyi polis Alman'dı, kötü polis İngiliz'di, laik eksenli çıkış kapı'sı yine Fransa idi.
2015'te de benzer tablo sözkonusu.

Nüans?!

Paris'e Londra üzerinden de Paris üzerinden de gitmek güvenli değil!
Sebep?!
Osmanlı bakiyesi'nden kaynaklı kor'düğüm.
Dağılan SSCB'den kaynaklı "Euro bölgesi" sorunsalı!

Toksik varlıklar, Ticani, Narko vb dünyalar'dan gelme fanileri kontrol altına almadan enerji bazlı "sulh" mümkün değil!

BOP'un arka kapı'dan işgörmeye alışık yüksek demokratları'ndan kaynaklı kısırdöngü ve/veya "Sebep & Sonuç" sarmalı.

Ezcümle:
Yaşanması gerekli süreç var ise mutlaka yaşanır.
HAKİ.

Türkiye, 31 Mart'ta "Karanlık"a bürünür.
(Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi?!

1 Şubat 1997'de Avukat Ergin Cinmen ve Sürekli Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi öncülüğünde başlatılan sivil itaatsizlik eylemidir.

Susurluk Kazası ile birlikte kimi devlet kurumlarının ve yasal görevli kişilerin yasadışı gruplarla ve aranmakta olan kimi isimlerle işbirliği yaptığının ortaya çıkması üzerine Sürekli Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi, mafya ile ilişkisi olan milletvekilleri yargı önüne çıkana kadar tüm yurttaşları her akşam saat 21:00'da evlerindeki ışıkları bir dakikalığına kapatmaya çağırdı.

Eylem kimi medya kuruluşlarının da desteğiyle zaman zaman kendiliğinden örgütlenen kitle gösterilerine dönüştü.

Özellikle varoşlarda meşale eşliğinde yürüyüşler yapıldı.

Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın eylemle ilgili olarak "mum söndü oynuyorlar" şeklindeki açıklaması, toplumun geniş kesimlerinden ve siyasetçilerden büyük bir tepki gördü.

15 Şubat 1997'de eyleme Türkiye genelinde tahminen 30 milyon kişi katıldı.

Şubat ayı sonuna kadar süren eylem, iktidarda bulunan Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi koalisyon hükümetini hedef alıyordu.

28 Şubat'ta Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantısını takip eden sürecin sonunda hükümetin düşmesinden sonra eylemler de sona erdi.

Susurluk sanıklarının salıverilmesi üzerine eylem 30 Eylül'de tekrar başlatıldıysa da, Şubat ayındaki kitleselliğe ulaşılamadı.

MI9.

(Gülen) Hırbo bakar ki, 1 Şubat'tan bu yana çok zaman geçmiş.
"Temiz Toplum" diye bir şey kalmamış, kazan kazan üzerinden Türkiye nohudi olmuş, şimdi de katran karası!
TBMM'yi arap sabunu ile yıkasan ak'lanır mı?!

Hırbo telaş yapmaz, 1 Şubat'tan 31 Mart'a kadar geçen dakikaları hesaplar ve şalter'i indirir:
"Sürekli Aydınlık için 6 Saat Karanlık eylemi!"

Hırbo, daha sonra 140 karakterlik basın açıklamasını yayınlar:
"Şubat'tan Haziran'a kadarki '1 Dakikalar'ın toplamı 31 Mart'ta kesilmiştir!
Haziran sonrası hep karanlık!"

Bu bir terör olayı olmayabilir, iyi iş yapan çalışan dosyayı beklemeye almayıp rafa kaldırmayıp Berkin Elvan'ın katilinin bulunması için elinden geleni yapan yiğit bir savcının susturulup, yok edilme operasyonu da olabilir.

Savcı, Berkin'in katillerini tespit etmeye cok yaklaşmıştı, 12 gün önce şüpheli 21 polisin açık kimlikleri ve değişik açı ve boylardan çekilmiş fotoğrafları soruşturma dosyasına girmişti...

Düşünmek gerek.

Bu arada, bu kadar olayın yaşandığı tarihin, gerici "31 Mart Vakası"nın 106'ncı yıl dönümüne denk gelmesi tesadüf müdür?!
Bu kadar tesadüf, kast'a girer.

"Herkesin öldüğü başarılı operasyon"la biten Çağlayan'daki rehine krizinin tam da Türkiye'nin büyük bir bölümünde elektriğin kesilmesinden 2 saat sonra, üstelik en sıkı biçimde korunan Adliye Sarayı'nda ve MİT'in taşeron örgütü DHKP-C tarafından gerçekleştirilmesi dikkat çekici!?

Bana kalırsa, Berkin Elvan cinayetini aydınlatmaya çalışan Cumhuriyet Savcısı belli ki ağır taşlar yakaladı.

Bundan korkanlar, yine işin içinden karşı tarafa (Berkin Elvan için adalet arayanlara) bok atarak çok güzel sıyrıldı.

Cumhuriyet Savcısı öldü; internet, telefon, elektrik bağlantıları geri geldi.
İyi senaryo...

Bu arada 17-25 Aralık operasyonu sonrasında Emniyet'ten uzaklaştırılan eski başkomiser Kadri Cemil Yiğit'in attığı 2 tweet (ilki rehine krizi sürerken) dikkat çekici:

Hülasa:
Süreç, derin'leşerek devam ediyor.

Görünen o ki, Savcı hemen "şehid" ilan edildiğine göre, final süreç'indeki tüm kurtarma operasyonları ölüm'le bitecek.

İsrail/İran makas'ından çıkış şık'larından biri de bu.
Türkiye'yi sattıkları, yağmaladıkları gibi kurtar'ıyorlar.

Ezcümle:
Neo Roma'da enerji bazlı nükleer dünyalar HAARP'i.
İsrail/İran makas'ı.
"Mat" mı "Pat" mı?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder