"Ergenekon Kumpası"nda, F tipi polisler tarafından yazılan iddianameyi okuduğum zaman ilginç bir durumu fark ettim.
İddianamenin birkaç yerinde benim konuşmalarım da yer almıştı.
Bir televizyon programına telefonla bağlanıp, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına adaylığı ile ilgili olan yorumum Gül’ün aleyhinde olduğu için makaslanmış, “programı destekleyen konuşmalar yaptı” diye kayda geçirilmişti.
Oysa Erdoğan hakkında yaptığımız yorumlar olduğu gibi iddianameye yazılmıştı.
Erdoğan ile ilgili bütün iddiaları iddianameye geçiren F tipi polis, Gül ile ilgili yorum ve iddiaları temizlemişti.
Neden?!
O dönem bu durumu şöyle değerlendirmiştim:
F tipi polis Erdoğan ile ilgili bütün iddia ve hakaretleri iddianameye koyarken, Gül ile ilgili iddiaları temizlemiştir.
Bu demektir ki, pis işleri Erdoğan üzerinden gerçekleştirip, Gül ile de temiz(!) bir sayfa açmayı planlıyorlar...
Gün işte o gün!
Erdoğan’ı kıskaca alarak Cumhurbaşkanlığına oturmayı başaran İngiliz Gül’ü, “yengeç hareketiyle” yeniden sahne alıyor(mu?).
Gül “her şeyi vatanım için yaptım(!)” diyor.
Gerçekten öyle mi?!
Şöyle bir maziye dönüp hafıza tazeleyelim:
Gül, Başbakan'dır.
ABD ve müttefikler Irak’ı vurmaya hazırlanırken, Amerika ile Türkiye arasında pazarlıklar sürer.
Amerikan basınında Türkiye’yi “at pazarlığı yapıyor” diyerek aşağılayan yazı ve karikatürler yayınlanmaktadır.
Teskere, TBMM’sinde reddedilir.
Türkiye Irak’a girmez ama, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde saydığımız Musul ve Kerkük, kaderine terk edildi.
Bütün suçu Türkiye’ye güvenmek olan Türkmenler ortada kaldı.
Savaşa fiilen girmemiş olmamıza rağmen, Amerika ve koalisyon güçlerinin kayıplarından daha çok kayıp verdik.
Neredeyse hemen her gün Irak’a taşımacılık yapan bir tır şoförümüz öldürülüyordu.
Sonra öğrendik ki, Gül ve Babacan ABD ile bir milyar dolar karşılığında bir ihanet anlaşması yapmış.
Sınır ötesi hareket hakkımızı bir milyon dolar karşılığında satmış.
Ve bu anlaşma gereği Türkiye, Felluce’de üzerlerine kimyasal silah yağan Türkmenlere bir bardak su bile götüremedi.
Musul ve Kerkük nüfus kütükleri yağmalandı.
Biz böylece Irak içindeki kapımızı kapattık.
Bir anlamda ilk geri çekilmemiz gerçekleşmiş oldu.
Gül ABD ile 2 sayfa, 12 maddelik ihanet anlaşmasını yapan kişidir.
Bu güne kadar bu anlaşma inkar edilmediği gibi, maddeler tek tek yerine getirildi.
Getirilmeye devam ediliyor.
Gül Ergenekon kumpası başlamadan önce; “Bir savcı bulun, delillendirin” diyen kişidir.
14 Mayıs 2008 günü; Kraliçe Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Büyük Şövalye Nişanı” taktı.
Orijinal İsmi: "Knight Grand Cross of the Order of the Bath".
Bu nişan “Ulu Haç için mücadele edenler”e veriliyor(!)..
İngiltere Kraliçesi Çanakkale’de batırdığımız İngiliz Savaş Gemisi ile aynı adı taşıyan (HMS) gemiyi, Çanakkale’ye demirledi.
Gemiye Türk Bayrağı asılmadı.
Kraliçe sömürge ülkelere gittiği gibi tacını takarak geldi.
İngiltere Exeter ajan okulu mezunudur olan Mr. Gül, Kraliyet Savaş gemisine giderek resepsiyona katıldı.
Hem de Türk Milletinin milli bayramlarında giymeyi reddettiği simokin giyerek gitti.
Öyle çok mutluydu ki, Kraliçesiyle kadeh bile tokuşturdu.
Yanında Ali Kemal’in torununu da götürdü.
Bakın, o günlerde bu nişan işini M. Sefa Yörükel yazısında nasıl yorumlamış:
“Üzerinde Güneş (Haç) Batmayan İmparatorluk!?
Türk Halkının Başı, İngiltere tarafından 'Diz Bağı Nişanı' ile ödüllendiriliyor ise bu, çok yakında ulusal değerlerimizden bir şeyleri kaybedeceğimize işarettir.
Uyan, ey Türk Halkı!
İngiltere'de 'Diz Bağı' denilen bu 'Nişan', Türkiye'de 'Göz Bağı'na dönüşüyor.
Abdullah Gül’ün gerçek kimliği İngiltere Kraliçesi tarafından kendisine Hiristiyanlığa (İngiliz Emperyalizmi) hizmet madalyası ile ortaya yalın bir şekilde çıktı.
Şu anda anlayacağınız Türkiye’de Cumhur Başkanlığı makamını Fetullah’çı bir İngiliz ajanı işgal ediyor.
Saygılarımla
Sefa M.Yörükel
Lahey Türklere Soykırımları Araştırma Vakfı Başkanı/ Hollanda”
Sefa Bey’in uyarısı haklı çıktı.
Bütün ulusal değerlerimiz parçalandı.
Abdullah Gül 09 Kasım 2010 günü Köşkte İngiliz Kraliyeti’nin Uluslararası İlişkiler Enstitüsü olarak bilinen Chatham House ödülüyle ödüllendirildi.
09 Kasım tarihi İngilizlerin Antakya ile İskenderun’a asker çıkarıp, Çanakkale Boğazı’nı işgal ettiği gündür.
DSP’nin çökertildiği günlerde Abdullah Gül ABD’de CFR’nin beyni Morton Abramowitz VE ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman ile görüşmektedir(!)..
(Arslan Bulut-Yeniçağ gazetesi)
CFR için Chatham House’nin kızkardeşi denildiğine göre, nişan arkasına nişan verilen Gül’e karanlık güçlerin desteği tamdır.
Hadi diyelim, İngiltere Kraliçesi Türk Milletine bir mesaj yolladı da, Gül kime mesaj yolladı?!
Gül’ün vukuatları saymakla bitmez:
1. Osmanlı ve Türk düşmanı Suudi Kralı; tahtıyla gelip otele yerleşti.
Erdoğan ve Gül Suudi Kralının ayağına otele gitti.
Sandıklar içinde gelen hediyelerin akibeti hala bilinmiyor.
2. 2008 yılında emeklilik yaşı ile ilgili bir yasa çıkarıldı.
Yasadan kurtarmak için Gül oğlunu alel acele sigorta yaptırdı.
Yani ilk hile-i şeriyye anlamına gelen uygulama Cumhurbaşkanı Gül’den geldi.
3. Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde sözde "Soykırım" iftiraları birçok ülkenin parlamentosundan geçerek yasalaştı.
Tarihin en başarısız Dışişleri Bakanı oldu.
Hep dışarının işlerini talim ettiği için olabilir mi?!
4. Gül, Dışişleri Bakanı’yken PKK’nın manifestosunu yazan, Atatürk’e diktatör diye dil uzatan Hollandalı Türkoloğa ödül verdi.
5. Aynı Gül Almanya’da Fuarda KDP’nin standında Türkiye’nin bölünmüş haritası için bir tepki vermediği gibi, “geçmişte Kürtler’e haksızlıklar yapılmıştır” diyerek Türk Devleti’ni tarihe not düşürecek bir şekilde mahkum etti.
Gül Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hakkında şöyle dedi:
“Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun.
ABD ile hareket ediyoruz.
Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.”
(6.3.2006, Vakit)
Bir şeyler getirdiler gerçekten ama, gelen; ölüm, tecavüz, vatansızlık...
İnsanlık dışı ne varsa getirdiler.
Ortadoğu’dan Türkiye’yi çıkarıp, emperyalistleri yerleştirdiler.
Exeter ajan okulu mezunu, ABD Dışişleri Bakanlığı burslu, Kraliçe'nin oğlu Gül, ülkesine hizmeti esas almış(!)..
Yukarıdaki kısa özetten anlaşılacağı gibi, Gül ülkesine gerçekten de hizmet ilkesi ile çalışmıştır amaaa o ülke Türkiye değil!
Şimdi Gül, yeniden vitrine sürülüyor.
Fetullahçıların prensi olan Gül...
Sahi, ilk okul mezunu Fetullah Lordlar Kamarası'nda ağırlanmıştı değil mi?!
Bir zamanlar aynı Fetullah, Rahmi Koç ve Bartholomeos ile birlikte, dinler arası hıyanet projesi adına Karadeniz’e açılmış, Trabzon’a çıkmak isteyince Trabzonlular ayağa kalkmıştı...
Ah, İngiltere.
Emperyalizmin üretim ve ihraç merkezi...
Çalınan her lokma ekmekte eli olan ülke...
Buz gibi soğukkanlı insanların ülkesi...
Sinsi ama sabırlı...
Hedefini 100 yıla yayan ve yalpalasa da vazgeçmeyen ülke.
Gül İngiliz ahlakını almış.
Sessiz, sabırlı ve hedefe kilitli...
Tıpkı yengeçler gibi.
Yengeç tehlike anında hemen geri çekilir ve sabırla bekler.
Avı boş bulunduğu an saldırır.
Erdoğan’ı kim tongaya düşürdü bilmiyorum ama, Gül’ün adaylığı iyi olur dediği an, Fetullahçılar bayram etmiştir.
Bülent Arınç ailesi, Fetullahçıdır.
Gül deyince, Arınç’ın yüzünde gül'ler açıyor.
Erdoğan her yönüyle miyadını doldurdu.
Erdoğan’ı artık kimse taşımak istemiyor.
AB-D'ye gidip, AKP yerine bizi alın mesajları veren Y-CHP yeterince güvence verememiş olmalı ki, küresel çete, AKP’yi revize ederek yeniden kullanıma sokacak.
Y-CHP gülücük dağıtabilir ama, CHP’nin tabanı asla boyun eğmez.
Vatanseverdir.
Dolayısı ile, Y-CHP bile AKP gibi at oynatamaz.
Tepeden tabana ihaneti alkışlatamaz.
Kraliçe’nin Gül’ü ve Yengeç Hareketi...
Bu proje gerçekleşirse, F-CİA’ya gün doğar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder