“Türkiye PKK ile hesaplaşmak zorundadır” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yazının özeti, PKK sorununun bir iç sorun olmaktan çok, Amerika ve Batının Türkiye’yi parçalamakta kullandığı bir araç olduğuydu.
PKK ile hesaplaşmanın, aslında Batı ile yarım kalanhesaplaşmanın tamamlanması meselesi olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Osmanlı imparatorluğu dağılırken, Batının Osmanlıya son saldırısı, Kurtuluş savaşı ile karşılık bulmuştu.
1900’lerde henüz örtülü savaşlar geliştirilmediği için örtülü savaş yerine cephe savaşı yapılıyordu.
Batı o zamanda Yunanistan’ı silah ve teçhizatla donatıp Anadolu’ya salmışlardı.
Aynı şeyi şimdilerde, örtülü savaş ve PKK terörü, PKK’nın örgütlediği kalkışmalar şeklinde PKK’yı Anadolu’ya sürüyorlar.
Kurtuluş Savaşında, cephe Batı’daydı. Bu kez Doğu’dadır.
Yani emperyalisteler, bu kez parçalama işine Doğu’dan başlamışlardır.
PKK dediğiniz şey; Amerika’nın ve Avrupa’nın silahlandırdığı, eğittiği, istihbarat desteği verdiği bir taşeron örgütlenmedir.
Kurmayı planladıkları Kürdistan da, Kürtlerin devleti olmayacak, Batının kuklası olan bir oluşum olacaktır. Eğer olacaksa, eğer Türk halkı müsaade edecekse…
Osmanlı dağılırken Hanedan Avrupa’dan hakkaniyetli bir barış beklentisi içindeydi.
Yani Osmanlı kendisini parçalamak isteyenden, yani düşmanından yardım bekliyordu.
Tıpkı bu günkü gibi, PKK’yı eğitip donatan, Irak’ta üs veren Amerika’dan, Türkiye yanlısı yaklaşımlar beklendiği gibi…
Amerika Türkiye’yi parçalamaya karar vermiş, Birleşik Kukla Kürdistan kurmayı Ortadoğu derdinin çözümü olarak, savaş planlamasının başına koymuş…
İktidar zafiyeti olarak da, Osmanlıya benzeyen, hatta Osmanlıdan daha ileri zafiyetler yaşanmaktadır.
O zaman da borçlar tavan yapmıştı. Üretim yok. Her şey Batıdan borçla ithal ediliyordu.
O zaman da içerdeki sermaye ve onun kuruluşları vasıtasıyla, devlet düzeni sağlanamaz olmuştu.
O günlerde de, tıpkı bu günlerde Açılım diye yapılanlar, Kürt kalkışmalarını yapanlarla anlaşılmaya çalışılıyordu.
O zaman da kalkışmaların arkasında Batı vardı. Şimdi de var. Osmanlı da, kalkışmayı yapanlarla Barış yapmaya çalışıyordu.(Açılım)
O zaman Osmanlı ordusu dağıtılmıştı. Bu gün de Türk ordusu terörle savaştan men edilerek, bir bakıma Türk ordusunun elinden silahları alınmıştır. Ya da silah bıraktırılmıştır. Daha da feci olanı NATO vasıtasıyla Türk ordusunun emir kumanda sistemi emperyalistlere bağlıdır.
Adı ittifaktır. Ancak ülkemizi bölen merkezin ta kendisidir. Osmanlı’da Genelkurmay Başkanlığına bir Alman’ın nezaret etmesi gibidir.
Emperyalizmin iç cephede örgütlüğü, kurumsallaşması o zamankinden kat ve kat fazladır.
O zamanki Kapitülasyonların yerini bu günlerde, özelleştirmeler adı altında yapılan yabancılaştırmalarla gerçekleşmiştir. Banka sermayesinin %50’den fazlası yabancılardadır.
Özetle emperyalizm hem dışardan hem iç cepheden saldırmaktadır.
Siyasi iktidar bu örtülü işgali görünmez hale getirmek için, şaşalı Ak- Saraylar, gösterişli törenler yaparak kapatmak istemektedir.
Aynı Osmanlının son zamanındaki gibi Saltanatıma dokunmayın, ne yaparsanız yapın misali…
Ne dersiniz bir beka sorunumuz var mı?
Bir başka kurtuluş savaşının neresindeyiz?
Son söz; emperyalizm ile savaş, işbirlikçilerle savaştır.
9.10.2014, bulentesinoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder