27 Şubat 2015 Cuma

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ : ŞİDDET ŞİDDETLE ÇÖZÜLEMEZ, SORUNLARIN TARTIŞILABİLMESİ GEREKİR


 Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,
Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

Üniversitede Şiddet Değil, Tartışma Hâkim Olmalıdır
Hiç bir şey insan kadar değerli değildir. Son günlerde dikkat çekici bir biçimde her alanda, evde, okulda, sokakta, üniversitede şiddet tırmanmaya başladı. Özgecan hunharca öldürüldü, benzer şekilde bir kızımız yakılarak bir bağ evine bırakılmış, bir başka kızımız erkek arkadaşı tarafından arabadan aşağı atılarak ve sonrada araba ile ezerek öldürüldü, bir kadın kocası tarafından evde hapsedilerek darp edildi, bir üniversite öğrencisi karşıt görüşlü kişi/kişiler tarafından öldürüldü. Parlamentoda günlerdir tansiyon çok yüksek. Açıkçası çok ciddi bir güvensizlik ve huzursuzluk var.

Birbirimize Kıymayalım Gençler
Unutmayalım, dünyada hiç bir şey insan kadar değerli değildir. Ege Üniversitesinde öğrencilerin kavgası sonrası Fırat Çakıroğlu’nun öldürülmesi/ölmesi kabul edilemez ve bu gidişat hoş değil. Ailesine sabır dilerim. Üniversite, bilim gibi tartışma ortamında insanlarımızın bir birlerini öldürmesi üniversiteye yakışmaz. İnsan yoksa hiç bir ideoloji, siyaset ve nesnenin anlamı yoktur. Bugün yaşadığımız birçok sorunun kaynağı gençliğin geçmişte birbirine kırdırılması sonrası oluşan ortamda politik ve ideolojik dayatmalardan kaynaklandığını, ABD ile AB’nin istediği gibi at oynattığı bir yapının oluşturulduğunu unutmayalım. Türkiye'de ne zaman işler kötü gitse hep böyle kargaşaları yaşayarak gördük. Bir daha bu duruma düşememek için biraz bilinç ve tarih bilerek hareket edelim. Daha dün yaşanan “soğuk savaşı” ve onun ülkemizdeki etkilerini analiz etmemişken bugün yeniden üniversitelerde kanlı kavgalara girmek, bilim ve araştırma ortamına yakışmıyor. Gencecik insanlar farklı görüşte diye ortadan kaldırmak ancak ilkel koşullar için geçerli olabilir. Hiçbir insan savunduğu görüşten dolayı kötü ve önemsiz değildir. Hiçbir insan hangi görüşte olursa olsun görüşlerinden dolayı öldürülmeyi hak etmez. Her insan bir değerdir ve kıymetlidir. Herkesin kurmak istediği bir dünyası/geleceği, bir ailesi ve seveni vardır. Her insanın onuru ve varlığı aynıdır ve herkese insan olduğu için saygı duymak gerekir. Ancak bir insan kendisini geliştirmişse ve ne aradığını biliyorsa, kendisine, çevresine ve ülkesine yararlı ise o kişi daha değerli ve kıymetli olmayı hak ediyordur.  

Üniversite Özgür Düşüne Açıklama Ortamıdır, Kavga Yeri Değil
Üniversiteler özgür ortamlar olmalı ve bin çiçek açar gibi farklı görüş ve düşünceler üniversitelerde yer bulmalı. Türkiye'nin içinde bulunduğu jeopolitik konumu, sosyal dokusu, eğitim ve ekonomik yapısı ile sorunları çok ve bu gerçekleri ebetteki sorgulanacak. Bunu başta gençliğin yapması gerekir. Doğal olan ve beklenende geleceğini kurgulayan gençlerin daha iyi bir yaşam için eğitimin, ekonominin, sosyal yaşamın ve dünyanın sorunlarına kafa yormaları ve tartışmalarıdır. Türkiye'yi ileriye taşıyacaklar başta Türkiye’deki gençler, aydınlar ve sorumluluk sahibi kişilerdir. Bu kişilerin hele hele lider konumlu kişiler ise kavga etmez, diyaloga girerler.
Ülkesini ve dünyayı tartışacak gençlerin düşüncelerini özgürce dile getirmeden bir birlerini yok sayması ve şiddette yönelmesi bilginin önemine aykırıdır. Bu bağlamda eğitimli insanlar için şiddete yönelmeleri bütün inandırıcılığını kaybettirir.
Üniversitelerde farklı görüşler olmalıdır hepsi muteberdir ve görüşler bütün boyutları ile tartışılmalıdır. Bu bağlamda öğrenci olan herkesin okuma ve görüşlerini özgürce açıklama hakkı vardır. Üniversite ortamı bu bağlamada kişinin kendini gerçekleştirme yeridir. Kişi biraz daha görüşlerin serbeste ifade edildiği üniversite ortamında okuyarak, tartışarak ve de görerek kendi gerçekliğinin farkına varacak ve yaşam dair yol haritasını bu sıralarda oluşturacak. Bu çağlarda kişinin dünyası oluştuğu için kişi ile aynı görüşte olmayabiliriz. Ancak onun varlığına ve görüşlerine saygı duymak zorundayız. Voltaire’in ifadesi ile “sizin ile aynı görüşte değilim ancak görüşlerinizi söylemeniz için sizinle aynı koşullarda mücadele ederim” anlayışı üniversal ve insani olandır. 
Öğrencilerimizin her ne şart altında olursa olsun karşıt görüşe tahammül göstermeyi, farklılıklardan beslenmeyi öğrenmesi kendi yararlarınadır. Bu bağlamda en azında üniversite gibi kişinin kendisini gerçekleştirme imkânı bulduğu özerk ortamda farklılığına tahammül edebilmeliyiz.

Tartışmayı Biliyor muyuz?
Gençliğin verdiği heyecanla sinirler gerilebilir, ancak yine de büyüklük ve eğitimin önemi sorunu konuşarak aşmayı becermektedir. Kişi bizim gibi düşünmeyebilir, onu eleştirebiliriz de ancak onun yaşama hakkının elinden alınması asla kabul edilemez.
Görebildiğim genel bir sorun veya eksiklik ise tartışmayı bilmiyoruz. Konuları tartışmıyoruz/tartıştırtmıyoruz. Ne yazık ki eğitim sistemimizde tartışma ve diyalog eksikliği sorunu var. Felsefe mantık, sosyoloji dersleri ortaöğretimde kaldırıldı. Üniversitelerde bilimsel olarak eleştirel bakış, metodoloji ve karşılaştırmalı okuma dersleri olmadığı için tartışma ve karşılıklı konuşmayı bilmiyoruz. Üniversitede kaba kuvvet ile tartışma işin doğasına aykırıdır. Binlerce yıl önce insanlar bir birleri ile diyalog kurarken bugün biz iletişim çağında konuşamıyoruz. Sokrates’in denemeleri sanırım bu konuda önemli ipuçları veriyordur. Ve Voltaire gibi düşünebilmekte geçer gerçek düşünce sahipliği.

Kamplaşmadan Konuşmaya Geçmeliyiz
Açıkçası memleketin bunca soruna rağmen artan şiddet ve can güvenliği her yönü ile hepimize ve ülkemize zarar veriyor. Hepimizin olayları objektif ve gerçekçi bir anlayışla değerlendirmemiz gerekiyor. Sorun artık temel bir zihniyet sorunu. İnsanın insana bakış açısı günümüzde çok sorunlu. Ortalıkta, “bir duralım, ne oluyor, sorunlar nereden kaynaklanıyor” diyecek kimse de yok.
Unutmayalım, bugün hızla ilerleyen şiddet sarmalı siyasi gelişmelerden ayrı gelişmiyor. Siyaset gerildikçe yansımaları topluma da yansıyor. Ülkemiz çok kamplaşmış, biz ve onlar ayrımı birkaç fay hattında çok kırılgan ve her an ciddi depremlere neden olacakmış gibi geliyor. En azından sokaktan yansıyan hisler bu doğrultuda. 
Türkiye’nin bu şiddet sarmalı ortamından çıkması için başta öğrencilerimiz ve yetkililer olmak üzere herkesin objektif ve sağduyulu olması gerekir. Başta yetkililer olmak üzere olayları körüklememeli, özgürlükleri de kısıtlamamalı yalnızca ve yalnızca şiddete müsaade etmemeleri konusunda duyarlı olması gerekir.
Her şeye rağmen kızmak ve çatışmak yerine farklılıkları doğal görüp sağduyulu olmak zorundayız. Her birimizin dünyayı ve yaşamı anlamaya yönelik görüşlerimiz vardır/var olmalıdır. Hatta görüşlerinin olmaması yanlış olur. Ancak görüşlerini karşı tarafa anlatırken ve/ya benimsetmeye çalışırken zorlayıcı olmamalıyız. Bugün geriye baktığımızda çoğu insan iyi niyetle kendince dünyayı anladığı ölçüde veya çevresinin etkisi ile bir görüş sahibiydi/görüş sahibidir, ancak diğer taraftan soğuk savaşın tarafları nasıl bir birine kırdırttığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Bu şiddet sarmalı ortamında gençlerimizin yakın geçmişte ülkemizde binlerce insanın ölümüne ve gözyaşına neden olan tarihimizi biraz araştırılmasını öneririm. Yeniden diyelim ki bir dünyayı analiz etme görüşümüz olsun/olmalı ancak şiddete ASLA.
Unutmayalım önce insan. İnsan yoksa hiçbir şeyin anlamı ve önemi yoktur.

21 Şubat 2015, Adana

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder