Değerli arkadaşlar, bugün sizlere Amerika Birleşik Devletlerini (ABD) nesnel verilere dayanarak tanıtmaya çalışacağım. Basından, medyadan, okuduğunuz kitaplardan veya bizzat gidip görerek edindiğiniz bilgilerle ve izlenimlerle pek çelişmeyeceğini umduğum bir tabloyu, günümüzün ABD gerçeğini ABD-Türkiye ilişkilerini daha iyi anlamak açısından mercek altına alalım, istiyorum.
(not. Bu iletide vereceğim rakamlar aklımda kalan yaklaşık değerlerdir; güncel gerçek değerler Google'dan bulunabilir)
***
ABD toprak bakımından Rusya, Kanada ve Çin'den sonra Dünyanın 4. büyük Ülkesidir. 9,6 milyon km2 lik alanı ile (Türkiye'nin ~12 katı) Dünyanın (Antarktika, Grönland, Sahra ve büyük Çöller dışındaki) yaşanabilir topraklarının ~%7 sini kaplıyor. 320 milyona yakın nüfusu ile (Türkiye'nin ~4 katı) Çin ve Hindistan'ın ardından Dünyanın nüfus bakımından da 3. büyük Ülkesidir. 7,2 milyarlık Dünya nüfusunun % 4,4 ünü oluşturan ABD Ulusu, Amerika Kıt'asının ilk doğal yerli halkı dışında, son 400 yılda Dünya'nın hemen her yerinden kopmuş gelmiş farklı din ve kültürdeki insanların çok renkli bir karışımıdır.
Yaklaşık 15 bin yıl önce Asya'dan Amerika Kıt'asına gelen ve 19. yüzyılda hem fiziksel ve hem de kültürel anlamda soykırıma uğrayan Amerikan yerlilerinin bugün artık esamesi bile okunmuyor. Eşit olmayan koşullardaki savaşlarda (tüfeğe karşı ok-yay) kitle halinde ölümlerle ve bir o kadar da Avrupalıların taşıdıkları virüsler, hastalıklar (çiçek) nedeniyle tamamen yok olmak sınırına gelen ve şimdilerde 300 kadar sınırlı koruma alanlarına (hapsedilmiş Amerika yerlilerinin (melezleşmiş ardıllarının) bugünkü nüfusu yaklaşık 3 milyon kadardır (~%1)
Amerikan halkının yaklaşık %75'i Avrupalı, %5 kadarı Asyalı ve %15 kadarı da Afrikalı (köle) ataları olan insanlardır. Avrupa kökenli olanlar arasında birinci sırayı %20 ile Alman göçmenlerin ardılları alıyor. Arkasından İrlandalılar gelir. Özellikle 1850-1900 arasında Almanya'daki çok kötü yaşam koşullarından kaçan milyonlarca Alman Amerika'ya göç etmişti. Din konusunda da aynı çok renklilik görülüyor; Avrupa kökenli Amerikalıların şeklen üçte biri Katolik, üçte ikisi de Protestandır ve bunların türevi bir sürü tarikatın binlerce aktif kiliseleri var. ABD'de en çok satan kitapların başında İncil geliyor; ABD halkının %60'ı Evrimi kabul etmiyor. (Türkiye'de Evrimi kabul etmeyenlerin oranı %75 !) Bence bu çok önemli bir sosyal ölçüttür; Bir Ülkenin gerçek eğitim ve aydınlanma düzeyini halkın “Evrimi” kabul ediş oranından anlayabilirsiniz.
ABD'de ~6 milyon Musevi ~3 milyon Müslüman yaşıyor. (ABD nin en meşhur Müslümanı boksör Muhammed Ali Clay'dir) Ateistler, agnostikler vs. toplamda "ABD halkının kabaca %15'i Dinsiz" diyebiliriz.
Washington ve Michigan İslam merkezleri
ABD halkının sosyo-ekonomik alanda egemen kesimi “Neo-Con” olarak adlandırılan Yeni Muhafazakâr Protestan Anglo-Sakson kesimdir. Resmi Dil İngilizceyi konuşan %80 yanında nüfusun 1/8 kadarı ikinci büyük dil İspanyolca konuşuyor.
***
Amerika kıt'asının 1492 de Colombus tarafından “bilinçsiz” keşfi sonrası, “Hindistan” sanılan Kıt'anın Doğu kıyılarının İngilizler, İspanyollar ve Fransızlar tarafından işgali ve kolonileştirilmesi 200 yıl kadar sürdü. Hindistan sandıkları bu topraklarda yaşayan yerlilere de bu nedenle “indians” dediler. Avrupalılar sadece yerlilere karşı savaşmadılar; toprakları ele geçirmek, yarışı kendi aralarında da kanlı savaşlara neden oldu. 18.yüzyıl ortalarına gelindiğinde Amerika’nın doğusu İngilizler ve Fransızlar tarafından ele geçirilmişti. Maya- Aztec medeniyetlerinin vatanı, bugünkü Meksika ise İspanyollar tarafından ele geçirilmişti. At üstündeki zırhlı İspanyolların Ok-Yay kullanan Mayaları top, tüfek kullanarak kitle halinde katliamdan geçirmeleri ve onları Hristiyanlığa zorlamaları Arapların Türkleri Müslümanlaştırma sürecine çok benzer.
Amerika Kıt'asının Avrupalılar tarafından fethi-İngiliz(sarı)Fransız( yeşil) ve İspanyol(pembe)
Bir süre sonra Doğu kıyılarındaki 13 kolonide yaşayanlar birleşerek İngiliz kraliyetinin himaye ve vesayetine karşı ayaklandılar ve 4.Temmuz.1776 da bağımsızlıklarını (ingilizce!) ilan ettiler. Böylece Amerika Birleşik Devletleri doğmuş oldu. Başlangıçtaki 13 Devlet zamanla 50 devlet oldu. Şimdiki ABD bayrağında her yıldız bir Devleti temsil eder. Britanya İmparatorluğu ABD nin bağımsızlığını 6 yıl sonra 1783 te tanıdı. Avrupa'daki Fransız ihtilalinden (1789) 3 ay önce ABD Anayasasına kavuşmuş ve bağımsızlık savaşını yürüten kuvvetlerin başındaki başarılı Komutan George Washington ilk ABD Başkanı seçilmişti. (Gerçi meşhur ABD Özgürlük anıtını Fransızlar ABD'ne armağan etmişti ama, Fransız ihtilalinin ABD deki sosyal gelişmelere esin kaynağı olduğunu söylemek pek doğru olmaz.)
ABD Bağımsızlık ilanı. John Trumbull'un 4mx6m lik yağlıboya tablosunda Ayakta kırmızı yelekli Thomas Jefferson ve solunda Benjamin Franklin
ABD kurulduktan sonra da sosyal çalkantılar devam etti. Batıya doğru yeni topraklar kazanılmış, Devlet sayısı 33 olmuş ve ABD nüfusu 30 milyonu aşmıştı.. Bu arada Afrika'dan Amerika'ya esir ticareti de başlamıştı. Güney Devletlerinde uygulanan Kölelik rejimine karşın Kuzey Devletlerinde insan hakları savunucularının oluşturduğu özgürlük cephesi arasında gerginlikler sonunda ayrışmaya ve kanlı bir iç savaşa kadar gitti. Başkan Abraham Lincoln zamanında 11 Güney Devleti ABD'den ayrılarak Konfederasyon ilan edince, 1861-65 arası 4 yıl süren kanlı bir "iç Savaş" başladı. Nedense adına "Civil=medeni War=Savaş ?" denen ve 3 Milyon askerin katıldığı bu savaşta700 binden fazla insan öldü, bir o kadar da yaralı, sakat kaldı. Savaşı Kuzeyliler kazandı, ABD birliği yeniden tesis olundu ve kölelik, görünüşte de olsa, "resmen" kaldırıldı.
Gerçekte Amerika'nın temsil ettiği ve "özgürlük ve demokrasi" gibi söylemlerle koruduğuKapitalist yaşam tarzında insanın insanın sömürmesi sona ermiş değil, bilakis bütün hızıyla sürüyor; sadece vahşi kapitalizmin biraz daha yontulmuş, törpülenmiş "fine" versiyonu olan"serbest piyasa ekonomisi" ve onun motoru olan "Küresel finans sistemi" Gezegenimize hakim olmuş durumdadır. Bu hakimiyeti sürdüren mekanizmanın adı da "Küresel Emperyalizmdir". Bu sistemin karşısına, en azından teorik temelde, karşı çıkan Marksist-Leninist (Komünist) uygulamalar iflas etti; Komünist sistem Küba, K.Kore, Vietnam, Laos, dışında hiç bir Ülkede kalmadı. Eski Sovyetler Birliği, Rusya dahil tüm Avrupa'da artık "Serbest Piyasa Sistemi" uygulanıyor. Dünya ile ekonomik anlamda entegre olmuş Çin, her ne kadar Komünist Parti adını kullansa da, küresel sistemle uyumlu "sosyalist piyasa ekonomisi"uyguladığını söylüyor.
***
ABD 1900 başından bu yana yaklaşık 100 yıldır“Küresel Süper Güç” olarak hüküm sürüyor; özellikle de Sovyetler Birliğinin ve Varşova Paktının 1991 de dağılmasından sonra, “tek kutuplu” Dünyamızda ekonomik, politik ve askeri alanlarda ağırlığını hissettiriyor. (Her ne kadar Rusya eski askeri gücünü büyük oranda koruyorsa da, ABD karşısındaki yeni rakip, karşıt süper güç, en geç 2030 larda Dünya lideri olmak yolundaki Çin'dir.)
ABD, Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu, UN(193), OECD(34), NATO(28) ve G20 gibi Uluslararası Örgütlerin üyesidir. Ayrıca G8 ve Amerika kıtası Ülkeleri arasındaki NAFTA(3) ve OAS(36) üyesi olan ABD, Dünya Finans sistemini kontrol eden Dünya Bankası (World Bank) ve Uluslararası Para Fonu(IMF) gibi kuruluşlarda da en büyük hisse ve söz sahibidir.. 1945 te kurulan ve 200 e yakın Ülkenin üye olduğu World Bank'ta ABD'nin payı ve Oy oranı %15 le birinci sıradadır; bu nedenle de kurulduğundan bu yana World Bank Başkanları ABD'den seçiliyor. ABD'nin yine birinci sırada hissedarı olduğu IMF ise şimdiye kadar Avrupalı Başkanlar tarafından yönetildi.
***
ABD'nin Hitler Almanyasına ve iki Atom bombasıyla dize getirdiği Japonya'ya karşı ezici bir üstünlükle kazandığı 2. Dünya savaşından sonra küresel ekonomiye de egemen oldu. Uluslararası değişim aracı, “Dünya Parası”haline gelen Doların denetimini elinde tutan ve bir anlamda tüm Dünyaya dolar satarak küresel sömürüden aslan payını alan ABD küresel sermayenin birikim merkezi haline geldi. Bu gün Dünya ekonomisine egemen 1000 büyük Şirketin yarısına yakını ABD şirketleridir. Dünyanın en büyük ilk 10 şirketinin 5'i Çin 5'i ABD şirketidir. (Türkiye'den de 8 şirket ilk bine giriyor; İşbank, Garanti, Akbank, Halkbank ve Vakıfbank üretim ve hizmet sektöründen de Koç grubu, Sabancı grubu ve Turkcell) Ayrıca Dünyadaki ~1600 Dolar milyarderinin 500 kadarı ABD vatandaşıdır.(Türkiye de ise Ülkenin ekonomik gücü ve nüfusuna oranla hayli yüksek sayıda resmen 35 dolar milyarderi bulunuyor.) İşte bu nedenle ABD “Kapitalizmin Dünyadaki 1 Numaralı Temsilcisi” olarak bilinir; ama öte yandan ABD 17 trilyon doları aşan dış borcuyla da Dünyanın en çok borcu olan Ülkesidir. Yıllık Dış ticaret açığı 500 milyar doların üzerindedir ki bunun ağırlıklı kısmı Çin'le olan ticaret açığıdır. (Türkiye ile olan ticaret hacmi ABD'nin tüm ticaretinin binde 5 i kadardır; ABD açısından önemsiz bir rakam) GSMH sı ~16 trilyon $ ve kişi başına geliri ~50 bin$ olan ABD'de adil bir gelir dağılımı da yoktur. En yüksek geliri olan %10 luk grup en düşük gelirli %10 grubun 16 katı kadar gelir elde ediyor. (Türkiye'de 14) Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ölçütü olan Gini katsayısı ABD'de 0,45 tir. (Türkiye'de 0,40... İsveç'te 0,25) Gelir adaletsizliği bu derece yüksek olan ABD'de Demokrasi de problemlidir. Halk demokratik yaşama duyarsız ve ilgisizdir; Seçimlere katılım oranı %50 yi pek geçmez. Kendilerine “Cumhuriyetçiler” ve“Demokratlar” diyen iki oligarşi arasında gidip gelen iktidar, aslında sosyo-ekonomik yapısına fazla bir değişiklik getirmeden, Ülkeyi yaptırımı ağır yasalarla yönetir. Bu anlamda ABD tam bir “Kanun Devleti” dir! Hapishanelerde bulunan insan sayısı bakımından ABD Dünyada başı çekmektedir. ABD'de her bin kişiden 7 si hapistedir; Avrupa, Japonya, Avustralya... gibi Dünyanın kalkınmış uygar Ülkelerinde bu oran binde 1 civarındadır. (Rusya'da binde 5, İran'da binde 3, Çin'de ve Türkiye'de binde 2 dir)Bu olumsuz sosyal tabloya rağmen ABD Dünya teknolojisinde de büyük ağırlığı olan bir Ülkedir. Şimdiye kadarki Nobel Ödüllerinin %40 kadarı ABD'ne gitti.
Dünya nüfusunun %4 ü kadar nüfusu olan ABD Dünyadaki tüm gelirlerden ~ %20 pay alır. Yani ortalamanın 5 katı !... (Fert başına gelir Dünya ortalaması yaklaşık 10 bin dolardır) Bu orantı fert başına Enerji kullanımına, dolayısıyla fert başına CO2 salımına da yansıyor. Dünya ortalaması ~5 ton/adam.yıl iken ABD de CO2salımı ~17 ton/adam.yıldır. (çok daha kötüydü, son yıllarda çevreci düzenlemeler almaya başladılar.) ~13 milyar tep (ton kayayağı eşdeğeri) olan Yıllık toplam Küresel Enerji kullanımının %17 isini paylaşan ABD bu enerjinin büyük kısmını kendi Ülkesinde üretir; %20 kadarı için dışarıya (Orta doğu ve Venezuela Petrollerine) bağımlıdır. Dünyadaki Nükleer Güç santrallarının yaklaşık üçte birine sahip olan ABD, Elektrik enerjisinin kabaca %20 sini Nükleer santrallardan elde etmektedir.(Dünyada nükleer güç santralı işleten 30 kadar Ülke arasında Fransa %75 le en yüksek oranda elektrik enerjisi üreten Ülkedir)
Küresel Serbest piyasa ekonomisinin güvenli işlemesini temin için Dünya Denizlerindeki ticaret yollarının güvenliğini sağlamak görevi ABD Donanmasına düşüyor... Son Yüzyılda 1. ve 2. Dünya Savaşlarına giren Amerikan Ordusu Japonya'nın teslimiyeti ile sona eren 2.Dünya Savaşından sonra Dünyanın en etkin, en caydırıcı silahlı gücü olduğunu kanıtladı. Ardından Kore, Vietnam, Afganistan ve IrakSavaşlarında ve Dünyanın dört bir yanındaki -anti kapitalist devrimci hareketleri bastırmakta kullanılan ABD silahlı kuvvetleri kabaca Dünyanın geri kalan tüm Ülkelerinin askeri güçlerinin toplamına eşdeğer büyük bir Savaş makinesidir.
Dünyadaki tüm Ülkelerin Savunma giderlerinin yarısına yakın miktarda, kabaca 800 milyar$/yıl bütçesi olan (Türkiye'nin toplam milli Geliri kadar!) ve her biri ayrı bir Bakanlık statüsündeki dört Kuvvet, Kara (Army),Deniz(Navy) Hava(Air Force) ve Deniz Piyadeleri(Marine Corps) toplam 1,5 milyon askerden oluşuyor; personelin %15 kadarı kadındır.
~14 bin Uçak ve ~6 bin helikopter ile Dünyanın en büyük hava filosuna sahip olan ABD nin Deniz filosu da Dünyanın geri kalan tüm Deniz kuvvetlerinin toplamına eşdeğer güçtedir. Tüm Dünyadaki 37 Uçak gemisinin 19'u ABD'ne aittir. 9 Helikopter taşıyıcının dışında nükleer güçle hareket eden 10 adet Uçak gemisi ve yine nükleer güçle hareket eden 70 kadar Denizaltı gemisi var... Kıtalar arası nükleer balistik füzeler taşıyan bu süper denizaltılar 250 metre derinliğe inebiliyor ve aylarca su altında kalabiliyorlar. Tüm Dünyada resmen 16 bin kadar nükleer başlık var; bunun 7 binden fazlası ABD envanterinde bulunuyor. (her biri ortalama 50 kTon TNT eş değeriyle 16 bin başlıkDünyada adam başı ~100 kg. TNT demektir.. yani Dünyamızdaki nükleer silahlar tüm insanlığı bir kaç defa öldürecek kapasitededir.. bir o kadar da Konvansiyonel silahların patlayıcı gücünü eklemek gerekir.)
Değerli arkadaşlar, ABD'nin kısa öz ve nesnel bir sunumunu yapmaya çalıştım. İlk Çağlara benzetirsek, ABD kabilenin en iri ve sopası en uzun olan adamıdır. Muhakkak ki her sistemin bir ömrü, bir sonu olduğu gibi, ABD'nin de sonu kendi iç çelişkileri ve Doğayla uyumsuzluğu nedeniyle elbet gelecektir. Küresel emperyalizm bir yandan kendine en büyük sıkıntı yaratan Ulus-Devletleri parçalayıp bölerek, sömürmek için kolay lokma haline getirmek,binlerce minik Devletçikler yaratmakpeşinde, diğer yandan Ülkeleri tek elden yönetmek sevdasıyla Tek Dünya Devleti halinde birleştirmek çabasında.. Bu küresel çelişki bir yerde patlak verecektir; Ve daha önemlisi, Doğayı, yaşam kaynaklarını geri dönüşümsüz şekilde tahrip eden aç gözlü, anlamsız üretim, Üretimin ve Dünya nimetlerinin adil olmayan, haksız paylaşımı vesavurgan tüketim sarmalındaki İnsanlığın Doğayla uyumlu olmayan gidişatı, Küresel Emperyalizmin sonunu getirecek olan Doğal afetlerin tetikleyicisi olmaktadır. Belki de 22. yüzyıla hayli azalmış bir nüfusla ( 2-3 milyar?) girmek zorunda kalacak olan insanlık çok çok pahalıya mal olan bir ders almış olacak ve Kapitalist ekonominin uydurduğu"sürdürülebilir kalkınmak" safsatasını terk ederek, Doğa bilimlerinin önerdiği"sürdürülebilir yaşam" idealine sarılacaktır. Sevgilerimle. æ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder