9 Mart 2015 Pazartesi

Mustafa Nevruz SINACI : TÜRK İNKILÂBINDA KADIN, AİLE VE İFFET (2)



Allah Birdir. Şanı büyüktür. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara, dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kuran’da ki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilâhi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü, tüm evren kanunlarını (maddi ve manevi âlem kanunlarını) yapan Allah dır. (1923-Atatürk’ ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 2 – Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1952 )
“Hazreti Peygamber Efendimiz, bütün Müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildirdiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişlerdir ve ismi peygamberdir. Yani, haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Allah, Kur’an-ı Keriminde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile gönderilmiştir. Tabiatıyla, gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına O’nu duyurdu.
Hepinizce bilinmesi lâzımdır ki, o devirde, meselâ doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilâtı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber (bu) devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki; Allah bir ve ben O’nun tarafından, size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak Dini, İslâm dinidir. Ve bunu kabul ediniz... ve hattâ ilâve etmiştir, Ben size, Hak Dini’ni kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükümetinize el koymuş olacağım. Siz, hangi hükümet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz...(1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan-Türk Tarih Kurumu, 1982)
Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinimize, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey kapsamıyor. Hal bu ki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu güçsüzler (zavallılar) sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 3–Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1954)
            Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız, şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. (1930-Nutuk, Cilt: 3 Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayını-1960) Büyük bir inkılâp yaratan Hazreti Muhammed’e beslenilen sevgi, ancak O’nun koyduğu fikirleri, esasları korumak ve uygulamakla mümkündür.(1930-Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi-Sayı: 100 – 1945)
            Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında âdil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit âdalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. (1927-Nutuk, Cilt: 2, M.K.Atatürk-Türk Devrim Tarihi Ens. Yayını, 1960)
            Lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. Lâiklikle dinsizliği karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.(Atatürk ve Din, Sadi Borak-1962) Softa sınıfın din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir.
Bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.(1930-Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali-1955)
Bütün dünyanın Müslümanları, Allah’ın son Peygamberi Hazreti Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmelidir. Tüm Müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira, ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. (1938-Prof. Dr. Hanif Favuk–Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, Sayı: 102 – 1938, / Atatürk’ü Tanımak ve Anlamak, Behzat Şaşal – Ankara, 2004)  
“Türk milleti vakur ve çok sabırlıdır, O’nun büyüklüğü ülkesinin ve nüfusunun genişliğinde değil, sadece yüksek (kanındaki asalet, insanlık davası, onur, haysiyet, şeref ve) karakterine dayanır ve ondan doğar. Türk, asil, mağrur ve yüksek bir ruh’tur. Cumhuriyet ve Demokrasi bunun açık bir göstergesidir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder