9 Kasım 2014
Saat 9’u 25 geçe…
Matemdeki Dolmabahçe Sarayı silah sesiyle irkildi, namludan çıkan mermi adeta çığlık gibi koridorları dolaşmıştı, koştular alt kata, kanlar içinde yerde yatıyordu, kalbine dayamış, tetiğe basmıştı. Salih Bozok’tu, Mustafa Kemal’in yaveri.
Matemdeki Dolmabahçe Sarayı silah sesiyle irkildi, namludan çıkan mermi adeta çığlık gibi koridorları dolaşmıştı, koştular alt kata, kanlar içinde yerde yatıyordu, kalbine dayamış, tetiğe basmıştı. Salih Bozok’tu, Mustafa Kemal’in yaveri.
*
Selanik’ten, mahalleden arkadaştılar, ikisi de 1881’li, akrandılar, taa en başından beri, Bandırma vapurundan beri yaveriydi, yarbaydı, neler yaşamışlardı neler, birbirlerine öylesine yakındılar ki, evlendiğinde, Latife hanım’ın nikah şahidi Salih’ti, Zübeyde hanım rahmetli olduğunda, cenazesini Salih kaldırmıştı.
*
9’u 5 geçe de yanındaydı.
Başucunda dua ediyordu, ruhunu teslim ettiğinde, gözlerinden iki damla süzüldü, eğildi, elini öptü, çıktı dışarı, aşağı kata indi, odasına girdi, çekti her daim belinde taşıdığı beylik tabancasını, soğuk namluyu iman tahtasına dayadı, tetiğe bastı.
Başucunda dua ediyordu, ruhunu teslim ettiğinde, gözlerinden iki damla süzüldü, eğildi, elini öptü, çıktı dışarı, aşağı kata indi, odasına girdi, çekti her daim belinde taşıdığı beylik tabancasını, soğuk namluyu iman tahtasına dayadı, tetiğe bastı.
*
Ölmedi Salih… Mermi kalbini sıyırmış, iki-üç milim yanına saplanmıştı. Şişli Sıhhat Yurdu’na kaldırıldı, ameliyat, kurtarıldı. Canlı cenaze gibi yaşamaya devam etti, canından çok sevdiği Mustafa Kemal’iyle birlikte gidememişti, hayata küsmüştü, neredeyse hiç kimseyle konuşmaz olmuştu, anca iki sene devam edebildi, mermiyle delemediği kalbi, kendi kendine durdu.
*
(O tabanca, Salih Bozok’un sedef kabzalı Smith Wesson’ı, Yapı Kredi Bankası’nın arşivinde korunuyor.)
*
Efsane yarbay Salih Bozok’tan sonra, Çankaya Köşkü’nde yaver geleneği devam etti. İsmet İnönü’nün yaveri binbaşı Mahmut Celalettin Üner’di, sonraki yaveri yarbay Cevdet Tolgay oldu, cumhurbaşkanlığı boyunca iki yaverle çalıştı. Görev süresi dolan veya terfi eden yaver, Çankaya’dan ayrılıyor, yerine başka yaver geliyordu. Celal Bayar mesela, birincisi kurmay albay Nurettin Alpkartal’dı, toplam beş yaverle çalıştı. Turgut Özal’ın tek, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’ün üçer yaverleri oldu. Gül’ün son yaveri, tank kurmay albay Bekir Furkan Özdaban, devam ediyor, şu anda Tayyip Erdoğan’ın yaveri.
*
Gel gör ki…
*
“Askeri vesayet istemiyoruz” denilerek…
Atatürk’ün son nefesini verdiği yatağın başucunda nöbet tutan ve her 10 Kasım 9’u 5 geçe duygulanarak yanaklarından iki damla gözyaşı süzülen askerler, kovuldu, yerine polis dikildi.
1920’de bizzat Atatürk’ün emriyle kurulan TBMM Muhafız Taburu, lağvedildi, askerin yerine polis getirildi.
AKP milletvekili, Atatürk’ün mareşal üniformalı fotoğrafının TBMM koridorlarından kaldırılmasını istedi.
AKP generali Hilmi efendi, kendi elleriyle tasarladı, kara kuvvetleri komutanlığı brövesini yeniledi, brövede bulunan ve Atatürk’ü Kocatepe’de gösteren kabartmayı silmeye kalktı.
TBMM camisindeki 30 Ağustos hutbesinde, tarihimizde ilk defa, Atatürk’ten hiç bahsedilmedi.
Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde tüm camilerde hutbe okutuldu, içinde Atatürk yoktu.
Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafının yer aldığı bayrak posteri, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından yasadışı ilan edildi, suç delili yapıldı.
Atatürk’ün Ankara’ya gelişini sembolize eden, geleneksel garnizon koşusu yasaklandı.
“Askeri vesayeti çağrıştırıyor” diye, 19 Mayıs törenleri yasaklandı.
Sırf Atatürk’ü çağrıştırıyor diye, Vardar Ovası türküsüne bile kafayı taktılar.
Atatürk anıtlarına çiçek koymak yasaklandı, çiçek bırakana para cezası kestiler.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Nişanı’ndaki Atatürk silüeti çıkarıldı.
Çankaya Köşkü’nü görmek bile istemiyor, yok saymak istiyor, tarihten silmek istiyor.
Atatürk’ün son nefesini verdiği yatağın başucunda nöbet tutan ve her 10 Kasım 9’u 5 geçe duygulanarak yanaklarından iki damla gözyaşı süzülen askerler, kovuldu, yerine polis dikildi.
1920’de bizzat Atatürk’ün emriyle kurulan TBMM Muhafız Taburu, lağvedildi, askerin yerine polis getirildi.
AKP milletvekili, Atatürk’ün mareşal üniformalı fotoğrafının TBMM koridorlarından kaldırılmasını istedi.
AKP generali Hilmi efendi, kendi elleriyle tasarladı, kara kuvvetleri komutanlığı brövesini yeniledi, brövede bulunan ve Atatürk’ü Kocatepe’de gösteren kabartmayı silmeye kalktı.
TBMM camisindeki 30 Ağustos hutbesinde, tarihimizde ilk defa, Atatürk’ten hiç bahsedilmedi.
Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde tüm camilerde hutbe okutuldu, içinde Atatürk yoktu.
Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafının yer aldığı bayrak posteri, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından yasadışı ilan edildi, suç delili yapıldı.
Atatürk’ün Ankara’ya gelişini sembolize eden, geleneksel garnizon koşusu yasaklandı.
“Askeri vesayeti çağrıştırıyor” diye, 19 Mayıs törenleri yasaklandı.
Sırf Atatürk’ü çağrıştırıyor diye, Vardar Ovası türküsüne bile kafayı taktılar.
Atatürk anıtlarına çiçek koymak yasaklandı, çiçek bırakana para cezası kestiler.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Nişanı’ndaki Atatürk silüeti çıkarıldı.
Çankaya Köşkü’nü görmek bile istemiyor, yok saymak istiyor, tarihten silmek istiyor.
*
E, hal böyleyken…
Yaver niye hala subay?
Yaver niye hala subay?
*
Askeri vesayetçi misiniz siz?
*
Yaveri çekin ordan kardeşim…
Polis yaverlik etsin Tayyip Erdoğan’a.
Polis yaverlik etsin Tayyip Erdoğan’a.
*
Polis olmazsa….
Yeniçeri ayarlayın bi tane, belediyenin mehter takımından.
O yaverlik etsin.
Yeniçeri ayarlayın bi tane, belediyenin mehter takımından.
O yaverlik etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder