30 Ekim 2014 Perşembe

ARZU YILMAZ : Kimse üç maymunu oynamasın: Türkiye göz göre göre hem içte hem dışta savaşa gir

08/10/2014 13:23
Kimse üç maymunu oynamasın.
Türkiye göz göre göre savaşa giriyor.
Üstelik sadece sınırları ötesinde değil, kendi içinde de.
Kürtler ayakta.
Kürdistan’da hiçbir dönem olmadığı kadar yüksek katılımlı bir kitlesel ayaklanma var.
Çocukları sokaklara dökülen ebeveynler acaba başlarına bir iş mi gelir endişesini bir tarafa bırakmış eylemlere destek veriyor.
Mardin, Van, Diyarbakır, Siirt, Batman işin medyaya yansıyan yönü.
Görünen o ki Kuzey Kürdistan’da şehir, kasaba, köy fark etmiyor; ortam bir kıvılcımla patlamaya hazır bomba gibi.

‘Bu bizim son savaşımız, artık ne olacaksa olsun!’

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/KobaniDiyarbakirYeni2-1024x659.jpeg

Dün Diyarbakır sokakları…
Fotoğraf: Reuters
Bazı merkezlerde ilan edilen sokağa çıkma yasağına uyan nerdeyse yok.
Gelen son haberlere göre bayram sonrası birçok yerde okullar hemen açılamayacak.
Kepenkler iki gündür zaten kapalı.
Birçok şehirler arası yolda seyahat edilemiyor.
Daha şimdiden hayatını kaybedenlerin sayısı 14 ve olaylar hiç de durulacak gibi görünmüyor.
Ağız birliği etmişcesine herkes "Bu bizim son savaşımız" diyor, "Artık ne olacaksa olsun!"

Kürt siyasi hareketi de payını alacak

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/%C3%B6calan-erdo%C4%9Fan.jpg

İsteyen,
 "Kandil işareti verdi", "İmralı tehdit etti", "HDP sokağa çağırdı" kolaycılığına devam edebilir.
Ancak, gerçekten ne olup bittiğiyle ilgilenenler bu tepkinin yalnızca gelen 
‘mesajlar’a bağlı olmadığını görüyor.
Zira Kürtler gelinen noktadan yalnızca Türk siyasi aktörlerini değil, onların Kürt muhataplarını da sorumlu tutuyor.
Bu bağlamda, hemen olmasa bile Kürt siyasal hareketinin nihayetinde bu tepkiden payına düşeni alması kaçınılmaz.


Daha şimdiden, içine girilen kaos bunun ilk işareti.
Bir yanda Abdullah Öcalan "15 Ekim’e kadar bekleriz" diyor ama kimse dinlemiyor; diğer yanda, Selahattin Demirtaş Türkiye’yi YPG’ye silah yardımı yapmaya ikna etmeye çalışıyor ama kimse ümitlenip beklemiyor.

Karayılan bile hakim değil

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/09/murat-karay%C4%B1lan-300x168.jpeg

Murat Karayılan’ın en son yaptığı açıklamada 
"Bizim duyduğumuza göre…" diye söze başlaması ise kafaları iyiden iyiye karıştırıyor.
Karayılan 
‘bildiklerine’ değil, ‘duyduklarına’ dayanarak Türkiye’nin PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözleri yerine getirmediğini söylüyor.

İlk bakışta bu açıklama Türkiye’yi hedefe koyar gibi görünse de, aslında Karayılan’ın bile gelişmelere tam hakim olmadığı izlenimini veriyor.

Barışa doğru giderken savaşın eşiğine

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/kobani-sinir-gaz3.jpg

Fotoğraf: DHA

Peki n’oldu?

Ne oldu da tarihi bir barışa doğru gidilirken bir anda savaşın eşiğine gelindi?
Her şeyden önce zaten bu barış, son vereceği savaştan daha büyük bir savaşa hazırlığın bir adımıydı.
İlan edilen Kürt-Türk ittifakı, öyle kulağa pek hoş geldiği üzere yalnızca ‘Türkiye’de Kürtler ve Türkler kardeşlik hukuku içinde’ yaşasın diye değildi.
‘İttifak’ sözcüğünün tercih edilmesinden de anlaşılacağı üzere amaç, hızla dengelerin ve sınırların değiştiği Ortadoğu’da Kürtlerin ve Türklerin birlikte hareket etmesiydi.

Sunni kuşağın liderliğine Kürt basamağı!

Bu bağlamda, süreç Türkiye’nin Kürt sorununa olduğu kadar Ortadoğu’nun Kürdistan sorununa da bir çözüm iddiası taşıyordu.

Kürtler, Türkiye’nin ‘hamiliğinde’ Kürdistan’ı bölen sınırların ortadan kalkmasına ve bir statü elde etmeye hazırlanıyordu.

Türkiye ise ‘Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Türkiye Kürtlerle büyüyecek’ hedefini, gelişmekte olan Sunni kuşakta liderlik pozisyonuna ulaşmak için bir basamak olarak görüyordu.
Hatta, çözüm sürecinin daha ilk günlerinde çağdaş bir İdris-i Bitlisi modelinden söz ediliyor, Kürtlerin 16.yüzyılda Osmanlı’nın Safeviler’e karşı üstünlük kurmasına yardımcı olduğu gibi 21.yüzyılda da Şii kuşağın liderliğini yapan İran’a karşı Sunni kuşağın liderliğine Türkiye’yi taşıyabileceği hesaplanıyordu.

Hesaplar tutmadı

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/davutoglu-cnn-2.jpg
Hesaplar tutmadı, çünkü en başta söz konusu Sunni kuşak öyle sanıldığı gibi Müslüman Kardeşler üzerinden kurulamadı.
Mısır’da Sisi’nin bölgesel ve uluslararası destekle başa geçmesi Türkiye’nin deyim yerindeyse rüzgarını kesti.
Bu durumdan ilk etkilenen, Suriye’de rejimi devirmesi planlanan Suriye muhalefeti oldu.
Zaten birlikte hareket etme güçlüğü yaşayan muhalefete Türkiye yön verme yeteneğini kaybetti.


Öte yandan, Esad’ın bir süre daha yönetimde kalması uluslararası kabul gördü.
Irak’ta ise Türkiye’nin adeta eli kolu olan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi tüm yetkileri elinden alınırken kendini Türkiye’ye zor attı.
Gelişmeler Türkiye’nin Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi ülkelerle ilişkilerini de zedeledi.

Türkiye yakıt tazeleyemedi, depoyu tüketti

Ezcümle, Türkiye Ortadoğu’da liderlik durağına varmak için çıktığı yolda uğradığı hiçbir istasyonda yakıt tazeleyemediği gibi deposundaki enerjiyi de çabucak tüketti.
Dolayısıyla, Kürtlerle kurulan ittifak nihai hedef bağlamında değerini aslında çoktan yitirdi.
Ancak, zaten uzun süredir dış politikasına yalnızca içerde alıcı bulan Türkiye için çözüm süreci eşsiz bir fırsat olmaya devam etti.
Zira Kürt siyasal hareketinin verdiği destekle AKP iktidarını daha da güçlendirdi.

Kürtler süreçten umduğunu bulamadı

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/09/kurtler2.jpg

Fotoğraf: Reuters
Ancak, bu desteğe karşı Kürtler açısından umulan fayda bir türlü gerçekleşmedi.
Hiç kuşkusuz Abdullah Öcalan’ın liderliğinin tutsaklığına rağmen meşrulaşması, Kandil’in görünürlük kazanması, savaşmaktan yorgun Kürtlerin bir soluk alma fırsatı bulması önemliydi.
Ama nihai barış olarak sunulan çözüm sürecinden Kürtlerin asıl beklediği sonuç sağlanamadı: sınırlar ortadan kalkmadığı gibi bir yandan hendekler kazınıp bir yandan tel örgüler çekildi; Türkiye’de bir statü elde edilemediği gibi Güney Kürdistan ve Rojava kazanımları tehlikeye düştü.
Bu her iki kazanımı da tehdit eden IŞİD Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (KBY) saldırırken Türkiye seyirci kaldı; Kobane’yi adım adım işgal ederken Türkiye tüm yardım çağrılarına rağmen kılını kıpırdatmadı.

Hangi pozisyon değişikliği?

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/erdogan-meclis-300x150.jpg

Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen ‘pozisyon değişikliği’ ise Kürt-Türk ittifakının bitişine bir anlamda resmiyet kazandırdı.
Zira 2 Ekim’de kabul edilen tezkereyle Türkiye’nin güney sınırları yeniden güvenlik sorunları üzerinden tanımlandı.
Bu tanım çerçevesinde PKK’nin IŞİD’le birlikte ‘terör’ tehdidi sayıldığı hatırlatıldı.
Aynı günlerde aceleyle kotarılan ‘çözüm süreci kurulu‘yla da bir bakıma ‘Kürdistan sorun olacak ama Kürt sorununu çözmeye kararlıyız’ mesajı verildi.

‘Kobane’nin çözüm süreciyle ne alakası var’ yaygarası da tam bu ortamda zemin buldu.

Son tahlilde Türkiye, nihai hedefi doğrultusunda yaptığı, daha doğrusu yapmak zorunda kaldığı pozisyon değişikliğiyle yeni savaş planında Kürtlerle ittifaktan vazgeçtiğini hatta gerekirse Kürtlerle de savaşabileceğini açık etti.

Beceriksizliğe isyan

AutoResizeImage.http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/10/van1.jpg

Fotoğraf: DHA
Bugün ayaklanan Kürtlerin "Bu bizim son savaşımız, artık ne olacaksa olsun" diyerek sokaklara dökülmesi her şeyden önce bir bıkkınlığın ifadesi.
Barış yapıyoruz derken bile göz göre göre savaşa sürüklenmeye bir itiraz.
Türk ya da Kürt siyasi aktörlerin en hafif ifadesiyle beceriksizliklerine karşı bir isyan.
Sonuçta, bugüne kadar savaş ya da barış için kapalı kapılar ardında ve birkaç kişi arasında yapılan hesapların bir kıymeti kalmadı.

Öyle görünüyor ki artık savaş da barış da sokaklarda, meydanlarda herkesin gözü önünde yaşanacak.

Hiç kuşkusuz böylesi en zor olanı.


Ama sanırım tek kalıcı çözüm de böyle bulunacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder