24 Aralık 2014 Çarşamba

Cüneyt Şaşmaz : FETHULLAH GÜLEN'in BİLİNMEYEN ÖZELLİKLERİ?!/4

Gülen, telsiz istihbaratçısı olarak İskenderun’a gider.

Her ne kadar, kura çekimi sırasında iki kez üst üste 

Erzurum çıktığını söylese de peki inandırıcı değil.

Bir askere dört kez kura çekimi yaptırılmaz.

Üçüncüsünde Diyarbakır’ın çıktığını ama bu kez de 

subayların gönlünün razı olmadığını söyler.

İskenderun’a gelişi ile çok yönlü faaliyetleri eşzamanlı 

yürür:

“Komutanlarla aram iyiydi.

Bir de Arif Başçavuş vardı ki, onun himayesini çok gördüm.

Beni haber merkezine almıştı.

Müstakil kalabileceğim bir şekilde arabayı ayarlamıştı.”

Laik komutanlarla olan ilişkisi ona özel muamele 

edilmesini, özel yerde kalmasını sağlayacak özelliktedir.

İlginç olan bir başka önemli nokta da, her hafta İskenderun 

Merkez Cami'nde vaaz vermesidir.

Geldiği ikinci hafta vaazlarına başlar, peki bir askerin, gidip 

camilerde vaaz verebilmesi gücü nereden geliyor?!

Kimler bunu organize ediyor?!

Kendi söyleminde, verdiği vaazları dinleyen birçok subay 

varmış.

Gülen nasıl bir görev üslenmiş ki, asker olarak, camilerde 

imamlık yapabilir.

Askerdeyken özel görevle Erzurum’da

Gülen, ABD’nin bölgede uyguladığı anti-komünizm 

stratejisini uygulamak için görevlendirilmiş biri olarak 

hemen her alanda faaliyetlerini yürütür.

Özellikle halkın dini duygularını kullanmaya özel bir önem 

verir.

Kendisine 3 aylık hasta raporu verilir ve Erzurum’a 

gönderilir.

Öncelikli görevi anti-komünist mücadeleyi örgütlemek 

olarak belirlenir.

Asker olarak geldiği Erzurum’da ikinci Komünizmle 

Mücadele Derneğini kurar:

"... Ve yine bu devreye ait bir teşebbüs de Erzurum’da 

Komünizmle Mücadele Derneği’ni açma teşebbüsümüz oldu.

O güne kadar sadece İzmir’de vardı.

İkincisi de Erzurum’da bizim gayretlerimizle açılacaktı...

Bir arkadaşı İzmir’e gönderip tüzük getirttik.

Derneği kuracaktık.

Ben bir vaazdan sonra anons ettim ve gençlerle Caferiye 

Cami önünde toplandık.

Gayemiz komünizme karşı örgütlenmekti.

Dernek ve cami işlerinden anlayan bir akrabam vardı.

O gelip bize yardım etti, bize yol gösterdi...”

Bu görevini yerine getirdikten sonra Erzurum ve çevre 

illerinde propaganda faaliyetlerine devam eder.

Dönemsel olarak provokasyonların devlet kurumları 

tarafından çok yaygın olarak kullanıldığı, halkın manevi ve 

dini duygularıyla oynanarak, anti-komünist mücadele 

stratejisine bir meşruluk kazandırıldığı bir süreçte, Gülen, 

bir er olmasına rağmen zamanının önemli bir kesimini bu 

çalışmalara ayırır.

“Yine ikindi vaktiydi.

Cemaate ‘yazıklar olsun size!

Sizin dininizle, peygamberinizle alay edecekler, siz de kuzu 

kuzu oturup burada beni dinleyeceksiniz.

Onlar ecdadımızın aziz ruhlarıyla eğlenecekler, siz de 

Müslüman geçineceksiniz’ gibi sözler söyledim.

Cemaat birden ayağa kalktı, ben ‘yok, yok, bizim sokağa 

dökülmekle işimiz yok, bu meseleyi başka yoldan halletmek 

lazım’ falan dediysem de dinletemedim.

Yolda iltihaklar da olmuş.

Büyük bir kalabalık sinemayı basmış.

Hadise tamamen bütün Erzurumlularca benimsenmişti.”

Bu provokasyon bir ön hazırlık aşamasını taşıyor.

Provokatör ise asker olarak görevlendirilmiş Gülen’in 

kendisidir.

Maraş katliamı sırasında, aynı oyun oynanmış, bir sinema 

ateşe verilmişti.

Gülen bunun tatbikatını Erzurum’da birkaç yıl önce 

denemiş ve başarılı olduğunu görmüştü.

Üç aylık izin süresi dolar ve hastalık gerekçesiyle bir aylık 

izin daha alır.

Böylece 4 aylık süre Erzurum ve çevresinde çok boyutlu 

örgütlenmeler yapar.

Bir başka gün yine camide ‘Deccal’ı anlatmaya karar verir.

Vaaz sırasında;

“Deccal hakkında ne biliyorsam anlattım.

Cami miting meydanına dönmüştü.

Cemaat bazen heyecandan ayağa kalkıp oturuyor.

Meğer istihbarat erkenden gelip kürsünün etrafını almış ve 

belki de konuşmaları kaydetmişler.

Meğer benim gelip teslim olmam hadiseyi yatıştırmış.

Yoksa gaye ikinci Menemen hadisesi çıkartmakmış.

Askerlerden bir ikisi ‘vurun şu herifi’ deyince halk bağırıp 

çağırmaya başlamış, hava iyice gerginleşmiş.

Bunlar olurken ben caminin içindeydim.

Çıkıp da teslim olunca yapacakları bir şey kalmadı.”

Bu olay toplumsal provokasyonun bir başka deneme alanını 

oluştururken, camiye gelen askerlerin, yine bir başka özel 

görevli bir askeri tutuklamasıdır.

Gülen, tutuklandığı anda, hemen tümen komutanına 

bildirilir.

Gülen’e göre Tümen komutanı ‘milliyetçi bir insan’mış.

Ona gidenler, “Efendim, bu arkadaş onların dediği gibi 

değildir, Biz vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı ve 

tarihimizi sevmeyi ondan öğrendik. Ayrıca, derhal 

Ankara’ya Genelkurmaya gitmişler ve oradaki bazı paşalarla 

görüşmüşler.”

Gülen’in kontrgerilla ve istihbarat tarafından ne kadar 

kıymetli olduğu anlaşılıyor.

(Devamı var)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder