http://www.kabalci.com.tr/
Yazarı: Henrik Berggren
Çeviren: Turhan Kayaoğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
I. Baskı Mart 2012
636 sayfa
40 TL
(...)
Aristokrat bir ailede doğmuş olmasına karşın her bireye kendi benliğini geliştirme ve dilediği hayatı yaşama özgürlüğü sağlamak uğruna Sosyal Demokrat İşçi Partisi içinde siyasete atılan İsveç eski Başbakanı Olof Palme (başbakanlığı 1969-1976 ve 1982-1986), bu amaca ulaşmak için devletin müdahalesini sonuna kadar kullanmayı esas almıştır.
Nitekim devlet aygıtının gücünden yararlanarak ülkesinde gelir farklılıklarının azalmasını, kadınların iş hayatına katılmasını, çocuk bakımı ve diğer sosyal hizmetlerin kapsamının artırılmasını, eğitim düzeyinin yükseltilmesini, işyerinde demokrasinin pekiştirilmesini sağlamıştır.
İster hükümette ister muhalefette olsun, kararlılıkla izlediği aktif tarafsızlık politikasıyla küçük ve ücra bir ülke olan İsveç'i dünya sahnesinde son birkaç yüzyıldır olmadığı kadar etkin hale getirirken, kendisi de dünyanın her köşesinde tanınmıştır.
Churchill ve Kruşçev ile buluşmuş, Başkan Kennedy'nin cenazesinde hazır bulunmuş, Nixon ve Kissinger ile kavga etmiş, Willy Brandt ve Bruno Kreisky ile arkadaş olmuş ve başta Felipe Gonzales olmak üzere pek çok sosyal demokrat politikacı tarafından örnek alınmıştır.
Güçlü ülkelerin müdahalesine karşı küçük ulusların bağımsızlıklarını ve geleceklerini biçimlendirme haklarını savunmuş, ABD müdahalesine karşı Vietnam'a, ambargoya karşı Küba'ya yardım etmiş; apartheid rejimine itiraz eden Güney Afrikalıların yanı sıra Angola, Mozambik, Namibya, Zimbabwe gibi ezilen halkların bağımsızlık hareketlerine destek vermiştir.
Bu tutumunun doğal sonucu olarak, yabancı düşmanlığının yükselmeye başladığı bir dünyada siyasi sığınmacılara kucak açarak İsveç'i yabancı dostu bir ülke haline getirmiştir.
1986 yılında bütün hayatının geçtiği başkent Stockholm'ün merkezinde eşiyle başbaşa gittiği sinemadan sonra metroya binmek üzere yürürken sırtından vurularak öldürülmesi, bütün dünyada büyük üzüntüye neden olmuştur.
Siyaset, fikriyat ve şahsiyet açısından 20. yüzyılın en dikkate değer isimlerinden biri olan Olof Palme'nin hayatını, dünyayı şekillendiren temayüllerin makro ve parti hayatını biçimlendiren eğilimlerin mikro çerçevesi içine hakkıyla yerleştiren elinizdeki biyografi, aynı zamanda İsveç sosyal demokrasisinin zengin öyküsünün akıcı bir anlatımıdır...
http://tr.wikipedia.org/wiki/
http://en.wikipedia.org/wiki/
(...)
“Güzel günler göreceğiz.”
(Olof Palme tarafından 1968’de alıntılanan bir Fransız deyimi)
(...)
Sayfa 7:
Palme, Goethe’nin, “Sabırsızlıkla istenen bir şey, yeterince güçlü bir irade kullanılarak her zaman gerçekleştirilebilir” anlamındaki ifadesinden çok etkilendiğini söylüyordu.
(...)
Sayfa 7:
Faust’taki “Şeytan”la işbirliğine giden doktora “Melek”in, “Yorulmaksızın talep edeni kurtarma gücümüz vardır”...
(...)
Sayfa 11:
Bir aile biyografisinde ifade edildiği gibi von Born’ların ilkesi “Mutare bene, conservare melior/Değiştirmek iyidir ama olanı korumak daha iyidir” biçimindeydi.
(...)
Sayfa 17:
“Bizim saatimiz on ikiydi ve onu izledik.
Ama Rus saati birdir.”
J. L. Runeberg
(...)
Sayfa 17:
“Kent radikalleri” diye bir grup...
(...)
Sayfa 25:
“Güneye yolculuk bir zafer yürüyüşü gibiydi” diye yazıyordu.
(...)
Sayfa 30:
“Nazi hareketinin nasıl doğduğunu bütün kalbimle anlıyorum ve bu savaşın zorunlu olarak beraberinde getirdiği birçok şeyi affediyorum” diyordu bu yaşlı oy hakları savunucusu, kız kardeşi Anna’ya 1933’te yazdığı bir mektupta...
(...)
Sayfa 31:
“İyi ‘Baba’ yoktur, kural böyle!”
Jean–Paul Sartre
(...)
Sayfa 32:
1918–1920 yılları arasında ortaya çıkan ölümcül bir grip salgını, İspanyol gribi.
(...)
Sayfa 35:
Erken yaşta annesinden Almanca’yı da öğrendi ve Letonya’daki yaz tatillerinde bu dilin pratiğini yaptı.
(...)
Sayfa 37:
“Prenez garde a Elisabeth–Elisabeth’e sahip çıkın...
(...)
Sayfa 39:
Hanna Argus: Yunan mitolojisinde her şeyi gören yüz gözlü dev.
(...)
Sayfa 42:
Limbo’da yani “Cehennem sınırındaki yer”...
(...)
Sayfa 49:
Thule ellerinden çıktı.
(...)
Sayfa 65:
1940’ta Norveç ve Danimarka’ya yapılan saldırılarla birlikte, Almanya’ya sempati hızla azaldı ve “İsveç çizgisi” denen İsveç demokrasisi ve tarafsızlığı çerçevesindeki ulusal birleşme, belirleyici tutum oldu.
(...)
Sayfa 68:
Ancak, “Kıyamet Günü”nü andıran bir içerik...
(...)
Sayfa 79:
Hagman inançlı bir Nazi’ydi.
1934’te inançlı bir 13 yaşındayken Lindholm Nazileri’nin bir kolu olan Kuzey Gençliği’ne yazılmıştı ve...
(...)
Sayfa 81:
Olof, 20 yaşında aniden yeni ve beklenmedik bir adım attı: ABD’ye gitti.
(...)
Sayfa 90:
“Drang nach Moskau/Moskova’ya özlem!”
(...)
Sayfa 108:
Tam benim gibi, diyor General Hearn’a, sen gerçekten bir “reaksiyonersin”:
(...)
Sayfa 110:
“Yahudi devletinin var olma hakkı herkesçe kabul edilmeli...”
(...)
Sayfa 120:
Bir İngiliz öğrenci lideri, “Sömürgecilik bizim Aşil topuğumuzdu” diye anımsayacaktı.
(...)
Sayfa 127:
Haziran 1949’da, George Orwell’in kötümser kitabı 1984 yayınlanmıştı.
(...)
Sayfa 129:
“Atlantik Bloku” (İsveç, Norveç, Kanada, ABD, İngiltere) ile “Orta Avrupa’lılar” (İsviçre, Almanya, Avusturya, Belçika ve İtalya) arasındaki uyuşmazlıklar daha da belirginleşti!
(...)
Sayfa 141:
Saydamlık ve fair play (kuralına göre oynamak) konularında güçlü bir talepleri vardı.
(...)
Sayfa 143:
Laissez-faire (bırakın yapsınlar).
(...)
Sayfa 145:
Ancak ironi bu ya, diplomat oldu; Robert Frost’un “İnsanın bir kadının yaşgününü her zaman anımsamak ama yaşını hiçbir zaman anımsamamak zorunda olduğu” diye tanımladığı meslekti bu.
(...)
Sayfa 147:
NATO merkezinden “Vigilia Pretium Libertatis-Özgürlüğün Bedeli Tetikte Olmaktır” parolasıyla Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele yönetiliyordu.
(...)
Sayfa 175:
Fortuna: Şans Tanrısı.
(...)
Sayfa 191:
Şimdi size şeytan hazretlerinin kendisini göstereceğim.
(...)
Sayfa 195:
Gündemin en başında Almanya sorunu yer alıyordu.
(...)
Sayfa 195:
Erlander, sekreterini Tower of London’a da götürdü: “Burada kral çocuklarının yastıkla boğuldukları kule onun özel olarak ilgisini çekmişti.”
(...)
Sayfa 198:
Sosse: Halk arasında Sosyal Demokratlara verilen isim.
(...)
Sayfa 203:
Yılın tartışma konusu, Vilhelm Moberg’in kraliyete yönelttiği “İsveçlilerin arabaları sağdan mı, soldan mı, yoksa mizah dergisi Grönköpings Veckoblad’ın önerdiği gibi yolun ortasından mı süreceği” konusundaki saldırı ile halkı derinden etkileyen içki karnesini kaldırılması sorunuydu.
(...)
Sayfa 206:
Onlara Sırtını Dönme!
(...)
Sayfa 209:
Margaret Thatcher’ın dediği gibi “İktidar, elinde olmayanları yıpratır” ve...
(...)
Sayfa 211:
Genç Kartallar...
(...)
Sayfa 215:
Yaşlıca, saçları kırlaşmış, yakışıklı bir işçi resminin altında “Madalyaya evet ama önce okkalı bir emeklilik” parolası yazıyordu.
(...)
Sayfa 216:
“Her ülke, layık olduğu derecede sosyalizme sahiptir.”
(...)
Sayfa 218:
John Maynard Keynes’in hep dediği gibi, uzun erimde “hepimiz ölüyoruz”.
(...)
Sayfa 219:
Sözcüğün yan tadı, bize demagog adını ilk taşıyan kişinin Kleon değil, Perikles olduğunu unutturmasın.
Max Weber
(...)
Sayfa 222:
O, daha sonra Norman Mailer’ın John F. Kennedy’yi tanımlayacağı gibi “Süpermarketteki Süpermen” idi.
(...)
Sayfa 239:
Matta 5:37:
“Evet’iniz ‘Evet’, ‘Hayır’ınız ‘Hayır’ olsun.
Bundan fazlası Şeytan’dandır.”
(...)
Sayfa 255:
Robert F. Kennedy iki paralel iz sürmüştü; moral içtepiler ve pragmatizm.
Evan Thomas
John F. Kennedy’nin 22 Kasım 1963’te öldürülmesi ABD’ye karşı küresel bir sempati dalgası yarattı.
(...)
Sayfa 289:
Değişim: Modernlik + Eşitlik = Özgürlük
(...)
Sayfa 291:
İsveçliler maddiyatçı ve sıkıcı bir halktır.
(...)
Sayfa 351:
Robert Kennedy’nin “Politikacı yanlış izleyicilere doğruyu söylemeye cesaret edebilmelidir” dediği gibi...
(...)
Sayfa 364:
Politiken gazetesi: “Palme, Kuzey’in Napolyon’u”!
(...)
Sayfa 367:
“Her yurttaş aynı anda hem birbirinden tam bağımsız olacak ve tam anlamıyla devlete bağımlı olacaktır.”
J. J. Rousseau
(...)
Sayfa 382:
Olle, Olof’un kısaltması.
(...)
Sayfa 391:
Palme, Willy Brandt’la yakın ilişkileri belki daha çok raslantısaldı ama oldukça anlamlıydı.
(...)
Sayfa 394:
Sergel Meydanı’nda altı bin kişi gösteri yaparak, “Fiyatlar arıyor–Palme susuyor” diye slogan attı.
(...)
Sayfa 409:
“Yere yatın parti başlıyor!”
(...)
Sayfa 410:
1973 sonbaharında kıyamet habercisi gibi...
(...)
Sayfa 443:
Terör dengesi MAD – mutually assured destruction- bir üçüncü dünya savaşının...
(...)
Sayfa 451:
Cennette Kış!
(...)
Sayfa 454:
Ölüm Dansı’nın provalarını yöneten yönetmenle (?!) konuşmak istediklerini söylediler.
(...)
Sayfa 456:
“Karanlığın ve kederin günü” diyecekti o gün.
(...)
Sayfa 477:
1976’da fuhuş ve seks ticareti konusunda bir tartışma patladı.
Stockholm’ün çok sayıda randevu evleri ve seks kulüpleriyle “dünyanın seks başkenti” olduğu...
(...)
Sayfa 479:
Olof Palme 3 Ocak 1977’de 50 yaşını doldurdu.
(...)
Sayfa 491:
“Başarı, coşkuyu kaybetmeden bir felaketten diğerine gitme becerisidir.”
Winston Churchill
(...)
Sayfa 494:
Çıplak ve Ölü’den yaptığı bir alıntıyla kitabın yazarını şaşırtmıştı:
“Olaylar tam bir felaketle bittiğinde insanların duyduğu sevinç...”
(...)
Sayfa 507:
Rothschild, yalnızca Palme’yle değil, onun bütün ailesi ile dost oldu.
(...)
Sayfa 510:
“Yıldız Savaşları”!
(...)
Sayfa 529:
“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım!”
Muhammed & Ali
(...)
Sayfa 536:
The Big Bang!
(...)
Sayfa 553:
Major Domus (kralın en büyük memuru)!
http://ultra-turkler.blogspot.
http://ultra-turkler.blogspot.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder