CV
Hakan Fidan?!
Hakan Fidan (d. 1968, Ankara), Türk asker, bürokrat ve Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarı.
Kariyeri:
Hakan Fidan 1986'dan 2001'e kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde astsubay olarak görev aldı.
Askerliği kendi isteğiyle bırakıp, University of Maryland University College'den Yönetim ve Siyaset Bilimi alanından lisans dereceleri aldı.
Bilkent Üniversitesi'nde "Dış Politikada İstihbaratın Yeri" isimli teziyle mastır yaptı.
Aynı üniversitede 2006'da da "Bilgi Çağında Diplomasi: Antlaşmaların Doğrulanmasında Enformasyon Teknolojilerinin Kullanımı" başlıklı tez ile doktora yaptı.
Viyana'da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda, Cenevre'de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü'nde ve Londra'da Verification Technologies Research Center'da akademik çalışmalarını sürdürdü.
Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde akademisyenlik yaptı.
Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda da çalışan Fidan 2001'den itibaren iki yıl Avustralya Türkiye Büyükelçiliği'nde Kıdemli Siyasi ve Ekonomik Danışman olarak görevi yaptı.
2003'te Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)Başkanlığına atandı.
14 Kasım 2007'de Başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevine gelen Fidan, 2008 Kasım ayında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atandı.
8 Mart 2008'de de Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyeti üyesi oldu ve bu görevinden Şubat 2011'de istifa etti.
15 Nisan 2010'da Millî İstihbarat Teşkilatı müsteşar yardımcılığına getirildi.
Emre Taner'in görev süresinin dolmasının ardından, 25 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarı görevine atandı.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihine en genç MİT müsteşarı olarak tarihe geçmiştir.
7 Şubat 2012 tarihinde Başsavcı Sadrettin Sarıkaya tarafından, KCK operasyonu kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı.
Bunun üzerinde Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26. maddesinde değişiklik yapılarak MİT mensuplarının veya özel bir görevi ifa etmek üzere Başbakan tarafından görevlendirilen kişilerin, görevin niteliğinden doğan ve görevi ifa sırasında işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle haklarında soruşturma yapılması başbakanın iznine bağlandı.
Başbakanlık kaynakları tarafından açıklanan bilgiye göre 10 Şubat 2015 tarihinden geçerli olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi'nden milletvekili aday adayı olmak için istifa etti.
Ancak 09 Mart 2015 tarihinde altta bulunan yazılı açıklamayı yaparak aday adaylığı başvurusunu geri çekti.
"Gördüğüm lüzum üzerine, bugün itibariyle (09 Mart 2015) 25'inci Dönem milletvekili genel seçimleri aday adaylığı başvurumu geri çekmiş bulunuyorum.
Ülkeme ve milletime hizmet yolunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tevdi edilen her vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olacağım.
Bu vesileyle, destek ve itimatlarından dolayı, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza ve aziz milletimize şükranlarımı arz eder, saygılar sunarım.
Dr. Hakan Fidan."
09 Mart 2015 tarihi itibarıyla MİT Müsteşarlığı görevine geri döneceği açıklanan Hakan Fidan 10 Mart 2015'te görevine başladı.
...
DURUM Analiz?!
DEDİ Kİ: Hakan Fidan'ın MİT'in başına dönmesine ne diyorsun?!
DEDİM Kİ: Hayırlısı olsun.
DEDİ Kİ: Ama siyasi partili müsteşar olur mu?!
DEDİM Kİ: İstifa etmeden önce AKP'nin müsteşarı değil miydi?!
CHP, MHP, BBP, Gülen vb Fidan'ı partisiz müsteşar olarak mı görüyormuş?!
Erdoğan, tarafsız ve/veya partisiz Cumhurbaşkanı mı?!
DEDİ Kİ: Hayır.
DEDİM Kİ: Erdoğan'ı Çankaya'ya, Fidan 'Müsteşar'ken MHP ve CHP, PKK katkısı ile çıkarmadı mı?!
DEDİ Kİ: Evet.
DEDİM Kİ: Muhalefette bu kafa varken, Fidan da ak'lanır, Erdoğan da, aynı zamanda Öcalan, Gülen vs ise kurtarıcı olur!
DEDİ Kİ: Nasıl yani?!
DEDİM Kİ: Eğer Hakan Fidan, Erdoğan'a şantaj yapacak, oynatacak kadar güçlendi ise Napolyon'un Fouche'si olmuştur, isteseler de yerinden oynatamazlar.
Edgar Hoover ayrı hikaye.
Hakan Fidan düz bürokrat, istihbaratçılık oynayan bir kariyerist.
28 Şubat süreç'inin çok sert geldiğini gördü, korktu ve kaçtı, hikaye bu kadar basit.
DEDİ Kİ: Ama medyada öyle demiyorlar, başka anlatıyorlar.
DEDİM Kİ: Olabilir.
Bu medya başka.
Hakan Fidan,TİKA'nın başındayken de oynuyordu, oynatıyorlardı.
İstihbarat bir meslek, diğer meslekler gibi bir meslek, çıraklığını yapmadığın mesleklerde usta'lığa soyunursan ne gelirse başına, burada daha beteri gelir.
Fidan, Emre Taner'in çaylak'ı, Taner de Şenkal Atasagun'un.
MİT, PKK'nın elinde oyuncak oldu.
DEDİ Kİ: Yani?!
DEDİM Kİ: İstihbarat dünyasından mek parmak anlayan dahi bilir ki, TBMM'ye kaçarak, dokunulmazlık zırhına sarılarak kurtulamazsın.
Erdoğan da Fidan'a final süreç'inde bunu anlatmış olabilir.
"Sen benim yanımda değerlisin, gittiğin yerde ipini çekerler, sana ihtiyaçları yok" demiş olabilir.
Kaldı ki, Emre Taner ya da Atasagun, vekil değiller, kendilerini nasıl koruyorlar?!
DEDİ Kİ: Nasıl yani?!
DEDİM Kİ: Erdoğan hakkında yapılan yayınlar ortada.
Başçalan, Haramzade vb hesapları Hakan Fidan açmadı ise hikaye ortada, bu hesapları açanların Fidan'a ihtiyacı yok, o vb hesapları açan Hakan Fidan ise o zaman Erdoğan'ın amiri konumunda, lakırdı yersiz.
Laf'ın tamamı aptala söylenir.
Bu dönem vekalet'ler üzerinden oynanan dönem.
DEDİ Kİ: Erdoğan nasıl ikna etmiş olabilir?!
DEDİM Kİ: Dere geçerken at değiştirilmez.
Erdoğan Saddam'laştırılan ve hızla yaşlanıyor.
Ecevit'leşiyor.
Bitiş çizgisine doğru koşuyor.
DEDİ Kİ: Fidan'ın bu gel-git'i bize neyi gösterdi?!
DEDİM Kİ: Dostunla bir gün düşman, düşmanınla bir gün dost olacakmış gibi yaşa.
Hem ilahi manada hem de diyalektik'te bu var.
Quantum matematik.
DEDİ Kİ: Başka?!
DEDİM Kİ: İnsanın iyi günlerinin dostlukları, arkadaşlıkları vardır.
Ye kürküm ye.
DEDİ Kİ: Fidan'ın durum'u?!
DEDİM Kİ:Davutoğlu'ndan siyasal arap baharından sonra siyasal kürt baharı.
DEDİ Kİ: Yani?!
DEDİM Kİ: Her türlü mücadele'de motivasyon kaynağı önemlidir.
Yüksek motivasyon'un sebebi mühimdir, neden, kimden kaynaklı?!
İstihbarat savaşlarında "kim kimdir" sorusu önemlidir.
Misal, bizim yanımıza da çok adam yapıştırdılar, istihbaratçılık oynattılar; çok yazdım gelene "neden geldin?" demem, gidene "neden gittin?" demem diye.
Soru sorarlar cevap veririm, benden kaynaklı sorun yaşadığını iddia edene, "o soruyu soran sensen, çözümü de üretebilirsin, soruyu soran sen değilsen; bir, izinsiz soru sorup ses kaydetmek suç, iki sorduğun soruların cevabı alsan ne yapacaksın, boyunu aşan sorular sorduğuna göre, cevabı aktardığın adresten katkı isteyebilirsin.
Buna rağmen zorda isen anlat bakalım, seni timsahlı havuz'a kim itti?"
Vs.
İstihbaratçılık oynayan için gördüğü her şey anlatılmaya değerdir, senin ne gösterdiğine bağlı!
E-mail kutusundan başlar, telefon, eş dost ortamını röntgenlemeye dek varır hikaye, neticede döner dolaşır akrep gibi sokacak bir şey bulamaz ise kendini kullanan el'i sokar.
DEDİ Kİ: Fidan'ın yüksek motivasyon'unda ne saklı?!
DEDİM Kİ: Kariyer, başlangıçta rövanş arzusu, şimdilerde ise yüksek korku.
DEDİ Kİ: Biat?!
DEDİM Kİ: Siyasal islam kültürde böyle bir şey var ama şeyh, şıh da olsa, Allah'tan başka hiçbir şeye biat edilmez.
Kendi adıma çevremde öyle bir kitle yok!
Biat'tan bahseden bazı faniler oldu ama onlar da güç'e, para'ya biat ediyorlardı.
AKP ilk dönemi gibi üretmeden kazanmak, tüketme derdindeydiler.
İstihbaratçılık oynayan varsılların da anlamaları gereken husus; onlar da çevreleri ile tutsak.
Herkes kendi hayalini, gelirini güvence altına almaya kalkınca, sistem kendi içinde yatak yapar.
En tepedeki şişman kedi ölür, istihbaratçılık oynayanlar da bir şey değişir ise her şey değişirden mülhem kapının önünde.
DEDİ Kİ: Neden?!
DEDİM Kİ: Bir defa satan, bir daha satar.
Duble casusçuluk oyunu oynayanların temel açmazı.
Güç'e tapanlar, yeni bir güç bulduklarında ya da beklentileri gerçekleşmemiş ise kendisine kucak açana da ihanet ederler, neden, bu tür hikayelerin fıtrat'ında var.
"Sezar öldü, Brütüs ölmedi mi?!"
DEDİ Kİ: Güç kimde?!
DEDİM Kİ: İstihbaratçılık oynayan'la(Yüzüklerin Efendisi Gollum yani yüzük'ün karanlık yüzünün yansıması)ile onun anladığı dilden oynarlar.
Özetle, Hakan Fidan Erdoğan "gel" deyince geliyor, yerine "dön" denilince dönüyorsa "vekaleten müsteşar" olduğunu kabul etti.
Kerameti kendinden menkul.
Taşıma suyla değirmen dönmez, eğer öyle olsaydı Gülen'in de Erdoğan'ın da iki ayağı aynı çukur'da olmazdı.
Atatürk Türkiyesi'nin dam'ına ticani & narko AKP'yi çıkartanlar ya seve seve indirecek ya da ilk el'den kendileri o çukura düşecek, ardından da diğerleri yek tek...
DEDİ Kİ: Türkiye'de çürüme büyük, umutsuz değil misin?!
DEDİM Kİ: Fatih, 22 yaşında ve İstanbul'u fethetmiş!
Bir kez böyle bir savaş yok.
Masal gibi bir şey ama masal değil.
Real politik.
Dönemin zorlaması.
Aynı zamanda genelkurmay başkanı Halil Paşa'yı rüşvet'le Bizans'lılar satın alıyor.
Rüşvet kısmı tartışmalı olsa da Bizans'ın ağzı ile konuşuyor.
Fetih'e inanmıyor.
Buna rağmen şartlar zor olsa da savaş'ı biz kazanıyoruz.
Ne var ki, savaş'ın kimin savaş'ı olduğunu anlamak için sonuç'larına bakmak elzem.
Dünyanın ilk insan hakları beyannamesi yayınlanıyor.
Buradan anlaşılması gereken savaş, Avrupa ve/veya dönemin Roma'sı kendi içinde saf'laşmış ve savaşmış, Türk'ler de bu savaş'taki rollerini oynamışlar, siyasal islamcıların hoşuna gitmese de hakikat böyle.
Savaş, Türkler'in savaşı olsaydı, sistem'in kilit noktasına Ermeniler'in, Türk adı alarak Bizans'lıların girmesine izin verilmezdi.
Osmanlı imparatorluk idare modeli, Bizans'tan geçmedir.
Hz Muhammed'in Müslümanlığı yaydığı ve sonrasında Bizans'ın nüfuz edemediği alanlara İstanbul'un işgalinin ardından "Müslüman" Osmanlı nüfuz etmiş, Doğu Roma nüfuz haritasını aynen tekrarlamıştır.
Güvenlik'i sağlamıştır.
DEDİ Kİ: Peki ya bugün?!
DEDİM Kİ: 1915 Çanakkale Zaferi, Almanlar da var.
I. Dünya Savaşı'nı kaybetmiş olmamıza rağmen, savaş'ın kader'ini belirlemiştir.
Kurtuluş Savaşı da öyle.
Başkent işgal altında.
Enver Paşa, Almanlar'ın emrinde.
Padişah, Halife, biri İngiliz, diğeri Fransız emrinde.
Vatikan.
Damad Ferit, Sevr'i imzalamış, siyasal İslamcı kadro hala masal anlatıyor.
O zor şartlar içinden bu devlet yükselmiş.
Atatürk, laik çağdaş dünya üzerinden "seküler Fransız modeli", laik, üniter bir devlet kurmuş.
Bittik, Türkler yok olduk denilirken, "çağın ruhu"na hitap ederek elde edilen zafer bu!
Kaybederken kazanmak mühim mesele.
DEDİ Kİ: Zor oyun'u bozar diyorsunuz!
DEDİM Kİ: Türk'ler zor dönemlerin oyuncusu.
Rehavet, konfor Türk'e göre değil!
Allah'ın bir bildiği var ki, biz'leri at sırtında göçebe bir kavim yapmış.
Türk'ler vatanları ve namus'ları için her daim ölmeye de öldürmeye de hazırdır.
Bu yüzden "Vatan namustur" deriz, ölümüne sahipleniriz.
Vatan için ölebilme kabiliyeti.
Nokta.
DEDİ Kİ: Çözüm?!
DEDİM Kİ: Devletin tepesi ele geçirilmiş olsa da, genelkurmay başkanı, mit müsteşarı, emniyet, çankaya, başbakanlık, tbmm vs nüans şurada.
Enerji boru hatları tık tık!
Deli deliyi görünce çomağını saklarmış.
İti an çomak'ı hazırla.
Süreç, herkesin anladığı dil'den konuşuyor, kazan'dırıyor.
Kıyamet'in a'sı b'si.
"İtimat kontrole mani değildir" ve/veya herkese güvenirim, kendim başta olmak üzere kimseye, hiçbir şeye güvenmem, kontrol eder, kontrol ettiririm.
Beşerdir, şaşar, satar.
İnsan'a "insan olma" mesabesinde yaklaşmak esas, mülahazat hanesi her daim açık olacak.
Onun için insan'a dair hiçbir şey beni şaşırtmaz, vesselam.
Ezcümle:
Basit soru: Enerji bazlı dünyalar savaşında güvenlik'i hangi adresler tehdit ediyor?!
a. IŞİD
b. PKK
c. Ak/F MİT
d. AKP/Ak Parti
e. Hepsi.
Adam asmaca final müsabakası kapsamında E şıkkı'na doğru hızla yaklaşıyoruz.
Neo 1993 & Neo 1940 şartları iç içe.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder