Ergenekon-Balyoz Davalarında mağduriyete uğrayan askerleri nasıl savunduğumu okur bilir. Ama bu ülkede bazı komutanların yatacak yeri yoktur! Cüneyt Ülsever yazdı
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, “Cumhurbaşkanı 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’nu toplayacak”sözlerine Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sert karşılıklar verdiler. Ancak, bu tepki “Haşa Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmez!” mealli bir tepki değildir. Yıldırım’ı kasten “Bu durumu açıklamak senin haddin değildir!” tepkisidir.
Yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerden oluşan üç seçimli dönemin (2014-2015) ülkenin makus talihini en fazla etkileyecek dönem olduğunu birkaç yıldır söylüyorum.
Bu seçimlerin önemi Türkiye’de rejimin değişmesine önayak olacak neticeler verme ihtimalidir. Bu ihtimal de çok yüksektir.
Kreşendo (müzikte sesin şiddetinin kademe kademe artırılması) en geç Haziran 2015’de yapılacak genel seçimle ile azami seviyesine ulaşacak!
***
Türkiye’de rejimin illa ki değişmekte olduğunu 2007’de yapılan referandumdan beri 7 yıldır haykırıyorum. Üstelik değişiklik, hiçbir partinin programında olmadığı halde, sadece bir inatlaşma sonucunda, askerin “Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamaz!” diyerek bilmem kaçıncı kez haddini aşması üzere ortaya çıktı.
2013 yılına kadar da kimse benim gibi kişilerin uyarılarını iplemedi.
***
Cumhurbaşkanı’nı milletin seçmesine karar veren refernadumdan sadece 3 gün sonra 2007’de şöyle yazmıştım:
“Rejim değişti farkında mısınız?
… 21 Ekim günü Türkiye’de rejim milletin oyları ile değişti! Ama merak etmeyin! Şeriat falan gelmedi.
Türkiye’de 21 Ekim 2007 günü parlamenter-demokratik rejim sona ermiştir.
Yerine başkanlık rejimi mi gelir, yarı-başkanlık rejimi mi gelir, şimdiden kestiremiyorum ama artık bu ülke parlamenter-demokrasi ile yönetilemez.
Millet cumhurbaşkanını kendisi seçmeye karar verdiği anda, ama bilerek-ama bilmeyerek parlamenter demokrasiye son vermiştir.” (Hürriyet-24.10.2007)
***
Kimsenin ciddiye almamasına rağmen“konuyu” yıllardır irdeliyorum.
Örneğin 12 Haziran 2011’de yapılan son genel seçimlerden önce şöyle yazmışım:
“Benim seçimle ilgili tahminim AKP’nin tek başına iktidar olmak için yeterli 276 milletvekili sayısını aşacağı ama tek başına Anayasa’yı değiştirmek için gerekli 330 milletvekili sayısına ulaşamayacağıdır! ...
Çeşitli defalar belirttim. Millet 2007’de bir sonraki Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesine karar verdiği andan itibaren zaten parlamenter demokraside tadilat yapılmasını otomatikman gerekli hale getirmişti.
Halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin Anayasa ve ilgili kanunlarda yeniden tarif edilmesi elzemdir.
Bu anlamda Anayasa değişikliği cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçileceği 2014’den evvel mutlaka yapılmak zorundadır…” (Odatv-09.06.2011)
***
Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın TBMM’ce “güven oyu yoklaması” ile atanmış Başbakan’a oranla daha yetkin olmasına bugünkü Anayasa da cevaz veriyor. O durumu da örneğin şu cümleler ile açıklıyordum:
“2014’de seçimle ilk cumhurbaşkanını seçtiğimiz andan itibaren ortaya şöyle bir ikilem çıkacak:
Genel seçimler partilerin milletvekili sayısını tayin eder. Başbakan milletvekili sayısının dağılımına göre Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir, TBMM’den güvenoyu alır.
Başbakan’ın en üstün irade olan halk tarafından seçilmesi söz konusu değildir… Siyaseten en güçlü yönü TBMM’de en fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanı oluşudur. Bu özelliğini kaybettiği anda Başbakanlığı da sona erer. Örneğin eski Başbakanlardan Yıldırım Akbulut ANAP Genel Kurulu’nda parti liderliğini Mesut Yılmaz’a kaptırdığı gün Başbakanlığı da terk etmek zorunda kalmıştır.
2014’de seçilecek cumhurbaşkanı ise en üstün irade olan halk tarafından bizzat seçilecektir (Hiçbir makam onu görevden alamaz)… Açıkçası 2014’den itibaren cumhurbaşkanı başbakandan çok daha güçlü, çok daha meşru bir hale gelecektir. (TBMM’nin üzerine çıkacaktır.)
***
Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini tayin eden 104. maddede şöyle bir ibare var:
‘Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak.’
… Eğer Cumhurbaşkanı ‘halk iradesini en güçlü temsil eden kişi (kurum değil) benim. Bundan böyle bütün Bakanlar Kurulu’na ben başkanlık edeceğim. Hali ile tüm Bakanlar Kurulu’nun gündemini ben belirleyeceğim’ derse buna engel olacak hiçbir yaptırım yoktur!” (Yurt Gazetesi-23.05.2013)
***
Türkiye rejim değiştirmeye bilinçli karar vermedi. Ama 2007 itibari ile cumhurbaşkanı TBMM’de seçilirken, TSK’nın bir kez daha milli iradeye müdahale etmeye kalkışması ve bu duruma AKP’nin “cumhurbaşkanını millet seçsin!” minvalli referandumlu tepkisi ülkeyi rejim değişikliğine götürüyor.
Ergenekon-Balyoz Davalarında mağduriyete uğrayan askerleri nasıl savunduğumu okur bilir. Ama bu ülkede bazı komutanların yatacak yeri yoktur! (en son bkz: 27 Nisan 2007 muhtırası!)
Bu tatsız ama çok önemli konuyu irdelemeye maalesef yeni yılın ilk günü de devam edeceğim!
Not: Bu yazı yazıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’nu 19 Ocak 2015 günü Beştepe’de toplayacağını ilan etti.
Cüneyt Ülsever / Yurt
Odatv.com