Yazının adını, son uçuş mu koysam diye düşündüm. Anlatacağım aslında bir garip seyahat hikâyesi, sanki son uçuş. Anlatacaklarım, belki varsayım gibi gelebilir. Belki de gerçek, ama siz gene de olması muhtemel bir hikâye dinliyormuş gibi okuyun. Önce hikâyemizdeki “factleri” yani olmuş olduğunu bildiğimiz “gerçekleri” bir bir dökelim.
Konumuzun kahramanı, bir Güney Amerika gezisine çıkar. Bu gezide, Hıristiyan Katolik üç ülke; Kolombiya, Küba ve Meksika bulunur. Geziye başlarken, belki şaşırtma, belki başka amaçla, Avrupa’dan Sorumlu Bakanı, kel alaka bir toplantı için, palas pandıras, Washington’a yollar. Geçmişte, daha önce de işler kötüleşince, birkaç yakın danışmanını yollamış, sadakatini dile getirmiştir. Ama demek ki işler o kadar kötü, bu kez bir tane bile Amerikalı resmi yetkiliden randevu alınamaz. Bakan, ABD başkentinde, tepkilerle dolu ziyaretini tamamlarken, bizimki de Küba’nın başkenti Havana’ya geçer.
Havana’da büyük talihsizlik, aynı otelde Türkler de vardır. Mevsim yaz ve kentte hava sıcaklığı 33 santigradı bulan otelde personelin telaşla koşuşturmalarına, “misafir bir yabancı devlet başkanına elektrik sobası arandığı” yanıtı alınır. Yazın en sıcak gününde, odaya elektrik sobası. O hava koşullarında üşüme olmayacağına göre, herhalde otel odalarında sucuk kızartacaklar. Almanya’da otel odasında çiğ köfte yapan bir ulustan da bu beklenir hani. Veya belki de Washington’dan gelen, buz gibi haber üşüttü adamcağızı.
Sonra oradan kalkıp, Meksika’ya gider. Ve burada, kızgınlığını önleyemeyip, ABD Başkanını fırçalar. Oysa onun ülkesinde, polisi, Müslüman vatandaşları öldürür, sesi çıkmaz. Ama bizimki Suriyeli kardeşlerini vuran cibilliyetsiz için, adalet ister. Bu arada dili sürçer, her zaman tanıştığı, ABD Başkan Yardımcısı Biden’ı, Dışişleri Bakanı diye tanımlar. Oysa Amerikan polisi, üç Suriyeliyi vuranı yakalayıp gözaltına almış ve soruşturmaya başlamıştır bile. Demokrasi olan ülkelerde, polis ve adalet, kurallar içinde çalışır, bizden farklı olarak.
Meksika’dayken, resmî planlanan seyahatini erken kesip, ülkeye dönmek için hareket eder. Ama bu arada, petrol üreticisi Meksika’da, uçak yakıt ikmali yapmaz ve Houston’a inmek için izin ister. Amerikan resmi makamları, uçağı üç saat havada dolandırdıktan sonra, izin verir. Daha sonra da, Amerika’nın, en büyük kanser merkezlerinin bulunduğu kente inilir ve dünya turu yapacak kadar yakıt taşıyan uçağa, yakıt ikmali yapıldığı açıklanır. Bu arada, Washington’daki Büyükelçi çağrılır ve daha sonra patronun uyuduğu açıklanıp, görüşülmediği söylenir.
Hadi, diyelim tüm bunları yedik. Uçakta kalkıp, kafalarda oluşan kuşkuları gidermek için, havuz medyasını toplayıp demeç verilir. “Obama ile başlangıçta aramız iyiydi” deyip şimdi niye bozulduğunu açıklamayacaksın. Tüm bunların anlamı, aramız bozuk, ama ben onunla, gene de konuşmak istiyorum mesajıdır. Bu konuda içeride başka tiyatrolar oynanır.
Sevgili okurum, artık yorum yapmak istemiyorum. Siz bunları da özümleyip, ileride bir şeyler olduğunda, nasılsa gene hayret edeceksiniz. Sürekli, kaşlarınız havada ve hayret pozisyonunda olacak. Hayret etmek artık milli davranışımız. Mesela ülke parçalanıp, maaşınıza zam yapılmaz, petrol fiyatları düşerken benzin fiyatları çıkarsa siz hayret edersiniz. İktidar, ülkeyi parçalama konusunda, bir katil sürüsüyle pazarlık eder ve siz, evet siz, her duyuşunuzda yeniden hayret edersiniz.
Mesela bir gün, kendi kız kardeşi veya anası ile eşinin de minibüse bineceğini unutanlar, hayret ediyor. Kadına kötü davranan, o erkekleri yetiştiren kadınlar da, dayak yediklerinde, bıçaklandıklarında, hayret ediyor. Oğluna, kadına saygıyı öğretemeyen anne, babadan dayak yiyen kadın, bir başka kadının ırzına geçilmek için öldürülmesine hayret ediyor. Erkeği yetiştiren anne, oğlunun kendi ve kendi gibi tüm kadınların özgürlüklerini kısıtlamasına hayret ediyor. Nihat Doğan’a, Tuğçe Kazaz’a hayret ediyorsunuz. Orhan Pamuk’a, Cengiz Çandar’a, Yasemin Çongar’a, Hasan Cemal’e hayret ediyorsunuz. Biz onların, yıllar önce ne olduklarını söylediğimizde de bize hayret etmiştiniz.
Ülke yetkilileri, terör örgütü ile pazarlık ediyor, hayret ediyorsunuz. Yolsuzluklara hayret ediyorsunuz. Dünyaya saydıran, ama her söylediğini, daha sonra söylemedim dediğinde hayret ediyorsunuz. Yüzde 50 olduğu söylenen, sizlerin de gurur duyup, birlikte kefen giydiğiniz o kişi de bu bozulmalara, sizlerle birlikte hayret ediyor. O, aslında sizlersiniz. Herkesin kaşları havada, suratta bir hayranlık ifadesi, keyfinden yeme de gitsin. Ama inanın ben de sizlerin hayret edişine hayret ediyorum.
Havana’da büyük talihsizlik, aynı otelde Türkler de vardır. Mevsim yaz ve kentte hava sıcaklığı 33 santigradı bulan otelde personelin telaşla koşuşturmalarına, “misafir bir yabancı devlet başkanına elektrik sobası arandığı” yanıtı alınır. Yazın en sıcak gününde, odaya elektrik sobası. O hava koşullarında üşüme olmayacağına göre, herhalde otel odalarında sucuk kızartacaklar. Almanya’da otel odasında çiğ köfte yapan bir ulustan da bu beklenir hani. Veya belki de Washington’dan gelen, buz gibi haber üşüttü adamcağızı.
Sonra oradan kalkıp, Meksika’ya gider. Ve burada, kızgınlığını önleyemeyip, ABD Başkanını fırçalar. Oysa onun ülkesinde, polisi, Müslüman vatandaşları öldürür, sesi çıkmaz. Ama bizimki Suriyeli kardeşlerini vuran cibilliyetsiz için, adalet ister. Bu arada dili sürçer, her zaman tanıştığı, ABD Başkan Yardımcısı Biden’ı, Dışişleri Bakanı diye tanımlar. Oysa Amerikan polisi, üç Suriyeliyi vuranı yakalayıp gözaltına almış ve soruşturmaya başlamıştır bile. Demokrasi olan ülkelerde, polis ve adalet, kurallar içinde çalışır, bizden farklı olarak.
Meksika’dayken, resmî planlanan seyahatini erken kesip, ülkeye dönmek için hareket eder. Ama bu arada, petrol üreticisi Meksika’da, uçak yakıt ikmali yapmaz ve Houston’a inmek için izin ister. Amerikan resmi makamları, uçağı üç saat havada dolandırdıktan sonra, izin verir. Daha sonra da, Amerika’nın, en büyük kanser merkezlerinin bulunduğu kente inilir ve dünya turu yapacak kadar yakıt taşıyan uçağa, yakıt ikmali yapıldığı açıklanır. Bu arada, Washington’daki Büyükelçi çağrılır ve daha sonra patronun uyuduğu açıklanıp, görüşülmediği söylenir.
Hadi, diyelim tüm bunları yedik. Uçakta kalkıp, kafalarda oluşan kuşkuları gidermek için, havuz medyasını toplayıp demeç verilir. “Obama ile başlangıçta aramız iyiydi” deyip şimdi niye bozulduğunu açıklamayacaksın. Tüm bunların anlamı, aramız bozuk, ama ben onunla, gene de konuşmak istiyorum mesajıdır. Bu konuda içeride başka tiyatrolar oynanır.
Sevgili okurum, artık yorum yapmak istemiyorum. Siz bunları da özümleyip, ileride bir şeyler olduğunda, nasılsa gene hayret edeceksiniz. Sürekli, kaşlarınız havada ve hayret pozisyonunda olacak. Hayret etmek artık milli davranışımız. Mesela ülke parçalanıp, maaşınıza zam yapılmaz, petrol fiyatları düşerken benzin fiyatları çıkarsa siz hayret edersiniz. İktidar, ülkeyi parçalama konusunda, bir katil sürüsüyle pazarlık eder ve siz, evet siz, her duyuşunuzda yeniden hayret edersiniz.
Mesela bir gün, kendi kız kardeşi veya anası ile eşinin de minibüse bineceğini unutanlar, hayret ediyor. Kadına kötü davranan, o erkekleri yetiştiren kadınlar da, dayak yediklerinde, bıçaklandıklarında, hayret ediyor. Oğluna, kadına saygıyı öğretemeyen anne, babadan dayak yiyen kadın, bir başka kadının ırzına geçilmek için öldürülmesine hayret ediyor. Erkeği yetiştiren anne, oğlunun kendi ve kendi gibi tüm kadınların özgürlüklerini kısıtlamasına hayret ediyor. Nihat Doğan’a, Tuğçe Kazaz’a hayret ediyorsunuz. Orhan Pamuk’a, Cengiz Çandar’a, Yasemin Çongar’a, Hasan Cemal’e hayret ediyorsunuz. Biz onların, yıllar önce ne olduklarını söylediğimizde de bize hayret etmiştiniz.
Ülke yetkilileri, terör örgütü ile pazarlık ediyor, hayret ediyorsunuz. Yolsuzluklara hayret ediyorsunuz. Dünyaya saydıran, ama her söylediğini, daha sonra söylemedim dediğinde hayret ediyorsunuz. Yüzde 50 olduğu söylenen, sizlerin de gurur duyup, birlikte kefen giydiğiniz o kişi de bu bozulmalara, sizlerle birlikte hayret ediyor. O, aslında sizlersiniz. Herkesin kaşları havada, suratta bir hayranlık ifadesi, keyfinden yeme de gitsin. Ama inanın ben de sizlerin hayret edişine hayret ediyorum.
Savaş SÜZAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder