29 Ekim 2014
9 yaşında elinde küçük bayrağıyla bugün gelen o minik oğlan odur:
Cumhuriyet…
*
O kadın; dişi bir kaplana benzer…
Üç şeyini asla vermez; bebeğini, sevgilisini ve cumhuriyetin kızı kimliğini…
Saçında tokaları, boynunda eşarbı, çantasında bir küçük şişe su, gözleri çakmak çakmak ve yüreğinde çağdaş bir ülkede bebeğini büyütmek tutkusu ile geliyor…
Cumhuriyettir o işte…
Üç şeyini asla vermez; bebeğini, sevgilisini ve cumhuriyetin kızı kimliğini…
Saçında tokaları, boynunda eşarbı, çantasında bir küçük şişe su, gözleri çakmak çakmak ve yüreğinde çağdaş bir ülkede bebeğini büyütmek tutkusu ile geliyor…
Cumhuriyettir o işte…
*
O yağız oğlan…
O genç kız…
Onları izleyen şu bankta oturmuş bastonlu yaşlı adamın yorgun gözlerinden süzülen damlalar var ya…
Odur:
Cumhuriyet…
O genç kız…
Onları izleyen şu bankta oturmuş bastonlu yaşlı adamın yorgun gözlerinden süzülen damlalar var ya…
Odur:
Cumhuriyet…
*
Kurumlarını yıktınız…
Kavramlarını sildiniz…
Devrimlerini ittiniz…
Kuranları aşağıladınız…
Sandınız ki cumhuriyet biter…
Kavramlarını sildiniz…
Devrimlerini ittiniz…
Kuranları aşağıladınız…
Sandınız ki cumhuriyet biter…
*
Her seferinde bir bahane bulup meydanları kapattınız…
Çelenkleri yasakladınız…
Onu kuran Atatürk’e çiçek koyanları dövdünüz…
Bu günü kutlamak isteyenlerin üzerine su sıkıp, tomaları sürüp, kalkanlı polislerinizi saldınız…
Sandınız ki bitti…
Bak:
Bitmemiş…
Çelenkleri yasakladınız…
Onu kuran Atatürk’e çiçek koyanları dövdünüz…
Bu günü kutlamak isteyenlerin üzerine su sıkıp, tomaları sürüp, kalkanlı polislerinizi saldınız…
Sandınız ki bitti…
Bak:
Bitmemiş…
*
Bence cumhuriyeti hafife aldınız…
Mesela onu kâğıtlara yazılmış yazılardan, kimi kurumlardan, taş binalardan, ordudan, insanlardan ibaret sandınız…
Sandınız ki onları bitirince cumhuriyet biter…
Değil işte…
Bugün meydanlara bak, caddelere, bulvarlara, sokaklara, vitrinlere, balkonlara…
Yer göktür o…
Mesela onu kâğıtlara yazılmış yazılardan, kimi kurumlardan, taş binalardan, ordudan, insanlardan ibaret sandınız…
Sandınız ki onları bitirince cumhuriyet biter…
Değil işte…
Bugün meydanlara bak, caddelere, bulvarlara, sokaklara, vitrinlere, balkonlara…
Yer göktür o…
*
Daha iyi nasıl anlatırım?..
Şöyle diyeyim:
Hani bugün yüreğinde bir korku var ya, er geç hesap verme korkusu…
İşte o’dur:
Cumhuriyet…
Şöyle diyeyim:
Hani bugün yüreğinde bir korku var ya, er geç hesap verme korkusu…
İşte o’dur:
Cumhuriyet…
*
Kutlu olsun…
Bekir Coşkun
Kömürden saraylar…
30 Ekim 2014
Arkadaşın cumhurbaşkanlığı sarayı kaçak…
Ermenek’teki ocağın “yasaya uygunluğunu” soruyoruz…
Ermenek’teki ocağın “yasaya uygunluğunu” soruyoruz…
*
Acil “Yaşam odası” gereken maden sayısı yaklaşık 1000…
1000 odayı saraya yaptılar diyelim…
Kaçak saraydaki özel odaların özelikleri arasında “su baskınına karşı korunaklı” bilgisi de var, iyi mi?…
İttirsen su gitmez…
Çünkü tepede…
1000 odayı saraya yaptılar diyelim…
Kaçak saraydaki özel odaların özelikleri arasında “su baskınına karşı korunaklı” bilgisi de var, iyi mi?…
İttirsen su gitmez…
Çünkü tepede…
*
Siz madenden sadece kara kömür çıktığını sanıyorsunuz ama, kaçak saraylar da o madenlerden çıkar…
Kömürü dağıtıp oy alıyorsun, su sızdırmaz 1000 odalı saray yaptırıyorsun…
Kömürü çıkartırken ölenler bile “cumhurbaşkanı olsun” diye oy veriyorlar üstelik….
Felaket sonrası Soma’da bile oy oranı yüzde 47.4…
Ermenek: yüzde 54.13…
Kömürü dağıtıp oy alıyorsun, su sızdırmaz 1000 odalı saray yaptırıyorsun…
Kömürü çıkartırken ölenler bile “cumhurbaşkanı olsun” diye oy veriyorlar üstelik….
Felaket sonrası Soma’da bile oy oranı yüzde 47.4…
Ermenek: yüzde 54.13…
*
Kömür ocakları…
Maden kuyuları…
Yerin dibi…
Galeriler, tüneller, dehlizler…
Eski gazetelerden sofralar üzerinde, peynir, ekmek, soğan, tuz… Yazgıları gibi kapkara yüzlerinde gözükmeyen soluk benizleri… Arada bir parlayan beyaz gözlerinde, ölümü bekler gibi hep tedirginlik…
Kömür çıkarttığını sanır…
Saray yapmaktadır aslında…
Maden kuyuları…
Yerin dibi…
Galeriler, tüneller, dehlizler…
Eski gazetelerden sofralar üzerinde, peynir, ekmek, soğan, tuz… Yazgıları gibi kapkara yüzlerinde gözükmeyen soluk benizleri… Arada bir parlayan beyaz gözlerinde, ölümü bekler gibi hep tedirginlik…
Kömür çıkarttığını sanır…
Saray yapmaktadır aslında…
*
O aldatıldıkça…
O sömürüldükçe…
O saf saf ömrünü yerin altında tükettikçe…
O öldükçe…
Saraylar yapılır…
O sömürüldükçe…
O saf saf ömrünü yerin altında tükettikçe…
O öldükçe…
Saraylar yapılır…
*
Bu kez denk geldi…
Sarayın görgüsüz bir şatafatla tam açılacağı günde, yerin dibinde arkadaşlara saray inşa edenler öldüler…
Yüzleri tutmadı tabii ki…
Sarayın açılışı ertelendi…
Sarayın görgüsüz bir şatafatla tam açılacağı günde, yerin dibinde arkadaşlara saray inşa edenler öldüler…
Yüzleri tutmadı tabii ki…
Sarayın açılışı ertelendi…
*
Fark etmez…
Birisinin “fıtratında” maden kuyusunda ölmek, öbürünün “fıtratında” sarayda oturmak vardır nasılsa…
O ocaklardan ölenlerin çıkarttıkları kömürle alınan oylara, ölenlerin verdikleri oyları da eklersen, nice saraylar yapılır daha…
Şimdilik…
Sadece şimdilik, saraylarını açmaya utandılar…
Birisinin “fıtratında” maden kuyusunda ölmek, öbürünün “fıtratında” sarayda oturmak vardır nasılsa…
O ocaklardan ölenlerin çıkarttıkları kömürle alınan oylara, ölenlerin verdikleri oyları da eklersen, nice saraylar yapılır daha…
Şimdilik…
Sadece şimdilik, saraylarını açmaya utandılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder