5 Kasım 2014 Çarşamba

Çar Petro ve Bilim



Bizim “deli” dediğimiz Rus Çarı Petro, Rusya’da ve bütün batı Dünyasında “Büyük Petro” diye anılır. Yaptığı devrimler Rusya’nın bir dünya gücü olmasının yolunu açmıştır. Bizde neden deli diye anıldığı anlaşılabilmiş değildir. Belki de Osmanlı bu devrimleri delice hareketler olarak mı yorumladı acaba?
Sözcü gazetesinde 19 Mart 2014 tarihinde yazar Soner Yalçın bakın Çar Petro’nun yaptıklarını nasıl anlatıyor. Bir de Osmanlı’nın o tarihlerle denk düşen son 200 yılını düşünün. Şimdi 300 yıl geri baktığımızda Petro’ya deli diyenlerle, büyük diyenlerin geldikleri konumlar arasındaki fark daha iyi görülmekte.
Aşağıdaki bölüm Soner Yalçın’ın gazetede çıkan yazısından alınmıştır. Yazının tamamı değildir. Tamamı için:
“…
“… Yazayım; ve Deli Petro’dan başlayayım…
Bildiğiniz gibi, Petro (1672-1725) Rus Çarı.
Biz “deli” diyoruz, Ruslar ise “Büyük Petro” diyor. Yazının sonunda siz karar verin “deli” mi yoksa “büyük” mü olduğuna?
Rusya’nın tarihini değiştirmiştir…
Bakın neler yaptı…
300 yıl önce
Harf devrimi yaptı; Kilise Slavcasını çöpe attı.
Avrupa’nın en önemli kütüphanelerinden birini kurdu.
İlk Rusça gazetenin çıkışını sağladı.
Okula gitmeyi zorunlu hale getirdi; ilk laik okulu açtı.
Takvim devrimi yaptı; yıllar artık dünyanın yaratılışına göre değil İsa’nın doğumuna göre hesaplanacaktı. Yani Avrupa’nın kullandığı Jülyen Takvimi’ne geçildi.
Kılık-kıyafet devrimi yaptı. Gericilerin “insanda Tanrı’nın görünümünü bozduğu” gerekçesiyle karşı çıkmalarına rağmen devlet görevlilerinin sakallarını kestirdi.
Rus kilisesinin siyaset ve iktisadi hayata müdahalesine son verdi. Yani laikliğin ilk adımını attı.
Kamusal alanda kadının yer alması için radikal adımlar attı. Kadınların rızası alınmadan evlendirilmesini yasakladı.
İlk hastaneyi ve ilk tıp fakültesini kurdurdu.
Avrupa’daki bilimsel gelişmeleri görmek için bu ülkelere gezilere çıktı. Tanıştığı Alman bilim adamı G. Leibniz’in isteğiyle Bilimler Akademisi’nin kurulmasını sağladı. Akademiye katılan yabancı bilimcilere üç katı maaş verdi. Maaşlarından vergi de kesilmeyecekti. Böylece Avrupa’nın önemli bilim adamlarının Rusya’ya gelmesini sağladı. (Rusya Bilimler Akademisi’nin bugüne kadar 20’ye yakın Nobel alması tesadüf mü sanıyorsunuz!)
Ayrıca gözlem enstitüsü, botanik bahçesi, müze, basımevi, sanat atölyeleri açtı. İlk bilimsel dergiyi çıkarttı.
Bataklıkları kurutarak Rus modernizminin simgesi St. Petesburg’u inşa ettirdi.
200 imalathane kurdurdu. Rusya’yı tekstil-madencilik ve metalürji sanayiinde dünyanın en önemli ülkesi yaptı. Ticaret filoları için Neva ve Volga’yı bağlamak için kanal inşa ettirdi.
Majesteleri çarın çıkarı” ifadesini sildirdi; “devletin çıkarları” ifadesini getirdi. Hırsızları, rüşvet alanları bizzat kendi sopasıyla dövdü.
Hanımlar ve beyler “deli” diye bildiğiniz Petro, bu devrimleri 300 yıl önce yaptı! Ve durun daha bitmedi:
Kırım meselesiyle-Hasdal’daki tutsak denizcilerin ilişkisini kuracağız!..
Korku’yu yendi
Büyük Petro, özellikle modern Rus ordusunun kurucusu olarak düşünülür.
Ülkesinin geleceğini denizde gördü. Deniz kuvvetlerine büyük önem verdi; donanmayı sıfırdan kurdu. Tahta oturduğunda sadece demode bir gemi vardı. Öldüğünde ardında 48 savaş gemisi/kalyon; 787 daha küçük ve tamamlayıcı gemi ile 20 bin iyi yetişmiş denizci asker bıraktı.
50 öğrenciyi gemi inşası ve denizcilik öğrenmeleri için Avrupa’ya gönderdi.
1701’de Matematik ve Denizcilik Okulu kurdu.
Burkhard Münnich gibi askeri uzmanları ülkesine davet etti.
İngilizler, Rus gemilerinin aynı sınıftaki en iyi kendi gemileriyle karşılaştırılabileceğini görüp endişelendi ve 1719’da Rusya’ya hizmet veren adamlarını geri çağırdı.
Osmanlı ise sadece duruyordu! Çökmeyi bekliyordu, demeliyiz.
Eski tip savaş gemisi kadırga dönemindeydi; kalyona geçememişti.
Biliyoruz ki Osmanlı, Amerika’nın keşfi gibi coğrafi keşiflerin önemini kavrayamadı. Okyanuslara açılan yelkenliler Avrupa’da büyük ekonomik gelişmelere neden oldu. Dolayısıyla gemi endüstrisi de büyük gelişme gösterdi. Osmanlı bunları kavrayamadı. Petro öngördü ve Rusya’yı dünyanın sayılı güçleri arasına soktu. Sırada sıcak denizlere inme stratejisini hayata geçirmek vardı. Hedefindeki öncelikli ülke, Osmanlı’ydı! Kırım’ı alarak sıcak denizlere açılmak istiyordu.
Petro, Osmanlı’ya savaş açmaktan çekinmedi. 1696’da Azak Kalesi’ni alarak, Rusya askerindeki, “Osmanlı’yı yenemeyiz” korkusunu yok etti. Arkası geldi; biliyorsunuz Erzurum’a kadar geldiler…
… “
Soner Yalçın



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder