| ||||
Yalan uzmanı değilim. Ancak psikolojik savaşların sürdüğü dönemlerdeki, yalanları çabuk anlarım.
Psikolojik savaşın başlayıp, ortalığın toz duman olduğu dönemlerde, akla yatkın yalan haber bombardımanı ile karşılaşırız.
Türkiye uzun süredir, Amerika’nın uyguladığı psikolojik savaşlara maruz kaldığı için, dürüst aydınımız sanki psikolojik savaş uzmanı gibidir. Onun için dürüst aydınımıza komplo-teorisyeni yakıştırması yapılır. Oysa ortada komplo teorisi yok, yalanların deşifresi vardır.
Psikolojik savaşların yoğunlaştığı dönemler, gerilimlerin yükselmeye başladığı döneme rastlar.
Psikolojik savaş harekâtı; halkı inanmadığı bir şeye inandırma harekâtıdır.
Böyle dönemlerde “yalan uzmanları” ortaya çıkar. Başlarlar inandırıcı yalanlar söylemeye…
Aslında Türkiye Amerika ilişkileri; psikolojik savaşlar ilişkisidir.
Tabi uygulayan Amerika, kurbanları da Türk halkıdır.
Darbe dönemleri psikolojik savaşların en yoğun geçtiği günlerdir.
Tabi psikolojik savaş bir başlangıç yalanı ile başlar ve medya onun üzerinde çalışarak halka mal edilmesini sağlar. Bu günlerdeki Kobani meselesi gibi…
Buna benzer bir süreci, Irak’ın kuzeyinden, 36. paralelin üstünün, Irak’tan koparıldığı günlerde yaşadığımız gibi…
Amerika’nın Türkiye’de psikolojik savaş yapabilmesi, sıkı bir örgütlenmeyi gerektirir.
Ülke içinde kurumsallaşmayı sağlamadan, psikolojik savaş yapılamaz. Başka bir deyişle, Türkiye’de Küçük Amerika kurmayı gerektirir.
Askerin, polisin, partilerin, medyanın, üniversitelerin ve sermaye çevrelerinin velhasıl hayatın bütün alanlarında, ajan bulundurmak demektir, psikolojik savaş…
Bu kadar kişinin devşirilmesi ve ABD’ye hizmet eder hale getirilmesi, uzun zaman alır. Buna kitlesel devşirme de diyebiliriz. Bu kitlenin, nüfusumuzun %5 olduğunu ifade edebiliriz.
Amerika da, her darbe döneminde, bir miktar ajan devşirerek, bu günkü örgütlülük konumuna geldi.
Amerika’nın Türkiye’deki, bu büyük, etkin örgütlenmesinin yönetim organına gladyo deniyor.
Bahsettiğimiz bu örgütlenmenin görevi; Amerikan çıkarlarının, Türkiye’nin de çıkarınaymış gibi olduğuna halkı inandırmaktır.
1950 1970 yılları arasında bu anlayış öylesine abartılmıştı ki, Müsteşar ve Genel Müdür seviyesinde ABD/Türkiye ikili antlaşmaları imzalanabilmiştir.
CIA ajanları ile MİT görevlileri aynı odada oturup, aynı görevlere beraber gider olmuşlardır.
Cumhurbaşkanı vekili İhsan Sabri Çağlayangil; “CIA altımı oyuyor” diyebilmiştir.
Belki de, Amerika(CIA) dünya ülkeleri arsında, en kolay Türkiye içinde örgütlenmiştir.
Her dediklerini kolayca Türkiye’ye kabul ettirmişlerdir.
Kabul ettirmekte zorlandıklarında, şantaj, suikastlar yaptırtmışlardır.
Bu gün, eski CIA sorumlusu Henry Barkey diyor ki; Her dediğimizi yapan Türkiye dediklerimizi yapmıyor. Artık Batının müttefiki Kürtlerdir.
Eğer bugün Irak ve Suriye’de, bu kadar masum insan ölüyorsa, bunda Türkiye/ABD ilişkilerinin günahı çok büyüktür.
Durum buysa, ülkemiz içinde kurumsallaşmış, önemli mevzileri tutmuş bu menfur örgütlenmeden nasıl kurtulacağız?
Birinci görev: Emperyalizm nedir, ne yapar-ı öğrenmeliyiz. Emperyalizm sözcüğünü sosyalistler söylüyor diye, emperyalizm sözcüğünden korkmamalıyız. Milli olmayanlara karşı emperyalist sıfatını yapıştırmaktan korkmamalıyız.
Korkmamalıyız. Çünkü savaşın esası buradan başlar.
Emperyalizmi öğrendik mi işbirlikçileri kolay deşifre ederiz.
Türk halkı çok önemli bir süreci yaşamaktadır. Türk halkı Amerika’yı keşfediyor. Geçek manada anlıyor. Harekete geçeceği işareti bekliyor.
Yukarıdaki sözünü ettiğim örgütlenmenin adı; Cemaattir.
“AKP’yi iktidar Amerika taşıdı” dediğimizde işte bu örgütlenme vazife başındaydı. Amerika bölünmede dayatınca, Cemaatle AKP birbirinden koptu.
AKP kendi derdine düştü.
Cemaat, şimdi bir geri mevzie çekilmiş. Çekildiği mevzii koruyup, ülkenin zaafa düşeceği anı beklemektedir.
İktidarda kim olursa olsun, iktidar ne yaparsa yapsın, Türk Amerikan savaşı tüm hızıyla devam ediyor.
24.10.2014, bulentesinoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder