13 Aralık 2014 Cumartesi

Ali Serdar Bolat : Hacivat Osmanlıca konuşur, halk adamı karagöz anlamaz

Osmanlıca hakkında birtakım yanlış bilgiler ortalığı sarmış durumda.

1
Dil ile alfabe bağıntısı

Yunus Emre'nin, Karacaoğlan'ın Türkçe şiirleri eskiden Arap harfleri ile yazılıyordu. Şimdi Latin harfleri ile yazıyoruz.

Osmanlıca denen Türkçe, Farsça, Arapça karışımı uyduruk dil eskiden Arap harfleri ile yazılıyordu. Şimdi Latin harfleri ile yazıyoruz.

Yani Arap harfleri ile yazılmış olan her metin Osmanlıca olmadığı gibi, Latin harfleri ile yazılmış olan her metin de Türkçe değildir.

Bekir Coşkun: "Türkçenin Arap harfleri ile yazılması Osmanlıcadır" diyor. Yanlış. Türkçeyi Arap harfleri ile yazarsanız Osmanlıca olmaz, Rus (Kiril) alfabesi ile yazarsanız Rusça olmaz. Türkçeyi hangi alfabe ile yazarsanız yazın, yine Türkçedir. Bu, bütün diller için böyledir. Örneğin Fransızcayı Arap harfleri ile yazsanız Osmanlıca veya Arapça olmaz, yine Fransızcadır.

2
Osmanlıca - Türkçe ilişkisi

Osmanlıca, Türkçenin Arapça ve Farsça istilası ile katledilmiş ve sıradan insanların anlayamayacağı, konuşamayacağı hale girmiş şeklidir. 

Osmanlıca'nın cümle kurma kuralları Türkçedir ama Osmanlıca'da kullanılan sözcüklerin ancak yüzde on kadarı Türkçe olup, yüzde doksanı Arapça ve Farsçadır.

3
Osmanlıca'nın kullanım yeri

Oraj Poyraz'ın isabetle tespit ettiği gibi, Osmanlıca bir saray jargonudur. Yani sadece bir kısım insanın anlayabileceği şekilde düzenlenmiş özel bir dildir. Osmanlı sarayı ve çevresinde kullanılır. Sıradan halk bu dili anlayamaz. Resmi yazışmalar, kitaplar, şiirler Osmanlıca yazılır. Bu dil, daha çok bir yazı dilidir. Sarayda bile özel konuşmalarda Türkçe sözcükler daha fazla kullanılır. Çünkü Osmanlıca konuşmak son derece zor ve zahmetlidir. Niye böyledir, örneklerle görelim: 

Buyurun:

Ünlü divan şairi Baki’nin Kanunî Sultan Süleyman için yazdığı ünlü mersiye şöyle başlar:
“Ey pâybend-i dâmgeh-i kayd-i nâm ü neng
Tâ key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bî-direng”


Bir şey anladınız mı?

1900'lü yılların başında yazılmış bir şiir:
Ser-i dirahte müst-zen, hıyaz-ı baga ber-güriz
Güsun içinde pür-giriv, şükufelerle pür-sitiz
Nihal-i gülde teb-numa, yem-i çemende mevc-hiz
Heva perest ü pür heves nesim-i bi-kararı gör.

Şeyhülislam Esad Efendi'nin 1725-32 yılları arasında yazılan Lehcet-ül Lugat isimli sözlüğünün önsözünden bir bölüm:
"Amed-i medid ve ahd-i ba'iddir ki daniş-gâh-ı istifadede nihade-i zanu-yı taleb etmekle arzu-yı kesb-i edeb kılıp gerçi irre-i ahen-i berd-i gûşiş-i bî-müzd zerre-i fulad-ı fu'ad-ı infihamı hıred edemeyip şecere bî-semere-i isti'daddan yek-bar-ı imkân intişar-ı nüşare-i asar-ı hayr-ül me'ad as'ab-ı min-hart-ül katad olup ancak piş-nigâh-ı ihvan ve hullanda hem-ayar-ı nühas-ı hassas olan hey'et-i danişveriyi zaharif-i tafazzul ile temviye ve tezyin edip bezm-gâh-ı sühan-gûyanda iksar-ı sersere ile ser-halka-i ihvab-ı hava-ayin olmuş idim."
Bu paragrafta geçen Türkçe kelimeler sadece şunlar: Etmekle, kılıp, gerçi, edemeyip, olup, ancak, olan, edip, ile, olmuş, idim. Ancak bu Türkçe kelimeler, bu Osmanlıca metni anlamamıza yetmiyor.

Şiirlerde, resmi yazışmalarda ve ilmi kitaplarda çok ağdalı Osmanlıca kullanılır, ancak daha basit konularda, halkın da anlayabilmesi için daha çok Türkçe sözcük kullanılırdı. Örnek olarak, 1790 dolayında yazılan bir yemek kitabından bir bölümü görelim:
"Türkîde turunc dediğimiz mîveye Farisî'de narenc denir. Portakal derler, İstanbul'da şekerden leziz zuhur etmeye başladı. Hatta nev-zuhur Frenk hekimleri 'Asitane sahil-i bahr ve ahalisi et'ime-i mütenevvia ile aluf ve fesad-ı dem hasebiyle iskorpit illetine mübtelalardır. Elbet beher yevm bir dane portakal ekli lazımdır ve vacibdir.' Maa-haza kendüleri illet-i müstekreh-i frengîden muallel olup bahusus oldukları arzda portakalı ancak kibarı görebildiğinden Asitane'de kesreti kendülerini hayran eylediğinden hezeyan-ı gûna-gûn ederler. Maa-haza alil-ül mizac olan ihvana muzır olmak melhuzdur."

Bu yazılanları bırakalım Anadolu ve Rumeli köylerinde yaşayan halkı, İstanbul'daki sıradan halk da anlayamazdı. Saray çevresinden Hacivat Osmanlıca konuşur, halktan bir kişi olan Karagöz anlamaz. İşte işin özeti bu. Hacivat-Karagöz oyunu seyretmiş veya okumuş olanlar bu durumu çok açık olarak görmüşlerdir. Örnek: Hacivat "Esselatü min en nev" der, Karagöz bunu"Aksaray yüz elli ev" olarak anlar. (Esselatü'den sonra gelen hayrün kelimesini  oyun yazarı atlamış hece sayısı tutsun diye)

4
Yüksek tabaka bile Osmanlıca'yı iyi okuyamazdı

Bir savcı (Osmanlıcası müdde-i umumi) "Heraklit'i düşünüyorum" sözcüklerini "Her ekalliyeti (yani her azınlığı) düşünüyorum" diye okuyunca Nazım aleyhine bölücülük suçu ile dava açmaya kalkışmıştı. Bir diğeri "hortlak" sözcüğünü "hür telak" yani "serbest boşanma" diye okumuştu.

Osmanlıca okuyabilmek için Farsça ve Arapça sözcükleri ve bu iki dilin yapısını (dilbilgisini) yani isim ve fiil tamlamalarını ve benzeri kuralları bilmek gerekir.

5
Liselerde Osmanlıca öğretmek imkansızdır

Farsça ve Arapça bilen kaç tane öğretmen bulabilirsiniz? Bulsanız bile, Arap harfleri ile Osmanlıca okumayı, Farsçayı ve Arapçayı kısıtlı ders saatlerinde nasıl öğretebilirsiniz? Çocuklar Türkçeyi bile yanlış okuyup yazıyorlar. Günümüzde kalburüstü yazarlar bile "Aklıselim insan", "Fatih Camii", "Haremlik selamlık", "Zerafet", "Harfiyat" diye saçmalıyorlar. Üç beş sözcüğü bile yalan yanlış kullanan insanlara üç beş bin Arapça Farsça sözcüğü nasıl öğreteceksiniz?


Osmanlı döneminde bile Osmanlıca öğretilemiyordu

Osmanlı döneminde, 1869 yılında, Namık Kemal şöyle yazıyordu:
“Bizim çocuklar beş-altı yaşında mahalli mektebine verilip, iki-üç senede bir hatim indirdikleri ve birkaç sene dahi tecvid ile hatimler tekrar okunduğu ve beş-altı yıllar sülüs ve nesih karaladıkları halde; ellerine bir gazete verilse okuyamazlar. İki satır bir tezkere kaleme almak nerede?” (Hürriyet, 5 Temmuz 1869)

Gazeteler bile birbirine düştü; “Latin harflerine geçilsin” diyen Terakki gazetesi ile Ceride-i Havadis gazetesi arasındaki tartışma günlerce sürdü.

7
Osmanlıca, üniversitelerimizde okutuluyor

Üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı, Sanat Tarihi, Kütüphanecilik bölümleri ile İlahiyat fakültelerinde Osmanlıca okutuluyor. Buralarda bile tam olarak öğretmek mümkün olmuyor. Lisans mezunları ancak başlangıç düzeyinde ders verebilir. Ancak doktora yapanlar ve araştırmacı tarihçiler Osmanlıca'yı tam olarak öğrenebiliyorlar.

Öyleyse binlerce sınıfa kimler bu dersi verecek? 

6 sene yabancı dil okuyup bir turiste "Doğru git,sağa dön, soldan ikinci kapı" diyemeyen çocuklara Osmanlıca öğretilebileceğini iddia etmek saçmalamanın dik alasıdır.

8
Liselinin okuması bir yana, yazması tamamen imkansızdır

Arap alfabesinde 2 tane D, 2 tane T, 3 tane S, 3 tane H, 2 tane Z, 2 tane K harfi var. Okurken örneğin 3 değişik S harfini S olarak okursun da, yazarken hangisini kullanacaksın? Her kelimenin yazılışını ezberlemen gerekir bu yüzden.

Örneğin İsa yazacaksın. Atatürk Alfabesi ile çok kolay. İ - S - A yanyana gelince İsa oluverir. Ama Osmanlıca'da A - S - Y (Ayın-Sat-Ye) yazman lazım. A'yı İ olarak, Y'yi de A olarak okuyacaksın. Bilmece gibi.

V harfi (vav) yerine göre V, U, Ü, O, Ö olarak okunuyor. 
Çünkü Arap alfabesinde U, Ü, O, Ö harfleri yok
Dolayısıyla Osmanlıca'da da yok... 

E harfi yok. H ve Elif harfleri bazan E okunuyor. 
İ ve I harfleri yok. Y harfi İ, I, Y ve A olarak okunuyor. 
Elif diye bir harf var. A, E veya I, İ diye okunuyor.
Sözcüğün başındaki eliften sonra V yazarsan O veya Ö okunuyor
Ayın diye bir harf var. Bazan A, bazan İ okunuyor.
Harfler kelime başında başka, kelime ortasında başka, kelime sonunda başka türlü yazılıyor.

İşte bir örnek:

Osmanlı döneminde Arap harfleri ile Türkçe (Osmanlıca değil) basılmış olan bir yazı. Üzerindeki sözcüklerdeki Arapça harfler şöyle:

anatvly asmanly tymvr yvly
aykyncy mvka
hydrpaşadn bvstancyyh
v yahvd
bvstancydn hydrpaşayh

Bunun ne olduğunu anlayamadınızsa bakınız:
http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2013/10/q-w-x-harfleri-ve-ataturk-alfabesinin.html 

Bunun gibi daha neler var, yazmakla bitmez.

Bunları "may neym iz falanca" diyemeyen lise öğrencisine öğretebilecek olanın alnını karışlarım. Öğrenebilen öğrenci zaten üstün zekalıdır.

9
Arap harfleri ile yazılmış Türkçe metinler okutup "Osmanlıca öğrettik" diyecekler

Sözcüklerinin yüzde doksanı Arapça ve Farsça olan Osmanlıca'yı liselerde öğretmek mümkün olmadığına göre, ne yapacaklar? Arap harfleri ile yazılmış Türkçe metinleri kafasını gözünü yara yara yalan yanlış okutup "Osmanlıca öğrettik" diye yalan söyleyecekler. Bu arada Harf Devrimi'ne karşı sözde gövde gösterisi yapmış olacaklar, bilinçsiz dindar halkın oylarını garantileyecekler.

10 
Mezar taşlarını okumayı öğretmek mümkün değildir

Yukarıda söylediklerimiz güçlükler matbaa harfleri ile yazılmış düz yazıların okunması için geçerlidir. Fermanlarda, mezar taşlarında, kitabelerde, hat yazılarında kullanılan değişik yazı tipleri (talik, sülus gibi) ve yığma yazıları ancak uzmanlar okuyabilir. O yüzden, sözde Osmanlıca öğrenmiş liselinin mezar taşlarını okuması mümkün değildir. Mezar taşlarına matbaa harfleri ile yazılmıyordu çünkü...
Matbaa yazısı

İşte 3 ayrı tip Besmele. Bu üçünün de aynı şey olduğunu belki harfleri tek tek göstererek anlatabilirsin de, çocuk başka tip bir Besmele görünce nasıl okuyacak?
Talik Besmele düz
 
Talik Besmele yığma
 
Sülus Besmele

El yazısını okumak ise hiç mümkün değil. Değil sözcükleri, harfleri bile okuyamazsınız. İşte bir resmi belge. Buyrun okutun bakalım. Okuyabilenin alnını karışlarım. Öğrencilerden değil, "Osmanlıca öğretebilirim" diyenlerden söz ediyorum. Bunları okumak uzmanlık işidir. Ülkemizde bunları okuyabilecek uzman çok azdır, onlar da liselerde ders verecek konumda değillerdir.

Resmi belge

Mezar taşı okutacakmış. Hadi aşağıdaki yığma yazıları oku bakalım. "Osmanlıca öğretmeni" diye atayacakları kişilerden kaç tanesi bunları okuyabilir? Yüzde biri ancak.


Madem mezar taşlarını okutmaya meraklısınız, 12 yıllık iktidarınız süresince sadece Karacaahmet Mezarlığı'nda kaç tane Osmanlıca yazılı mezar taşının yok edilerek yerlerine yeni mezarlar konulduğunu bilmiyor olamazsınız. Çünkü bunu sizin AKP'li Belediyeniz yaptı. Yani AKP yaptı. Gidip bakın, Osmanlıca yazılı nice mezar taşının oraya buraya atılmış, tahrip edilmiş, yok olmaya bırakılmış halde durduğunu göreceksiniz. Ecdadımızın mezar taşlarını tahrip eden AKP, şimdi bunları okumaktan bahsediyor.

Tayyip Erdoğan da annesini ve babasını Karacaahmet'e defnetmek için Osmanlı mezar taşlarını yerinden söktürdü. Onları bari bir müzeye götürselerdi. Hayır, yok ettiler.

Bu durumda, "Ecdadımızın mezar taşları" edebiyatı samimi olabilir mi?
*********
Kaynaklar:

Melih Aşık, Osmanlı'ya dönüş

Kemal Üçüncü: Liselerde Osmanlıca öğretmek imkansızdır, çünkü...
http://odatv.com/n.php?n=liselerde-osmanlica-ogretmek-imkansizdir-cunku...-0812141200

Emin Çölaşan, Osmanlıca öğrenilecek!.. Öğren!

Bekir Coşku, "Köpekleşme"nin Osmanlıcası

Soner Yalçın, Osmanlı Osmanlıca'ya karşıydı
Mezar taşı okumaya Osmanlıca yetmez

*********

*********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder