Kitabın adı: Dördüncü Güç
Yazarı: Jeffrey Archer
Remzi Kitabevi, 1998
Birinci Basım: Eylül 1998
568 sayfa
5 TL
(...)
Arka Kapak:
İlk bakışta Richard Amstrong ve Keith Townsend arasında hiçbir benzerlik yoktu.
Biri savaşın şiddetle sürdüğü Doğu Avrupa'da, yoksul bir köylünün çocuğu olarak dünyaya gelmişti.
Diğeri ise, savaşın sadece haberlerde izlendiği, dünyanın uzak bir köşesindeki bir malikanede büyümüştü.
Birbirinden çok farklı koşullarda yetişmiş bu iki kişinin tek bir ortak noktası vardı: İkisi de birbirini geçmek ve tek başına dünyanın en büyük gazete imparatoru olmak için her türlü riski göze almaya hazırdı.
...
Yazarın Notu
XVI'ncı Louis, 1789 yılının Mayıs ayında, eyaletler meclisini Versay'da toplantıya çağırdı.
Sahip oldukları konum bakımından;
İlk sırayı 300 kişiden oluşan soylular sınıfı,
İkinci sırayı 300 kişiden oluşan din adamları sınıfı,
Üçüncü sırayı ise 600 sade vatandaştan oluşan halk teşkil ediyordu.
Edmun Burke, Fransız İhtilali'nden birkaç yıl sonra, Avam Kamarası'nın Basın Bölümü'ne bakarak, "Şurada da Dördüncü Güç oturuyor ve bunlar tüm sınıflardan daha önemli" demişti.
(...)
Sayfa 14:
50 milyon dolar gibi küçük bir meblağı bulamadığı duyulduğunda, yeryüzünde kendisiyle iş yapmak isteyecek tek bir banka bile kalmayacaktı.
(...)
Sayfa 14:
Kağıtta 712 frank, service non compris, servis dahil değildir yazıyordu.
Hesabı 1000 franga yuvarlayarak imzaladı.
Şef garsonun yüzünde o akşam ilk defa bir gülümseme belirdi.
Ancak bu gülümseme, Armstrong'un uzun bir alacaklılar listesinin en sonunda yer aldığı anlaşıldığında kaybolacak türdendi.
(...)
Sayfa 15:
Eğer Brunei Sultanı veya Kral Fahd, akşam o yokken gelmedilerse, koydaki en büyük yatın büyük olasılıkla Sir Lancelot olduğunu bilmek ona ayrı bir keyif verirdi.
Halbuki bu gece, yatı hakkında düşündüğü tek şey,açık artırma ile satışa sunulsa ne kadar para kazandıracağıydı.
(...)
Sayfa 9:
The Globe
5 Kasım 1991
Armstrong İflasla Karşı Karşıya
(...)
Sayfa 22:
The New York Star, 23 Kasım 1963: "Kennedy'ye Dallas'ta Suikast Düzenlendi."
The Continent, 30 Temmuz 1981: Charles ve Diana'nın nikah günü çekilen resimlerinin üzerinde, "Sonsuza Kadar Mıtluluklar".
The Globe, 17 Mayıs 1991: "Richard Branson Bekaretimi Bozdu".
Yarınki gazetelerin manşetlerini okuyabilmek için seve seve yarım milyon doları gözden çıkarırdı.
(...)
Sayfa 29:
The Times
6 Temmuz 1923
Komünist Güçler İş Başında
Bir Ruthenyan Yahudisi olarak doğmanın bazı avantajları ve birçok dezvantajları vardır.
Lubji, Çekoslovakya, Romanya ve Polonya sınırlarının kesiştiği yerdeki Douski kasabasının kenar mahallelerinden birindeki küçük, taş kulübede doğdu.
(...)
Sayfa 44:
Melbourne Courier
25 Ekim 1929
Wall Street Krizi:
Menkul Kıymetler Borsası Çöküyor
(...)
Sayfa 47:
Sir Graham yeni Alman lideri hakkında yazılan bir makaleyi yüksek sesle okudu.
(...)
Sayfa 54:
The Times
9 Mart 1936
Alman Birlikleri Ren Bölgesinde
"Eğer Hitler sınırımızı geçerse, hepimiz sarı yıldız takmak zorunda mı kalacağız?" diye sordu.
(...)
Sayfa 67:
"Yahudi değilim!" diye haykırdı.
"Yahudi değilim!"
Eğer Alman İbranicesi'yle konuşmamış olsaydı, belki de asker daha çok ikna olabilirdi.
(...)
Sayfa 68:
Daily Mail
8 Şubat 1945
Yalta'daki Üç Büyük Zirve
(...)
Sayfa 70:
"O bir homoseksüel" dedi Alexander.
(...)
Sayfa 89:
Lubji sorularını sıralamaya başladı:
"Sen kimsin?
Ben neredeyim?"
Ve en önemlisi, "Almanlar nerede?"
(...)
Sayfa 93:
Lubji hikayesinin sonuna geldiğinde, çiftçi araya girerek partizan lider Tito'nun cesur sözlerine katılmadığını ve yakın bir zaman içerisinde Almanların Yugoslavya'yı da işgal edeceğini ileri sürdü.
Lubji yeryüzünde Führer'in tehdidinden uzak herhangi bir ülkenin olup olmadığını merak etmeye başladı.
(...)
Sayfa 95:
Gemicilerden biri sürekli "Mısır" diye tekrarlıyordu.
Bunu duyan Lubji'nin alına gelen ilk şey Musa ve Vaat Edilmiş Topraklar oldu.
(...)
Sayfa 98:
"Bence bir Alman casusu, bu sözümü unutma" dedi diğeri, boğuk bir kahkahayla.
(...)
Sayfa 99:
St Andy
12 Eylül 1945
Yeni Bir Cumhuriyetin Doğuşu
St. Andy'nin üçüncü baskısının pankarta benzeyen başlığı şöyleydi:
"Kraliyet Unvanlarını Lağvedelim".
(...)
Sayfa 107:
George Washington'un sözlerini aklından çıkarmamalıdır:
"Ben bir yalan söylemem".
(...)
Sayfa 110:
"Bir pislik, bir inek ve bir yıldız" dedi müdür kendi kendine.
(...)
Sayfa 111:
Kazanan Her Şeyi Alır
(...)
Sayfa 113:
Daily Mirror
7 Haziran 1944
Normandiya Çıkarması Başarılı Oldu
(...)
Sayfa 134:
"Berlin'de çıkan tek gazete Der Telegraf değil" dedi Armstrong.
(...)
Sayfa 144:
Daha sonra yatağına girdi ve mum bitene dek Hayvan Çiftliği adlı kitabı okudu.
(...)
Sayfa 149:
"Bana biraz önce Alman Markıyla çalışmadığını söylemiştin."
"Bu sadece biz satarken geçerli.
Ama biz alırken farklı."
"Bu 100 bin Mark benim faturamın üzerinden bir fiyat mı?"
"Hayır" dedi tamirci.
Duraklayıp gülümsedi ve ardından ekledi, "ama paranı bozman için iyi bir kur buluruz."
"Allah'ın belası Naziler" diye mırıldandı Keith.
(...)
Sayfa 153:
"Beaver, Oxford'da üç yılda öğrendiklerinden daha fazlasını, altı ayda sana öğretecektir."
(...)
Sayfa 155:
Tiraj ne kadar yüksek olursa olsun en nihayetinde gazete sahibini ilgilendiren şey tirajın ne kadar kar getireceği olmalıydı.
Bu sorunu işletmede iyice yerleşmiş uygulamaların artık muhtemelen geri alınamayacağını düşünen Frank Butterfield'la sık sık tartışıyordu.
(...)
Sayfa 157:
The Times
5 Haziran 1945
Almanya Üzerindeki Kontrolün Tesisi:
Müttefik Komutanların Hazırlık Toplantısı
(...)
Sayfa 163:
"Gerçekte olan basit" dedi Shultz, "Hitler iktidara geldikten hemen sonra Yahudileri gazete sahibi olmaktan men eden bir kanunu onayladı. Hisselerimi bir başkasına vermem için zorladılar."
(...)
Sayfa 191:
İnsan Niyet Ederse...
(...)
Sayfa :
Der Telegraf
31 Ağustos 1947
Berlin'de Yiyecek Sıkıntısı Devam Edecek
(...)
Sayfa 195:
"Herhalde Çekoslovakyalısın" dedi Armstrong sakin bir şekilde.
"Hayır Lubji, değilim."
"O zaman Allah'ın belası bir Almansın" dedi Armstrong, yumruğunu sıkıp adama doğru göstererek.
(...)
Sayfa 202:
"Eski bir İngiliz sözü vardır, Lubji.
İnsan niyet ederse yapamayacağı şey yoktur..."
Armstrong kuşkuyla bakıyordu:
"İngilizler hakkında dikkat etmen gereken bir şey de, kelimeleri kullandıkları yerdir.
Onlar 'Dürüst Oyun' sözcüğünü sadece savunmada oldukları sırada kullanırlar.
Pekala, eğer Bayan Lauber'i görmeyi çok istiyorsan, Dresden'e küçük bir yolculuk yapmamız gerekecek."
(...)
Sayfa 202:
"İngilizler hakkında öğrenmen gereken daha çok şey var Lubji.
Onların dilini öğrenmekle düşünce tarzlarını da öğrendiğini zannetmemelisin.
İngilizler kalıplaşmış davranışlar beklerler.
Yarın buraya tekrar gelirsen bundan kuşkulanırlar ama bir hafta sonra gelirsen üzerinde durmazlar bile."
"Peki, geri döndüğümde, onlara ne söyleyeyim?"
"Benim çok tedbirli biri olduğumu ve 'hala durumu incelediğini' söylersin."
(...)
Sayfa 205:
"Çünkü zavallı adam Yahudiydi.
Savaş süresince onunla olan irtibatı kaybettik."
(...)
Sayfa 207:
Otomobil U Dönüşü yaparak Berlin'e doğru olan yolculuğuna başladı.
(...)
Sayfa 207:
"Artık para atışını yaptın" dedi KGB binbaşısı.
"Yazı/Tura'yı kazandın ve vuran oyuncu olmaya karar verdin.
Ama Bayan Lauber'e yapmış olduğun şeyi kriket oyunuyla pek bağdaştıramadığımı söylemem gerekiyor."
(...)
Sayfa 229:
Evening Chronicle
20 Kasım 1947
Mutlu Gün
Prenses Elizabeth, Denizci Dük'le Evleniyor
(...)
Sayfa 229:
Çünkü David'i bırakacağı Alman dadı'ya henüz çok güvenmiyordu.
(...)
Sayfa 231:
"Çok doğru, Yüzbaşı Armstrong.
Ancak ben şirketteki hisselerimi Yahudi olmayan ortağıma sattım ve savaşın sona ermesinden sonraki birkaç gün içerisinde de, tekrar aynı fiyattan geri aldım."
(...)
Sayfa 265:
The Times
24 Mart 1948
Rusya'nın Toplantı'yı Terk Etmesi Üzerine Batlı Güçler Berlin Görüşmelerini Boykot Etti
(...)
Sayfa 267:
"Bahis bitti dostum".
(...)
Sayfa 280:
Daily Mail
13 Nisan 1961
Uzaydan Gelen Ses: Gagarin Kruşçev'e Mavi Gezegenimizi Tasvir Etti
(...)
Sayfa 290:
25 Ekim 1951
Son Seçim Churchill'i İktidara Getirdi
(...)
Sayfa 296:
1951 yılında Winston Churchill hükümeti tekrar iktidara gelince Alman vatandaşlarına uygulanan seyahat kısıtlamaları kaldırıldı.
(...)
Sayfa 297:
Armstrong, masasının üst çekmecesini açtı ve bir kutu Havana purosu çıkardı.
(...)
Sayfa 302:
The Times
16 Ekim 1964
Yaşlı ve Hasta Kruşçev Görevinden Ayrılıyor.
Brejnev ve Kosigin Rusya'nın Başında.
(...)
Sayfa 307:
"Ama sen Rus değilsin."
"Evet değilim" dedi Armstrong kararlı bir sesle.
"Ama İngiliz de değilsin, öyle değil mi yoldaş?"
"Ben bir İngilizden daha İngilizm" diye karşılık verdi Armstrong.
Garson üzerinden dumanlar çıkan somon balığını Armstrong'un önüne bıraktı.
(...)
Sayfa 308:
"Kitap bir kez mi basılacak?" diye sordu Armstrong.
(...)
Sayfa 309:
"Böylece KGB'nin bulunduğu her ülkede sizin adınıza faaliyet gösterenlere düzenli ödemeler yapabileceksiniz" dedi Armstrong.
(...)
Sayfa 314:
Daily Mirror
17 Ekim 1964
Wilson'ın İlk Vaadi:
"Hükümeti Kurmak Bizim İşimiz ve Kuracağız".
(...)
Sayfa 332:
"Peki hangi gazetenin genel yayın yönetmeni olmak istiyorsunuz?"
"Globe".
Armstrong o sabah ikinci kez bir sürprizle karşılaşmıştı.
Globe İngiliz Basın dünyasının idollerinden biriydi.
Hiç kimse Globe'un satışa çıkabileceğini aklına bile getiremezdi.
"Fakat gazetenin bütün hisseleri tek bir ailenin elinde" dedi Armstrong.
"Bu doğru" dedi Kirby, "İki erkek kardeş ve bir gelinin elinde..."
(...)
Sayfa 338:
Armstrong'a tek bir konuda imreniyordu ki o da; onun imparatorluğunu devredecek bir oğlu olmasıydı.
(...)
Sayfa 340:
The Times
29 Ekim 1966
Tünelin Bitirilmesi İçin Hedeflenen Tarih 1975.
Dört Yıl İçinde İngiltere ve Fransa Birbirlerine Bağlanacak.
(...)
Sayfa 377:
Daily Mail
10 Haziran 1967
Altı Gün Savaşının Sonu:
Nasır Pes Ediyor
(...)
Sayfa 392:
Bir haftalığına Sydney'de kaldığında Sydney Chronicle'ın İngiltere Kraliçesi'yle ilgili olarak "Sözümona Avustralya Kraliçesi" diye söz eden haberlerine katlandığı günleri asla unutmayacaktı.
(...)
Sayfa 401:
The Citizen
15 Nisan 1968
Bakan İstifa Ediyor
(...)
Sayfa 407:
Geçen ay boyunca birçok gazetede "iki şeytan'dan en az zararlı olanı seçme" konusu işlenip durmuştu.
(...)
Sayfa 414:
"Kasaya koyup kilitle.
Dosyaya tekrar ihtiyacım olduğunda sana haber vereceğim."
(...)
Sayfa 416:
Bakan'ın Gayrımeşru Müslüman Çocuğunun Sırrı
(...)
Sayfa 419:
Globe'un ertesi günkü manşeti şöyleydi:
"Bakan'ın Sır Gibi Sakladığı Gayrimeşru Müslüman Çocuğu: Flaş Haber".
Ardından Bayan Patel'in oğluyla yapılan fotoğraflı üç sayfalık söyleşi.
Onun da altında araştırmayı yapan gazetecinin ismi: Don Sharpe, Araştırma Baş Muhabiri.
Townsend, ta ki Citizen'ı eline alıp manşetini okuyana dek, zevkten dört köşeydi:
Bakan Gayrimeşru Çocuğu ile İlgili Her Şeyi CITIZEN'e Açıklıyor.
(...)
Sayfa 434:
The Sun
4 Mayıs 1982
(...)
Sayfa 434:
Öte yandan, Townsend, Bayan Thatcher'ı desteklemekte ve Globe'u Britanya bayrağıyla sarmalamakta kararlıydı.
(...)
Sayfa 447:
Wall Street Journal
12 Eylül 1986
New York Star Hisselerinde 86.61 Puana Rekor Düşüş
(...)
Sayfa 450:
Armstrong artık şirketin yüzde 51'inin kontrolü altında olduğunu ve bu yüzden de New York Star'ın yeni sahibinin kendisi olduğunu ilan etti.
(...)
Sayfa 453:
Bay Townsend'ı bekleyen BMW marka otomobilin şoförü...
(...)
Sayfa 461:
"Şoförüm seni gitmek istediğin yer her neresi olursa olsun götürecek.
Kendisini otelin önüne park etmiş beyaz bir BMW'nin içinde bulacaksın."
(...)
Sayfa 470:
New York Times
11 Ekim 1986
Yıldız Savaşları
(...)
Sayfa 480:
The Sun
12 Haziran 1987
Üçüncü Maggie:
Muhafazakarlar 110 Koltuk Farkla Kazandı
(...)
Sayfa 489:
Armstrong altı hafta sonra New York Tribune'ün sahibi oldu.
(...)
Sayfa 503:
"Armstrong, Multi Medya için 2 milyar dolarlık bir teklifte bulunmuş" dedi Townsend.
(...)
Sayfa 511:
Daily Express
8 Şubat 1991
Başbakanlık Konutunun Bahçesinde IRA Bombası Patladı, Hükümet Kaçıyor
(...)
Sayfa 522:
Daily Mail
2 Temmuz 1991
Charles ve Diana:
Herkes Onlarla İlgileniyor
(...)
Sayfa 526:
"Kısa süreli 50 milyon dolara ihtiyacım var.
Parayı bir ay içerisinde geri alacağını garanti ediyorum."
"Ama yoldaş" dedi KGB Başkanı, "Zaten 7 milyon dolarımızı hala ödememişsin. Bölge sorumlularından pek çoğu da son kitabımızın telif hakkının ellerine geçmediğini söylediler."
Armstrong'un ağzı kurumaya başladı.
"Biliyorum, biliyorum, Sergei" diye yalvarır gibi konuştu.
"Ama sadece biraz daha zamana ihtiyacım var.
Hepsini beraber ödeyeceğim."
"Böyle bir riske girip girmemekte kararsızım" dedi Tulpanov, uzun süren bir diğer sessizliğin ardından.
"İngilizlerin sonuç vermeyecek bir şey için boş yere para harcamamak hakkında bir atasözü vardır herhalde.
Ayrıca Financial Times sadece Londra ve New York'ta değil aynı zamanda Moskova'da da okunuyor Lubji.
Sana tekrar borç vermeyi gözden geçirmeden önce 7 milyon doların ilgili hesaplara yatırılmasını beklemem gerekiyor.
Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?"
"Evet" diye karşılık verdi Armstrong sakin bir şekilde.
"Güzel.
Yükümlülüklerini yerine getirmen için sana ay sonuna kadar süre tanıyacağım.
Daha sonra ise korkarım ki; daha sert bir yaklaşım tarzıyla davranmak zorunda kalabiliriz.
Yıllar önce hangi taraftan yana olduğuna karar vermen gerektiğini söylemiştim.
Sırası gelmişken diğer bir İngiliz atasözünü hatırlatmakta fayda görüyorum: 'İki tarafı birbirine düşürüp, bundan asla çıkar sağlama'."
(...)
Sayfa 527:
"Bana İsrail Başbakanını bağla."
"Dick, sen misin?" diye sordu Başbakan Şamir.
(...)
Sayfa 528:
"Senin için yababileceğim şey nedir?"
"Küçük bir istek" diye karşılık verdi Armstrong.
"En geç bir ay içerisinde ödemek üzere 50 milyon dolarlık kısa vadeli bir borca ihtiyacım var.
Bana herhangi bir şekilde yardım edip edemeyeceğini merak ettiğim için aradım."
Başbakan söze girmeden önce uzun bir sessizlik oldu.
"Hükümet tabii ki kendisi borç veremez ama eğer faydalı olabileceğini düşünüyorsan, Leumi Bankası'nın başkanıyla konuşabilirim."
Armstrong sözü geçen bankadan 20 milyon dolar borç alarak hala geri ödemediğini ve bankanın da bu duruma daha fazla tahammül etmeyi düşünmediğini kendisine bildirdiğini Başbakana söylememeye karar verdi.
"İzak bu güzel bir fikir ama sen zahmet etme.
Onunla kendim görüşebilirim" dedi mutlu bir ses tonuyla konuşmaya çalışarak.
"Dick hazır seni yakalamışken..." dedi Başbakan.
"Evet?" dedi Armstrong, bir an için umutları artarak.
"Knesset senin, vefatından sonra Zeytin Dağı'na gömülmeni geçen hafta kabul etti.
Bu sadece İsrail Devleti'ne büyük hizmetlerde bulunan Musevilere tanınan bir ayrıcalık.
Seni kutluyorum.
Sadece ben değil benim yerime başkaları da olsa böyle yapardı emin ol."
Başbakan güldü, "Tabii bu ayrıcalığından uzun yıllar yararlanamayacağını umuyorum."
"Umarım haklısındır" dedi Armstrong.
(...)
Sayfa 537:
"Aslına bakılırsa, eğer Multi Medya 3 milyar dolar ediyorsa" diye konuşmaya devam etti Armstrong, "benim Star'daki hisselerim en az 100 milyon dolar eder."
(...)
Sayfa 540:
Financial Times
1 Kasım 1991
Gazete Gruplarının Hisseleri Serbest Düşüşte
(...)
Sayfa 547:
"Baylar ve bayanlar; izin verirseniz sözlerime, Global'ın yirmi birinci yüzyılın beklentilerine cevap verebilecek, çok iyi bir konumda olduğunu hatırlatarak başlamak istiyorum.
Şu an için 41 adet radyo ve televizyon istasyonu, 137 adet gazete ve de 249 adet dergiyi çatımız altında toplamış durumdayız.
Ve kısa süre önce, krallığımıza değerli bir mücevher daha ekledik: Dünyanın en çok satan dergisi Tv News.
Böylesine büyük bir grup olarak Global dünyanın en güçlü iletişim imparatorluğu konumuna gelmiştir..."
(...)
Sayfa 553:
The Globe
5 Kasım 1991
Kayıp İşadamı Aranıyor
(...)
Sayfa 556:
"Mesela dün Cenevre'den telefon eden Jacques Lacroix adındaki bir bey beni uykumdan uyandırdı ve bankasından çekilen 50 milyon dolarlık borcun bu gece yarısına kadar ödenmemesi durumunda avukatlarını devreye sokacağını bildirdi.
(...)
Sayfa 561:
New York Star
6 Kasım 1991
Cup!
"Birinci hatta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı var" dedi Heather "ve Ohio, Ceveland'dan Bay Austin Pierson diye biri ikinci hatta. Önce hangisiyle konuşacaksınız?"
(...)
Sayfa 563:
"Birleşik Devletler Başkanı'yla yaptığı telefon görüşmesini biraz önce bitirdi. Neden içeri girmiyorsunuz?"
(...)
Sayfa 564:
"Armstrong hakkındaki haberi duydun mu?"
"Armstrong mu?
Hayır.
Ne haltlar karıştırıyormuş ki?" diye sordu Townsend, telefona aldırmayarak.
"Alo" diye tekrarladı Kate.
"Orada kimse var mı?"
"İntihar etmiş" dedi Tom.
"Keith sen misin?" diye sordu Kate.
"Ne yapmış dedin?" diye sordu Keith, ahizeyi yerine koyarak.
"Duyduğum kadarıyla denizde boğulmuş ve Sardunya Adası'nın kıyılarına vuran cesedini denizden balıkçılar çıkarmış."
"Armstrong öldü ha?"
(...)
Sayfa 564:
"Nasıl olduysa Londra bilgileri bir elek gibi dışarı sızdırıyordu" dedi Tom.
"Söylenenlere göre, Armstrong'un bitmek tükenmek bilmeden akan paralarının kaynağı emeklilik fonuymuş.
Bu fondaki paraları sadece kendi hisselerini satın almada değil aynı zamanda New York'taki sendikalara ödeme yapmada kullanmış."
Ve...
Son olarak...
Bir medya imparatorunun tartışmalı ölümü!?
Bugün aslında dün'dü!
Yani?!
Neo Domino etkisi baş'ladı (milyar dolarlık lig için)!?
Yani?!
Neo Roma'da yaşanan keskin saf'laşmada, eksen'i kaydıran bir medya patron'unun ölümü anlatılıyor bu roman'da!
"Fındık fıstık" parası sayılacak bir nakit'i bulmakta güçlük çeken milyar dolarlık bir imparator'un hikayesi.
Edebiyat'ta "Roman" diye bir dal'ın var'olmasını gerçek nedeni budur.
Hakikat'i roman tad'ında anlatmak için.
Yani?!
İstihbari arka plan üzerinden, sahte isimler aracılığı ile ibret'lik hikayeleri kayda geçirmek için.
Bavyera/Londra makas'ı.
Roman'da, medya patronluğu kapsamında istihbarat dünyası'nda oyuncak olmuş bir medya patron'unun hikayesi var.
Nüans?!
Tercih'ini yap, diyen KGB.
Parayı öde diye köşeye sıkıştıran, arka plan'da Almanlar.
Mezar yeri'ni temin eden İsrail.
"Parayı buluruz" deyip "ip çektirilen" ABD Başkanı!
Haber'i "flaş" olarak dünya'ya geçen ingiliz basını!
Deniz'e düşüp kaybolan ve ceset'i hiç bulunmayan ise yahudi medya imparatoru.
Yani?!
Bugün aslında dündü!
Nüans?!
Thatcher üç dönem İngiltere'nin baş'ında kaldı.
Bugün ise yine bir kadın başbakan var ama Londra'nın değil Almanya'nın baş'ında.
Yani?!
İsrail/İran makas'ı kapsamında, eksen kaydıran medya patronaj'ı için "nakit fukaralığı" süreç'i başladı.
Nakit ateş pahası.
Nüans?!
Küresel aks'ta yaşanan U dönüş'ü kapsamında ya baş'editör değişecek ya da bir başka imparator deniz'de kaybolacak.
Damdan düşen'in halinden yat'tan düşen anlar.
Sigorta şirketi de parayı ödemez, zayi olmuş insan sermayesi!?
LARP.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder