23 Şubat 2015 Pazartesi

AKP MILLETVEKILI VE İmam Hatipli Prof Yusuf Ziya İrbeç, 23. Dönem AKP Antalya Milletvekilinden

Prof. Dr....1959
Antalya doğumlu... İktisatçı, Dış Politika Uzmanı ve Öğretim Üyesi;
Viyana İktisat Üniversitesi'ni bitirdi.

Yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitede tamamladı. Viyana Diplomat  Akademisi'nde ihtisas yaptı.       Doçent ve Profesör oldu. Birçoküniversitede öğretim üyesi olarak ders verdi.
 Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Dekan Yardımcılığı, ÇankayaÜniversitesi'nde Bölüm Başkanlığı,
Beykent Üniversitesi'nde Dekanlık,
Rektör Yardımcılığı ve Rektörlük,
Bahçeşehir Üniversitesi'nde Uğur Eğitim Kurumları Başkanvekilliği, Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde  Kurucu Rektörlük görevlerinde bulundu.
TOBB ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nda; KEİPA, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Ankara
Ticaret Odası'nda yönetici ve danışman olarak görev yaptı. Yurtiçi ve dışında 100'ün üzerinde bilimsel makalesinin yanı sıra 3 kitabı
yayınlandı. 23. Dönem'de Türkiye-AB KPK Üyesi oldu. Çok iyi düzeyde Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca ve Arapça, orta düzeyde Rusça
bilen İrbeç'in yurt içi ve yurt dışında 100'ün üzerinde bilimsel makalesinin yanı sıra 3 kitabı yayınlandı.

===

Prof. Dr. Yusuf Ziya İrbeç, 21 Ocak 2011 günü, yaptığı bir basın
 toplantısıyla partisinden istifa etti. Basın açıklamasını tek
 kelimesini değiştirmeden aynen aşağıya alıyorum:

***
Bildiğiniz gibi, 22 Temmuz 2007'den beri Türkiye Büyük Millet
 Meclisi'nde AK Parti Milletvekili olarak bulunmaktayım.
 Milletvekilliğinden önce, birçok üniversitede hem akademisyen, hem de
rektör olarak çalıştım. Türkiye ve dünyadaki ekonomik ve politik
gelişmeleri yakından takip eden, 7 yabancı dil bilen bir milletvekili
olarak; AK Parti Ekonomik İşler Başkan Yardımcılığı ile TBMM Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu Başkan vekilliği görevlerinde bulundum. Bu
 görevlerim sırasında, birçok uluslararası temaslarım oldu ve ülkemi en
 iyi şekilde temsil etmeye ve menfaatlerini korumaya çalıştım.

Vatanına, milletine ve manevi değerlerine bağlı bir milletvekili
olarak; içinde bulunduğum partinin özellikle iç politikada takip
ettiği stratejinin ülkemize getireceği zararlar konusunda endişelerim
 arttı. Çünkü takip edilen politikalar ile ülkemin ve milletimin sosyolojik, psikolojik ve coğrafik yönden bölünme sürecine
sürüklendiğini üzüntü içinde görmekteyim.
 Bu endişelerimi, hem
 milletvekili arkadaşlarım arasında ferden, hem de parti
toplantılarında defalarca ve alenen dile getirdim. Ancak,yaptığım
görüşmelerin ve konuşmaların, keza ikazların hiçbir fayda
getirmediğini üzüntüyle müşahede ettim.
 Bu kaygılarıma sebep olan  hadiselerin başında,Başbakanın her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya  yönelik söylemleri gelmektedir. Şöyle ki; Sayın Başbakan 4 Ocak 2011 tarihli grup konuşmasındaaynen şu cümleleri kullanmıştır:
 "Ama biz, bu ülkedeki tüm etnik unsurları, dedik ya, Türk'üyle,
 Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla,
 Roman'ıyla, aklınıza ne gelirse hepsiyle, bunlar birer alt kimliktir
 ve bunlar kesrettir ve vahdette biz bunları topluyoruz."

 Sayın Başbakan bu tür söylemleri, milletimize verdiği zararları hesap
 etmeden alışkanlık haline getirmiştir. Davranışlarından da, bu
 alışkanlıklarından vazgeçmeyeceği açık bir şekilde görülmektedir. Buna
 karşın önceki başbakanlardan hiçbiri, devlet adamı sıfatı ve
ciddiyetiyle, böyle bir söylemi benimsememiştir. Vatanına, milletine
 ve manevi değerlerine bağlı ve aynı zamanda milletinin fertleri
 arasında hiçbir ayırım gözetmeyen bir milletvekili sıfatıyla,
 Başbakana şahsen şu soruyu yöneltmek istiyorum:
 "Sizden evvel bu milleti kim böldü de, siz bütünleştirmeye çalışıyorsunuz?"
 Şahsen, milletin ismini telaffuz etmekten kaçınan bir tutuma karşı
tepki vermek zorunluluğunu hissediyorum. Ülkemizin anayasal adı
Türkiye'dir ve üzerinde vatandaş sıfatı ile yaşayan herkes Türk'tür.
 Bu bir alt kimlik değildir. OysaBaşbakan söylemlerinde milletimizi
 bütünleştirici bir unsur olan Türklüğü sürekli ve anlaşılmaz bir
 biçimde alt kimlik haline getirme çabası ve gayreti içindedir.
Ben, aynen Başbakan gibi, İmam Hatip Lisesinden mezun olmuş bir kişi
 olarak; Başbakanın benimsediği bu davranış ve söylemi sonucunda ortaya çıkan ayırımcılığın yüce dinimizde de yerinin olmadığını ifade etmek
istiyorum.

Şimdiye kadar, AK Parti içinde birlikte çalıştığım arkadaşlarımla ve
AK Parti'ye oy vermiş vatandaşlarımızla hiçbir sorunum olmamıştır.
Ancak, AK Partiye oy vermiş, aynı endişeleri taşıyan çok sayıda
milletvekili arkadaşlarımın ve vatandaşlarımızın olduğunu da
biliyorum.
 Tepkim, parti yönetiminin endişelerimi tetikleyen birlik
yerine bölünmeye taşıyan baskıcı politikalarınadır.

Açılım politikalarının milletimizin yüreğinde Habur ve benzerleri ile
açtığı yara, hepimizin malumudur. Seçim sonrası yapılacak anayasal
değişiklikler ile milletimizin ve ülkemizin birlik ve bütünlüğünün
bozularak, bu yaranın daha da derinleşeceği endişesini taşımaktayım.
Şu anda gösterilen yoğun çaba, her türlü hassasiyeti göz ardı ederek
halk oylamasına ihtiyaç bırakmayacak bir milletvekili sayısına
ulaşmayı hedeflemektedir. Vatanın ve milletin bütünlüğü üzerinde
hiçbir şekilde parti politikası kabul edilemez. Burada asıl olan,
milletin birliğini ve bütünlüğünü korumaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, şimdiye kadar mensubu bulunduğum AKParti'den istifa ediyorum.
Bu vesileyle bana oy vermiş veya vermemiş
olan bütün Antalyalı hemşerilerime şahsıma gösterdikleri itimat,
güven, destek ve teveccühlerinden dolayı şükranlarımı sunar, görevimi
bundan böyle de bir nefer olarak aynı hassasiyet içinde sürdüreceğimi
bilmelerini isterim.
Saygılarımla.

Ankara, 21.01.2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder