20 Şubat 2015 Cuma

Cüneyt Şaşmaz : TOPLUM "RUHEN" HASTA!?

"Ey insanlar!
Sizden evvelkileri şu halleri mahvetti:
İçlerinden seçkin biri hırsızlık yapınca onu serbest bıraktılar; güçsüz biri hırsızlık yapınca onu cezalandırdılar."
Hz Muhammed

İdam nedir ne değildir?!

Bu kapsamda cevabı aranan soru şu:
İdam çözüm müdür?!

Elcevap:
Nereden baktığınıza bağlı!

"Vade retro satana/Geri çekil, şeytan!"
"Væ victis/Yazık yenilenlere (altta kalanın canı çıksın)!"
Brennus, Galya komutanı, Roma’yı aldıktan sonra...

Misal:
İlahi sistem’de sadece cennet kavram’ı yok.
Karşısında cehennem de var.
Zebaniler.

Başka?!

Sadece sevap yok, günah da var.

Başka?!

Herkes cennet’e gidecek olsaydı, dünya nasıl bir yer olurdu?!

Ya da soruyu şöyle soralım:
Ölmek diye bir şey olmasaydı, cehennem olmasaydı, günah olmasaydı, din’e dayalı sistem çöker miydi çökmez miydi?!

Nüans?!

Cehennem yoksa nefis’li fani neden iyi olmak, ahlaklı olmak zorunda hissetsin kendini!

İyi olmak, dezavantaj’a dönüşüyor (enayi), misal içinden geçtiğimiz süreç.

İyi’yi, kötü’yü ayıramayan sistem, namus’luyu da namus’uza çevirmez mi?!
Günah yoksa yani günah’sız sevap nedir ki?!
Melek!
Oksimoron.

Yani?!

Melek, insan değildir.

Kul hakkı yiyen’le, kul hakkı’nı yiyen’e göz yuman sistem, ister din’e dayalı olsun ister demokrasi’ye dayalı, fark etmez, sistem bir yerde patlar.
Literatür’de biz buna “Kıyamet” diyoruz.
Zilzal suresi bu misal.

Başka?!

Nuh Tufanı.
Lut Kavmi’nin sonu vb.

Başka?!

Demokrasi üzerinden oynanan oyun da insan’a dayalı olduğu için süreç bir yerde patlıyor, biz buna da dünya savaşı diyoruz.

Sebep?!

Menfaat uzlaşması yaratamamadan mülhem kıyamet.

Yani?!

Devletleri de insan’lar yönetir.
Mahkemedeki hakim, süreç’in taşıdığı kadar adalet üretebilir, örnek Silivri.

Demem o ki:
İdam cezası, modern zamanlarda olmaması gereken bir ceza türü.
Ne var ki, dönem normal bir dönem değil!
Güvenlik yok.

Güvenlik’in olmamasının nedeni de, biz’den onlar’dan ayrımı.
Yani, Hz Muhammed’in altını çizdiği süreç, hırsız biz’denseden kaynaklı kor’düğüm.

Özgecan’dan sonra bir gazeteci meslektaşımız, kar topu oynarken ruh hastası bir esnaf tarafından öldürüldü.

Hayat bu kadar ucuz’lamışsa, ilahi manada da dünyevi manada da sorun var demektir.
Kor’düğüm bu mana.

Toplum “ruhen” hasta!

Daha doğru ifade ile ruhsal kayma var, gerçek olan’la olması istenen arasındaki kayma.

Medya üzerinden yapılan yayınlar ile gerçeklik çok başka.

Yani?!

Özgecan öldü, sanki bir yarışma bu, genç kızımız elendi, mahallenin kurnaz Faik’i flash ekranda, göbek atarak protesto’ya katkı sağlıyor.
Kolpa bu mana.

İnsanlık ölmüş ise hikaye rant kavgasına dönmüş ise ne söyleseniz boş.

Demem şu ki:
İdam cezası, zıvanadan çıkmış nefis’ler için bir nebze “ölüm korkusu”, “STOP” işareti.

PKK’nın cevabı ortada:
TSK silah bıraksın.
Şaka mısınız ve/veya bu bir şaka ise kendi düşen ağlamaz.

Yani?!

Türkiye öyle bir nokta’ya geldi ki, idam da çözüm olmayabilir.
Terör kapsamında toplu katliamlar sözkonusu.
Örnek 11 Eylül sonrası içinde yaşadığımız coğrafya.

Stratejik kör imam, hoca, muhtar baş’ımızda.

Sözün özü:
İlahi sistem’de biz buna kıyamet diyoruz.

Yaradan, yaptığı onca uyarıyı ciddi’ye almayan kullarını Nuh Tufanı örneğinde olduğu gibi su’yun derinlik’lerinde helak ediyor.

İnanan ile inanmayan bir olur mu, bu mana.

Devletler hukukuna gelince, Neo II. Dünya HAARP’i saf’laşması ortada.

BOP kapsamında, üretmeden lüks tüketenler, devlet’i yağmalayanlar, yağmaya ortak olanlar, haksız pozisyon elde edenler, ölene kadar kazan’ımlarımızdan vazgeçmeyiz diyorlarsa, ki diyorlar, o zaman “Hoş geldin Kıyamet” bu mana.

BOP’ta ne varsa, İsrail/İran makas’ı üzerinden Neo Kıyamet’in içinde.

Yani?!

Bazı kafa’lar ip’te sallansa da, ak’ıllanmaz muhakkak.
Dünya Savaşı da bir nevi “büyük temizlik” demek değil midir?!

Nüans şurada:
Kuru’nun yanında yaş’lar da yanmasın isteniyor ise ve/veya suçu olmayanların günah’ı ne ise soru, cevap ortada:

AKP’nin kişisel mecburiyetleri üzerinden kıyamet’in içinden geçiyoruz!

Bilgi’ye ulaşım’ın bu kadar kolay olduğu çağ’da “bilmiyordum” demeyi, cevap olarak satın almak mümkün mü?!

İhanet, aldatma, porno, entrika, futbol’a ayrılan süre’nin yüzde 1’i “çözüm” için ayrılmış olsaydı, hiç bu kaotik süreç yaşanır mıydı?!

Balyoz.

Yaşanması gereken süreç var ise yaşanır.

Güvenlik konusu, insanlık tarihi kadar eski, Maslov ihtiyaçlar piramidi’nde 2. sırada.
Hava gibi su gibi elzem.

Kendi açımdan, konunun daha net anlaşılması için katkı cümlesi şu olabilir:
1. Geçmişte bu konuda benzer cümle çok yazdım.
Kadın’a şiddet uygulayan erkek, erkek’e de şiddet uyguluyor.

Minübüse binen genç kızımız, adam’ın suratına baksa sorunlu sakat olacağını fark edebilirdi.

Bu durumda münibüs’ten iner ya da gideceği yere kadar ses çıkarmazdı.

Adam psikolojik sorunlu ise hikaye’nin kadın’ı erkek’i olmaz.

Şoför’le sorun yaşadığı an elindeki cep telefon’unundan, “Polis İmdat” ya da “Jandarma”yı arayıp yardım isteyebilirdi, bir başka arkadaşına mesaj atıp acil yardım çağırabilirdi. 

2. Çantasında biber gazı taşıdığına göre kendisini güven’de hissetmiyor demektir, o zaman tek başına bindiği minübüs’te ‘biber gazı’nın yek baş’ına kendisini kurtarmayacağını bilmiyor demektir, eksiklik burada.

3. Hayat’ın içinde doğuştan şiddet bağımlısı ya da psikolojik kaymaları olan insanlar da olacak.

Ayak’ta kalmak için kendimizi korumayı öğreneceğiz.
Güvenlik’i sağlamak mühim mesele.

İlkel çağ’larda yırtıcı hayvanlardan korunmak için ilkel insan “güvenlik” geliştirmiş.

Sözün özü:
Türkiye güven’de değil!

Özgecan kardeşimiz değil de Berkecan kardeşimiz de olsa, benzer çatışma yaşansa o şoför onu da öldürürdü.

Sakat.

Levye ile genç bir kadın’a vuracak kadar gözü dönmüş biri için daha başka ne söylenebilir?!

Şoför normal olsa, yapacağı hareket kapı’yı açıp sorunlu müşteri’yi uygun bir yerde indirmek olurdu.

Netice:
Yaşam’da her şey zor.
Erkek olmak da zor.
Kadın olmak da.
Sokak değişir, şehir değişir, ülke değişir, iklim değişir.
Türkiye’de laik zemin kayıyor, çağdaş yaşam güven’de değil.

Medya, siyaset dünyası Özgecan üzerinden şiddet’i telin ederken, sorulması gereken basit soru şu:
Çağdaş kadın, medeni kadın’ın güvenlik’i sağlanmadan laik’lik olur mu?!

Erdoğan, Davutoğlu, Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun medeniyet’ten, laik’likten anladığı nedir?!

Herkes duymak istediği ne ise onu anlar.

Hasılı, hikaye şudur:
BOP’ta insan beynine operasyon yapıldı.

Facebook üzerinden direnen, beğendi yaptığı için sorun çözüldü zanneden bir okur kitlesi var.
AKP’ye karşı ama AKP’den rahatsız değil!

Rahatsız olsa borçlanmazdı, beyni’ni AKP’ye teslim etmezdi, istihbari darbe’nin ortasında.

Laik’lik diye derdi olmayan yeni CHP bir yanda, PKK’lı yüksek demokrat, insan zekasına hakaret Demirtaş rol model, Erdoğan en başta vs.

“Böyle bir şey olamaz” demek başka, çünkü bunu protesto ediyor olmak demek, sanki bu iç paralayan cinayet olmamış olsa ülke güllük gülistanlık.

Hülasa:
Siz’in bilinç’inizin yarısı uyurken, Irak’ta “milyonlarca insan” katledildi demokrasi adına.

Barzani geldi ama hala Irak’a demokrasi gelmedi, güvenlik yok.

Sebep?!

BOP’un yardakçısı AKP, Gülen vs.

Stratejik meczup iş’başında, Libya yandı, arap baharı’nda “demokrasi adına” yanmadık ne kaldı, ne var ki hala güvenlik yok!

Suriye, sınır’dan içeri gireli uzun zaman oldu, Türkiye güven’de değil!

Sıfır soruncu baş’bakanlıkta.

Uk’rayna kasis’inden mukaddem Türkiye’de öfke patlaması.

Süreç’in adı “Hepimiz Charlieyiz” anladık ama nüans şurada:

Silivri’ye komutanları neden topladılar?!

Yani?!

Acem Barzan makas.

Başka?!

“Hamile kadın sokağa çıkmasın!” sözü hangi ekranlarda tekrarlandı?!

Anasının baldırından başlayıp, küçük kız çocuğuna nefsi uyanan’lar kim’ler?!

Çuval çuval un’la beslenip, makarna, kömür vs ile oy’u satın alınan varoş’lardaki seçmen’in rol model’i “Recep İvedik” olmuş ise kim, kime hangi güvenlik’ten bahsediyor?!

Çürüme’den kaynaklı kor’düğüm ortada.

Köy’lü diye bir şey kaldı mı, “Ananı al da git” lakırdıları dün gibi.

“Yaşam tarzıma kimse karışamaz” cümlesinin karşılığı olması için bu ifadeyi taşıyacak bir karşılık olması gerekir.

Alice Harikalar Diyarı’nda ise dilemma ortada:
Özgecan’ın babasının anlatımına bakılacak olursa o bir “Pollyanna” idi ve Allah yanına aldı.
(Baba Aslan, gözyaşları içinde "Canım benim, meleğim benim, ben geldim. Babanı affet güzel kızım. Benim savaşçı ve güzel kızım. Rabbim seni kendisi için yaratmış. Seni öpmeye kıyamadım, hep seni uykuda severdim, melek kızım benim. 'Babiş' derdi bana, babişim benim" ifadelerini kullandı.)

Yani?!

Özgecan, BOP kapsamında üretilen sahte demokrasi güvenlik’ine kurban gitti.

Hala anlaşılmadı ise altını çizerek yazalım:
(Psikoloji öğrenimi gören) Özgecan genç bir kardeşimiz, psikolojik rahatsızlığı olan bir başka genç’in şiddeti üzerinden hayatını kaybetti.
Tenakuz.

Peki ya PKK, IŞİD vb BOP’un renkli demokrasi denemeleri üzerinden kaç genç kız/erkek’in yaşam’ı tehdit altında!?

“Maalesef şehid” haberlerinden, “Birkaç Mehmet” haberlerinden bugünlere geldik.

Anladık, o sorunlu tip’in direksiyon’da ne iş’i var, güzel nokta.
Ne var ki, doğru soru, Erdoğan, Gülen, Davutoğlu, Bahçeli, Gül, Destici, Kılıçdaroğlu’nun ne iş’i var baş’ımızda.

Güvenliksiz ortam bunların eseri değil mi?!

Sınır’da asker nöbet tutmaz ise polis yakalamaz ise mahkeme içeri toplamaz ise ne olur, işte şu anki ortam’ın tıpkısının aynısı olur.

Ezcümle:
Bilinç yarılması devam ettiği sürece ne BOP biter ne de güvenlik tesis edilir.

Nihat Doğan slogandan feylesof, onun gibi düşünenler var, sorun şurada:
O marjinal kafa, ülke’de medya üzerinden popüler hale getirilmiş ise kabahat nerede?!

“Biz işimize bakarız”dan mülhem, ak dana’nın ip’ini gevşetenler ortada.

Recep İvedik’i sadece varoş’lar izlemiyor, bilet alıp izleyenlerin çoğu yüksek okul, üniversite mezunu.

Taksim’de tinerci terör’ü var, kıyafet’e göre adam tartıyorlar, biçiyorlar.

Nişantaşı’nda meczup tebliğ ediyor, karakol üç adım ötesi karışan yok!
Bebek, şeytan kasabasına dönmüş, haz dışında derdi kalmamış.

Çankaya mühim mesele!

Laik’lik diye derdi olmayan siyasi bir bilinç’in emrindeki bürokrasi’nin ağzı başka, vücud’u başka konuşur.

Ağlayan ağlayana ama nüans şurada:

Özgecan için nutuk çeken çok, ağlayan siyasi yok!

Bu cinayet’i kullanan çok, Bahçeli baş’ta, ne var ki, Laik Türkiye diyerekten “süreç” adına altını çizen yok.

Su özenle bulandırılmış olsa da hayat memat nüans burada.

Erdoğan ağlamadı, Davutoğlu ağlamadı, Gülen ağlamadı, karısı yeni ölen Oktay Vural ağlamadı, Bahçeli ağlamadı, Kılıçdaroğlu ağlamadı.
Türkiye tarihinde bu kadar kolpacıyı birarada görmedi, bu mana.

Ve...
Son olarak...

Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'den birkaç ayet:

"Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin.
O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır."
(Fatır Suresi, 6)

"Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için farketmez; inanmazlar.
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır.
Ve büyük azab onlaradır."
(Bakara Suresi, 6-7)

"Onun (Deccal'in) yanında iki nehir bulunacaktır.
Göz birini bembeyaz bir su, diğerini kaynayan bir ateş olarak görecek, fakat içeri girenler bunun tam tersi olduğunu bulacak."9

"Onun (Deccal'in) fitnelerinden birisi de yanında cennet ve cehennemin bulunuşu olacaktır.
Onun cenneti cehennem, cehennemi ise cennettir."10

"Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..."
(Yusuf Suresi, 53)

"Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır."
(Şems Suresi, 7-10)

"Onlar Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler.
Allah ise nurunu tamamlamaktan başka birşeye razı olmaz-kâfirler hoşlanmasalar da"

“Ruhum kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, ümmetimden bazıları, (Müslümana) zulmü engellemeye takatleri olduğu halde geri durup zalimlere yağcılık yapanlar, kabirlerinden maymunlar ve domuzlar suretinde diriltileceklerdir.”
(Deylemî, Kenz’ul Ummal, 5605, 3/83;
Suyutî, Durr’ul Mensur, 3/127).

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.
Kim bunu yaparsa, artık onun Allah ile hiçbir bağı yoktur.”
(Âl-i İmran Suresi, 28)

"Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli-düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık.
Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar."
(Enam Suresi, 123)

"Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?
Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler.
Onlar, suçlu-günahkarlardı."
(Hud Suresi, 116)

Deccâl'in göstereceği hârikalara "istidrâc" denir.
İstidrâc, "inançsız ve şerîr kimselerin arzularına uygun olarak gösterdikleri hârikalara" denir.

Yine hadislerde bildirildiğine göre Deccâl, Medine'ye giremeyecektir.
Zira, Deccâl çıktığı zaman Medine'nin yedi kapısı olacaktır ve her kapıda iki melek bekçilik yaparak Deccâl'i Medine'ye sokmayacaktır.
(Buhârî, Fiten, 26;
Müslim, Fiten, 112).

Hz. Peygamber, Deccâl'in aldatmacasına karşı da ümmetini şöyle uyarmıştır:
"Ben, Deccâl'in beraberinde olan şeyleri pekala biliyorum:
Onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır.
Ama ateş gördüğünüz şey sudur.
Su gördüğünüz şey ise ateştir.
İmdi sizden kim buna erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin.
Çünkü onu su bulacaktır."
(Buhârî, Fiten, 26)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder