16 Kasım 2014
Ali Serdar Bolat
Emine Ülker Tarhan'ın Genel Başkan olduğu Anadolu Partisi (ANA Parti) kurucularından eski ANAP'lı Yunus Yunusoğlu dedi ki:
"Tarhan için bu zamana kadar hep "Ulusalcı" vurgusu yapıldı. Ama Tarhan merkezde bir parti kurdu. Bu "Ulusalcı" söylemini yapanlar bugün ne diyecekler çok merak ediyorum. Partimizde AKP'li var, CHP'li var, ANAP'lı var, hiç partili olmayan var."
Partinin kurucular listesinde merkez sağ siyasetten (DYP ve ANAP) isimler ve İzmir ağırlığı dikkat çekti.
odaTV "Milli Merkez'den atılan Türker Ertürk'ten sert çıkış" gibi ilgi çekici başlık atayım derken olayı saptırdı. Çünkü, atılmak diye bir şey söz konusu değil. Parti kurma amacında olan bir kuruluşun (Milli Merkez'in) Yönetim Kurulu Üyesi olan Türker Ertürk, bu kuruluşa haber vermeden başka bir parti kurduğu için doğal olarak artık Milli Merkez üyesi olarak kalamaz. Bir kişi aynı anda iki partiye birden üye olabilir mi? Hem ANA Parti kurucusu olacak, hem de başka bir parti kurmak üzere olan Milli Merkez'in yöneticisi olarak kalacak. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
odaTV'nin "Milli Merkez'den atılan" başlığı, habercilik ahlakı ile bağdaşmıyor.
Milli Merkez Genelgesi, Ertürk'ün Milli Merkez ile olan ilişkisinin bittiğini duyurmaktadır sadece. Kimsenin kimseyi bir yerden attığı yok. "Bizden ayrıldı, başka parti kuruyor" diyor Genelge. "Başka parti kurdu, bizimle ilişkisi kalmadı" diyor. Bir olayı duyuruyor. "Ertürk'ü attık" mı demiş oluyor? Bu mudur habercilik? odaTV'yi kınıyorum.
Türker Ertürk, açıklamasında şöyle diyor:
"Milli Merkez'in açıklamasını komik bulurum. Milli Merkez bir platform. Tüzel kişiliği olmayan bir sivil toplum kuruluşu. Burada bulunan insanlar farklı siyasi partilere mensup. Bir siyasi partiye girmek veya çıkmak Milli Merkez'i ilgilendiren bir konu değil. Yönetim Kurulu Üyesi olarak daha önce CHP'liydim, şimdi Anadolu Partisi'ndeyim."
Sayın Ertürk maalesef demagoji yapmaktadır. Milli Merkez yönetimindeki insanlar farklı partilere mensuptur, doğru, ama bu insanlar yeni bir parti kurmak üzeredirler ve mensup bulundukları partilerden istifa edeceklerdir. Ertürk ise bu duruma 180 derece ters bir yola girmiş, yöneticisi olduğu Milli Merkez'in diğer yöneticilerine haber vermeden bir parti kurmuştur. Onun için, eskiden CHP'li olması ile şimdi Anadolu Partili olması aynı şey değildir.
Milli Merkez yeni bir parti kurunca diğer Milli Merkez yöneticileri ile birlikte Ertürk de üyesi olduğu partiden (CHP'den) ayrılacaktı. Çünkü hep birlikte Milli Merkez Partisi yöneticileri olacaklardı. Şimdi Milli Merkez yeni parti kurunca Ertürk Anadolu Partisi'nden ayrılıp Milli Merkez Partisi'ne girecek midir? Hayır. O halde nasıl Milli Merkez Yöneticisi olarak kalabilir? "Ertürk'ün Milli Merkez ile herhangi bir irtibatı kalmamıştır" diyen Milli Merkez açıklamasını nasıl komik bulabilir?
Ertürk'ün yapması gereken şey, Milli Merkez'e şöyle demekti:
"Arkadaşlar, ben sizinle birlikte bir parti kurma amacından vazgeçtim. Çünkü Tarhan ile birlikte başka bir parti kuracağım. Onun için Milli Merkez yöneticiliğinden ayrılmam gerekiyor."
Böyle dese idi, bu gereksiz tartışma olmayacaktı.
Ertürk, Milli Merkez yöneticisi idi. Milli Merkez Partisi kurmak üzere olan Milli Merkez yönetimindeki arkadaşları ile kader birliği içindeydi. Onlara haber vermeden GİZLİ olarak başka bir parti kurma çalışmaları yaptı. Doğru olmayan budur.
8 Kasım 2014 günlü toplantıda, yani sadece bir hafta önce, Milli Merkez Genel Sekreteri Haluk Dural'ın "Bir parti kurma teşebbüsünüz var mı?" sorusuna Emine Ülker Tarhan "Hayır, yok." diye yanıt verdiği zaman, Türker Ertürk sukun kalmamalı, "Emine Hanım, beraberce bir parti kurma çalışması yapıyoruz ya, haftaya açıklayacağız ya, niçin doğruyu söylemiyorsunuz" demeliydi. Dememiştir. Suskun kalmıştır. Yanlış olan budur.
ANA Parti kurucusu olduğunu açıklamadan önce CHP'den istifa ettiği gibi Milli Merkez yöneticiliğinden de istifa etmeli idi. Doğru hareket bu idi.
Bu dostça bir eleştiridir. AKP'ye karşı savaşımda yine birlikteyiz. Hasım değiliz, olamayız. Yanlış anlaşılmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder