21 Ekim 2014 Salı

DEVLET'İ SEVMEK?!

Cüneyt Şaşmaz




"Atatürkçü düşünce"ye saygı ve hukuk'un üstünlüğüadına verdiğim mücadeleyi hepiniz biliyorsunuz.

Öncelikle belirtmek isterim ki, bu mücadele, yalnız benim mücadelem değildir.

Bu mücadele, tüm TÜRK MİLLETİ'nin mücadelesidir.

Büyük Önder ATATÜRK, Türklük'ün değerini, şu sözleri ile vurgulamıştır:

"Ben her şeyden evvel bir Türk Milliyetçisi'yim.
Böyle doğdum, böyle öleceğim.

Türk birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım var'dır.
Ben görmesem bile, gözlerimi onun rüyaları içinde kapayacağım.

Türk birliği'ne inanıyorum.

Yarının tarihi, yeni fasıllarını TÜRK BİRLİĞİ ile açacaktır.
Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır.

TÜRK'ün varlığı, bu köhne aleme yeni ufuklar açacak; güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek."

ATATÜRK'ün bu sözleri, bizlerin MİLLİYETÇİLİK ÜLKÜMÜZ olmalıdır.

Önder ATATÜRK, Türk Ulusu'nun bir gün gelip kenetleneceğini, Rusya'nın bu Türk Ulusu'nun içerisinde eriyeceğini şöyle açıklamıştır:

"Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetinin yüksek tecellisine sahne oldu.

Bu sahne, en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiği'dir.

Beşik, tabiatın rüzgarları ile sallandı.
Beşik'in içindeki çocuk, tabiatın yağmurları ile yıkandı.

O çocuk, tabiatın şimşekleri'nden, yıldırımları'ndan, kasırgaları'ndan evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı, onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu.

Bir gün, o tabiat çocuğu tabiat oldu.
Şimşek, yıldırım, güneş oldu; TÜRK oldu.

TÜRK, bu'dur; yıldırım'dır, kasırga'dır, Dünya'yı aydınlatan güneş'tir."

Daha da ilerisini gören, söylevleri'nde de açık açıkTÜRK DÜNYASI'nın oluşacağını, bakınız, Büyük ATATÜRK nasıl anlatıyor:

"Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir.
Bu dostluğa ihtiyacımız vardır.

Fakat yarın ne olacağını, kimse bugünden kestiremez.
Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilirler.

Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler.

İşte, o zaman Türkiye, ne yapacağını bilmelidir.

Bizim dostumuzun idaresinde dil'i bir, inanc'ı bir, öz'ü bir kardeşlerimiz var'dır.
Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.

Hazır olmak, yalnız o günün susup beklemek değildir.
Hazırlanmak lazımdır.

Milletler buna nasıl hazırlanır?!
Manevi köprülerini sağlam tutarak...

Dil, bir köprü'dür.
İnanç, bir köprü'dür.
Tarih, bir köprü'dür...

Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz'in içinde bütünleşmeliyiz.

Onların, dış Türkler'in, bize yaklaşmasını bekleyemeyiz.
Bizim onlara yaklaşmamız gerekli."

Atatürk'ün "üniter devlet" düşüncesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğu sırada, öncelikle, düşlediği birTürkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk kez TÜRK ismi ile kurulan bir devlet oluyordu.

Anadolu ve Trakya'da yaşayan bir çok boy'un, büyük isminin artık TÜRK olması, TÜRK olduğunun bilinmesigerekli idi.

Hiç kimse artık "küçük ismi" ile, yani "boy ismi" ile Misak-ı Milli hudutları içinde bir devlet kurmamalıdır.

Böyle bir hareket görüldüğünde, bu hareketi önlemek,Büyük ATATÜRK'ün ideallerinden sadece biri idi.
Bu görevi de, gelecek nesil içinde, damarlarında "asil kan" taşıyan Büyük TÜRK Gençliği'ne vermiştir.

Ama görülen odur ki, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, küçük ismi'ni kullanmak suretiyle bir millet olduğunu düşleyen bazı cahiller'in, insanların, bu yapı'ya karşı hareketleri bir vakıa'dır.

İşte, bu hareketler'e bizler, "bölücülük" diyoruz.

Herkes şunu bilmeli ki, Türkiye'de yaşayan insanların büyük ismi; "TÜRK"tür!

Bunu, "küçük ismi" ile, "boy ismi" ile kimse değiştiremez!

Büyük ATATÜRK, Türklük'ün yaşaması için büyük bir güven'in, "Milliyetçilik İlkesi"nin içinde olduğunu ısrarla söylemiştir.

Bakınız, Milliyetçilik; "Aynı terbiyeyi alan, aynı Bayrak'ı taşıyan, aynı geleneklere ve tarih'e sahip olan, aynı milli hedef doğrultusunda birleşen insanların, varlıklarını Millet olarak sürdürme ve yükseltme"ilkesi'dir.

İşte, Türk Milliyetçiliği'ni ayakta tutacak esas unsur; milli birlik ve beraberlik'tir.
Bu nedenle, milli birlik ve beraberlik'in bozulması; TÜRK MİLLETİ'nin ortadan kaldırılması istemini taşır.

Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "3'üncü madde"si; "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, ülkesi ve milletiyle bir bütün olduğu" açık ve net bir şekilde bir kaide getirmiş, konuşulacak dil'in "Türkçe" olduğunu belirlemiştir.

Hatta, bu durum "değiştirilemeyeceği" gibi,"değiştirilmesi dahi teklif edilemez" hükmü'nü, "4'üncü madde" ile saptamıştır.

Bugün baktığımızda, terör örgütleri'nin iç'te ve dış'ta, birlik ve beraberlik'imizi "bozmak", Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin toprakları'nı "parçalamak" ilk hedefleri'dir.

Çok dikkatli olmalıyız!

ATATÜRK'ün;
"Bir milletin başarısı, mutlaka, bütün milli güçlerin bir istikamet'te oluşmasıyla mümkün'dür.
Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir.
Eğer, aynı başarı ve zaferleri, gelecekte de tekrarlamak istiyor isek, aynı esas'a dayanalım, aynı şekil'de yürüyelim."
sözlerini unutmayalım, ATATÜRK'ün yol'unda, O'nun"fikir" ve "ilke"ler'ini esas alarak yürüyelim.

Siz'e şöyle bir soru yöneltelim: 
Bizler, "Ne Mutlu Türk'üm" der iken,
Sizler de, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene", diyebiliyor musunuz?!

Nusret DEMİRAL
        DGM
Onursal Cumhuriyet BaşSavcısı  
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder