12 Ocak 2015 Pazartesi

Cüneyt Şaşmaz : m"ONE MİNUTE!" Part 2?!

BOP'ta değerler erezyona uğratılsa da, ibnelik 

orospuluk "yeni yükselen değer" olarak medya 

üzerinden topluma dayatılsa da, aldatan'lar, 

sadakatsizler de İsrail/İran makasında.

Türkiye'yi BOP götürüyor.

Peki sorun nerede?!

Hayat memat nüans şurada:

"Siyasal Kürtler" de bir karar verecek, ya vatan'ı 

bölmek isteyenlerle beraber olacaklar ya da 

vatan'ın bölünmez bütünlüğünü savunanlarla!

28 Şubat 1'in "bukalemun" (alaman fikir ırgat'ı, 

çakma fransız degüstatör) Ertuğrul Özkök'ü, 

şimdilerde siyasal kürtçülerden sorumlu yazar 

misyonu taşıyan (alaman, ingiliz, fransız, yahudi, 

pkk, gülen önüne gelen kullanıyor, istihbari 

manada "anten" gazeteci) Fatih Çekirge'sinin 

ortaya koyduğu duygu sel'inin Türkiye'yi getirdiği 

"milli güvenliksiz" ortam ortada: Ha Türkiye'de 

Uğur Mumcu'yu vurmuşlar ha Paris'te mizahçıları 

katletmişler; aradaki fark nedir?!

Kaldı ki, Mumcu'nun katilleri hala yakalanamadı 

ise baş'ta eşi, oğlu olmak üzere TBMM üzerinden 

yapılan siyasal rant'sal yani narko ticani iktidar 

koalisyonuna gözatmak yeterli!

Yeni CHP'den Aziz Kocaoğlu, İzmir'de, seçim'i 

kazanmak için ticani ve narko teröristlerle 

iş'birliği yaptı.İzmir'in kalbi "Konak", PKK 

yerleşkesi oldu.

Yani?!

"Orospu Çocukları", Hakkari'de, Diyarbakır'da 

Türkçe konuşturmuyor, okul yakıyor, asker, polis, 

öğretmen, hemşire öldürüyor ise artık başta İzmir 

olmak üzere, İstanbul, Ankara, Antalya, Trabzon 

zaten mümkün değil, Yozgat vb adres'lerde 

"kürtçe aşk türkleri" söylemek mümkün değil!

Neden?!Bir elinizle vatan'ı bölenlerle iş tutarken, 

diğer elinizle Batı'da güvenli şekilde aşk türküsü 

söyletmezler adama.

Orospu çocukları, büyük şehirlerde araba yakıyor, 

mafyalaşmış haraç topluyor, havadan kazandığı 

para ile elinde mikrofon türkü söylüyor.

Kaldı ki, bundan sonra bu tür ortamlarda kavga 

çıkar, kan çıkar, yangın çıkar, kürtçe aşk şarkısı 

söylüyor olsa da adam'ın mekanını başına 

geçirirler, mikrofon'u manadına sokarlar öyle 

söyletirler.

Tam saha adam adama pres!

Nüans şurada:

Uçmayı bilmiyorsan ibnelik yapmayacaksın!

Yapıyor isen uçak'tan aşağı salladıklarında 

ağlaşmayacaksın!

Bukalemunlar için hayat memat nüans burada.

Erdoğan, Davutoğlu orada, bukalemun'ları 

taşıyabilecek güç'te ise taşısın.

Gül, Gülen, Sarıgül vb için de aynı husus geçerli.

Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Acem'ler, küresel 

yahudiler Türkiye'deki "etki ajanları"nı 

koruyabiliyor, arkalayabiliyor iseler korusunlar!

Paris'i koruyamayan, Türkiye'deki Paris'lileri nasıl 

korusun?!

Şimdi sıra geldi güldürmeyen şaka'ya.

Fransa'daki terör saldırısında görüldü ki, 

Türkiye'deki bukalemun'lar "ciddi güvenlik açığı" 

üretiyor.

Sınır güvenliği'nin kalmadığı ortamda, laik 

dünya'da eksen kayarken; şarap, şampanya tad'ıp 

ticani & narko terör'ü görmezden gelenler, terör 

örgütüne özgürlük savaşçısı ak'tivist diye bakanlar, 

laik insan zekasına hakaret eden yazılar örenler, 

gazetecilikte dünya'ya çağ atlatanlar, terör'ü 

Avrupa'nın göbeğine taşıdılar.

Eyyamcılar için makber.

Hasılı:

Yeni durum şudur:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güvenlik'ini 

sağlayana 

kadar, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya vb adını siz 

koyun, kürtçe aşk şarkısı da olsa, söylemek yasak!

Söyleyen de söyleten de PKK işbirlikçisi.

PKK'dan korkan, Türk Devleti'nden korkmayanlar 

için hayat memat nüans şurada saklı:

Artık "Kürtçe demek PKK demek"!

Ne zaman; vatan'ın bölünmez bütünlüğü, laik 

rejim adına siyasal kürtler el'lerini taş'ın altına 

koyar, o zaman ister kürtçe, ister ingilizce, ister 

arapça, ister fransızca, ister ispanyolca, ister 

yunanca türkü söyler, bizler de eşlik ederiz.

TBMM, Kandil'e giden yol geçen hanı değildir, 

Bay Cemil Çiçek!

Erdoğan, Davutoğlu eksen'i kaydırıyor ise üç'ün 

bir'i olarak takoz'luk yapacak olan siz değil, 

sen'sin!

Meclis'te PKK'lı vekillerin elini sıkan Bahçeli, gülen 

sakallı yavuklusu Oktay Vural için de bu hakikat 

geçerli.

Gaflet uykusundan "ihanet uykusu"na geçen 

Destici için de aynı bakış sözkonusu!

Türkiye'yi parçalatma süreç'ine yardım ve yataklık 

yapanların, parçalanacağı süreç!

Neo Nuh Tufanı.

Milli güvenlik tesis edilene kadar, "PKK aşk türküsü 

söyleyene de söyletene de" adı Bahçeli de olsa 

"Türkçe" söyletirler.

Siyasal Türkçü bir partinin baş'ında ermeni kökenli 

bir hamam oğlanının ne işi var?!

Savcı, hakim, cumhurbaşkanı, başbakan, mit, 

genelkurmay, emniyet, nato vs anladınız siz onu, 

istediğiniz yere şikayet edin, ya da avrupa'daki 

dayılarınızla mektuplaşın bakalım, 

bukalemun'ların kıyamet zamanlarda bu planet'te 

bir akrabası, gözeteni kalmış mıdır?!

Yani?!

Orospu Çocukları, bir film'in adı.


Nüans şurada:

Türkiye'deki Paris güven'de değil ise Fransa'daki 

Paris güven'de olabilir mi?!

BOP'un bu topraklardaki orospu çocukları için de 

24 saat üzerinden canlı, naklen bir film çekiliyor.

Senaryo ortada, yönetmen "ekşın" dedi.

Çekirdek devletler, küresel sermaye arka planlı 

bukalemun'lara karşı.

Düzülecek olanlar, öldürülecek olanlar makas'ı çok 

sert!

Soru ortada:

Turkuvaz renkli 'Bukalemun'ların; İsrail/İran 

makas'ındaki rengi nedir, ne değildir?!

"BOP'un Orospu Çocukları" filmini İzleyip görmek 

lazım, bakalım hangisi daha ikna edici "temaşa"?!

2015 Kış, agar agar olsa da nüans şurada:

Ocak dondurdu, şubat, mart takvim'ini hayal 

etmek mümkün.

Halep oradaysa arşın da burada.

Pilav'dan dönenin kaşığı kırılsın!

Bu vatan'ın bölünmez bütünlüğü adına, avrupa'da 

kalmayan güvenlik kapsamında, bukalemunların 

can'ları yek tek feda!


2015 Kış'ın oksimoron sorusu: "Sabır'ımızı 

taşırmasınlar" diyen Bay Davutoğlu, "Bre densiz"ler 

diye kükreyip, Suriye'yi vurmak için 

Frans'Almanya'yı tehdit edecek mi?!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fransız hükümetinin 

daveti üzerine Paris'te yapılan Fransız halkıyla 

dayanışma yürüyüşüne katıldı.

Yürüyüş sonrasında Davutoğlu, Neo Haçlılar adına, 

Frans'Almanya erk'ine der ki:

"Bre cahiller, hala anlamadınız mı, Suriye'yi 

vurmadan, Esad'ı indirmeden Avrupa'da terör 

sorunu çözülmez!"

Çay'ın taş'ı ile çay'ın kuş'unu avlamaya alışık 

Avrupalı liderler de, bıyık altından gülüp, 

Merkel'in bıyığı yok demeyin bakmasını bilen 

görür, düşük profil üzerinden nazikçe "egosu 

fırlak" The Hoca'ya sorarlar:

"Bay Ahmet, bu durumda ne yapmamız lazım?

Çok değerli görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?"

Davutoğlu cevap verir:

"Neden olmasın!

Suriye'yi vuralım, NATO destek versin!"

Onlar da cevap verir:

"Hay hay."

NATO'nun kara gücü olmadığına göre durum şudur:

"Biz havadan siz kara'dan!"

Yani?!

Bay Davutoğlu hamaset'e o kadar kendini kaptırmış 

ki, burnunun ucunu görmekten uzak.

Kibir'i, başka ak'ıllardan istifade etmeye kapalı, 

ortak akıl naturasına uygun değil.

Diyalog'dan anladığı yek ses'ten "repete/tekrar"!

28 Şubat 1'ciler "28 Şubat" olalı "böyle zulüm 

görmedik" diyecekleri zaman'lar bu zaman'lar.

Ne de olsa her şeyi biliyor, bay mükemmel!

Batı'daki güvenlik açığının sebebi Suriye değil, AKP 

iktidarı.

Ayna'ya bakmak elzem.

Nüans?!

Suriye'nin parçalanmasını isteyenler, büyük 

barzan kurmacasına imece yapanlar.

Yani?!

Yaşanan kıyamet süreç'i, Davutoğlu'gillerden 

kaynaklı!

Kitap'ta yazmayan bir şey'i söylemeye Bay 

Davutoğlu'nun istese de ak'lı yetmez.

Kitap'ta yazılı olanların da "neden yaşandığını" 

sebep sonuç ilişkisi içinde anlamadığı için 

devletler oyun'unu tarih kitaplarından kopya 

repliklerle yürütmeye, kurnazlık yapıp aradan 

sıyrılmaya çalışır.

Davutoğlu'nun beyanını ister Osmanlıca üzerinden 

okuyun, ister İngilizce, ister Arapça fark etmez, 

Damad Ferid'de, Vahideddin'de olmayan ak'lı 

hiçbir "vesika" yüceltmeye yetmez.

Hülasa:

Alman Başbakan'ı der ki:

"Neo Enver Ahmet Paşa'm, hadi anlat bakalım, 

Suriye'ye nereden giriyor'sunuz?"

Nüans!?

AKP, Suriye'ye girmeden Suriye içimize girdi, 

boğaz kıyısına kadar dayandı.

Savaş, büyük barzan devleti'nin (!) Hatay semti 

civarında cereyan edecek, gibi duruyor.

Hatay'ı, Kıbrıs'ı, nakit merkezlerini peşkeş çeken, 

PKK ile aynı yatağa giren, diğer yatak'ta IŞİD, El 

Kaide ile iş tutan'ın el'ine ip'i vermişler, "yorma, 

kendi ip'ini kendin çek" diyorlar ama bizim siyasal 

islamcılar anlama özürlü!

İlla ki, sembolik de olsa darağacını görecek.

Son şaka, güldürmeyen şaka.

Olay Yeri İnceleme!?

Davutoğlu'na, terör saldırısının yapıldığı yerde, 

olay yeri tatbikat'ı yaptırmaları da mümkün!

Ezcümle:

Ardak, borç'u borç'la çeviren, nakit merkezlerini 

bop'çulara peşkeş çeken, BOP'un taşeronu 

Başbakan, hem de kendilerini fon'layan, maaş'ını 

da Türkiye'ye borç veren beş'linin ak'ıttığı 

değirmenden alan The hoca, borç dilendiği 

devletlerin başbakan'larına diyecek ki:

"Bre densizler, sabrımızı taşırmayın, bizi test 

etmeye kalkışmayın!

Hatay'a şimdi gireriz!

Esad'ı indiririz."


Bu bir şaka ise ihanet'in şakası olmaz hoca.

Savaş kaybeden "padişah" da olsa 'kendi 

kendinden' hesap sordurtulur:

"Zehir içerek kendi kendini intihar etti."

"Attan düşüp beyin kanaması geçirip öldü."

"Prostat kanserinden öldü."

"Böbrek yetmezliğinden öldü."

"Veremden öldü."

"Kalp krizinden öldü."


Konjonktür meselesi.

Ölümlerden ölüm beğen.

Savaş'ı kaybeden padişah, komutan, sadrazam fark 

etmez, bir şey değişir her şey değişir, kelle düşer.

İhanet'in çeşidi bol, ölüm'ün de bahanesi çok.

Vatana ihanet edenler ölüm'lerden ölüm 

beğensinler.

Kedi/Fare Harp'i.

"Hepiniz oradaydınız ulan" vaziyetleri.

Kabahat, samur'dan kürk olsa sahipleneni 

çıkmazmış, hikaye o hikaye, temsil, arkası yarın.

Gülen devlet'i ele geçirmiş, Gülen'ciler palavradan 

mağdur, ağlak!

AKP; "çekirge sürüsü" gibi ak'çasal her hikayenin 

içinde.

Boş mezar yeri bulsa atlayacak olanlar, "ben değil 

yaptı" mavrasında!

Hasılı:

Fuat Avni'nin 140 karakter'inden ortaya çıkan 

netice:

"BOP'un ağır abileri ağır karakter'siz ağlak çıktı."

Boş koltuk bulunca atlayanlar zıplayanlar, iş'ler 

ters gitmeye başlayınca işaret parmakları ile 

birbirlerini gösterir oldu.

Ne var ki, geriye kalan üç parmak "işaret eden"i, 

baş parmak en büyük oyun kuran, oyun bozan'ı 

yani Yaradan'ı gösterir.

Ne diyor bukalemun familya: 

"Korku'yorum."

Korkmak insani bir duygu!

Ne var ki, fark şurada:

İhanet ederken korkma'yanlar neden şimdi 

korku'yor!

Korkuyorum diyen ha(z)cı kafa'nın içi "Devlet malı 

deniz, yemeyen domuz!" ise soru ortada:

Kim'miş domuz?!

Yağmalayan mı, kul hakkına dikkat çeken mi?!

Kaldı ki, "köpek balığı" teneke dahil her şeyi yer, 

"domuz" ise kendi pisliği dahil her şeyi, ak kefal, 

f'zargana!

Kendi pisliğini yiyecek kadar alçalan'ın korkması 

ne mana?

Nedamet mi?!

Konjonktür değişti, yaltaklanması mı!?

Şarap tadarken, PKK, IŞİD'le iş'tutandan 

korkmayanlar, Paris saldırısı sonrası korkmuş ise 

bir diğer fark da ortada:

Siz'ler izin vermemiş olsaydınız, hiç Paris düşer 

miydi?!

Yani?!

Yönlendirilen devlet'in, yön'lendirilen medyası 

sorunsalı.

İngiliz'in, Fransız'ın aklı kendine yetse bu halde 

olur muydu?!

28 Şubat 1'e stratejik ak'ıl nereden gelme!

Milli Şair Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda ne diyor, 

"Korkma"!

Fark şurada:

Vatana ihanet etti isen, "milli güvenlik" ve/veya 

kalmayan küresel güvenlik kapsamında, korkmakta 

haklısınız.

Sizler korkun!

Sırayla korkun.

Korkunun ecele faydası olmasa da korkun.

Ölmek birkaç dakika, korkmak ömür boyu!

Final süreç'i kapsamında "tanık ağaç" olarak hangi 

korkak, ibretlik olarak ayakta kalacak, içinden 

geçiyoruz çengel bulmaca'nın.

1 numara sorunsalı.

Final süreç'i: Zemzem su'yla yıkansa da "BOP'un 

şeytanları" ak'lanır mı?!

Çanakkale Savaşı sırasında, Gazi'nin zafer'inden 

İstanbul'un geç haber'i oldu ise sebep baş'ta Enver 

Paşa olmak üzere malum mütareke basın'ıdır.

Mustafa Kemal'ler ölür ama Atatürk'ler ölmez, 

milyon'da 1 Atatürkçülerden en önde olan 1'i 

olarak diyeceğim şudur ki:

Günümüz dünyası "iletişim dünyası" olsa da "bilinç 

yarılması"ndan mukaddem, ortalığı BOP 

götürmekte.

Paris'te ne olduğunu yazmak için Paris'te olmak mı 

gerekir?!

Gece hayatında ne yaşandığı malum medya'nın 

"televole hayatlar"ından anlaşılmıyor mu?!

Çok yazdık, arşive girip okumanız mümkün, Neo 

Lale Devri'nin bülbüllerini.

Nüans şurada:

Kıyamet'i yaşarken, PKK tehdit ediyor, 

parçalanmaya gidiyor, İzmir, İstanbul vb 

şehirler'de haz'cılar; "kürtçe şarkı"da göbek atıyor.

İzmir Valisi'ni Diyarbakır'a, Diyarbakır'dakini 

İzmir'e atamakla ve/veya İzmir medyasını 

Diyarbakır'da, Diyarbakır'dakini İzmir'de yedirip 

içirmekle sorun çözülseydi, bu kor'düğüm yaşanır 

mıydı!?

İnsan zekası ile alay eder gibi türkü çığıran kürt 

vatandaşımız, PKK'nın Türkiye'yi hedef alan 

saldırılarını kişisel çıkarı adına görmezden 

geliyorsa, İzmir başta olmak üzere Batı'da adama 

rahat vermezler, yek tek indirirler.

PKK'lılar taşeron, piyon!

BOP'çularla, büyük barzancılar'la aramızda gidip 

gelen acem barzan pinpon top'u.

PKK sorunu "derin avrupa" sorunudur, güvenlik 

bazlı faz'a geçildi, yek tek ayık'lama süreç'i başladı.

Nasıl AKP'nin küresel aks'ta dayısı kalmadı ise 

PKK'nın da kalmadı.

Velev ki, hikaye sizin dediğiniz gibi.

Madem siz biliyordunuz, herkesten önce neden 

durdurmadınız!

Silivri şakası "eşek şakası"ydı, çok yiğit (!) bulut 

gördük tavşan gibi mabad'ından nefes'lenen.

Birçok zeka çeşidi içinde Bay Davutoğlu, 

"ak'ademik zeka"ya sahip bir öğretim görevlisi.

Küçümsemek için söylemiyorum.

The Muallim.

Yani?!

Devlet yönetmek, stratejik zeka ve/veya 

koordineli 

zeka işi.

Bay Davutoğlu'nun ok'uduğu kitap kadar ak'lı var.

Okumakla adam olunsaydı, başta ABD, İngiltere, 

Fransa vb devletlerde okumuştan bol ne var, 

dünyanın en iyi okulları onlarda, ortalık adam'dan 

geçilmezdi.

Ne var ki, BOP'ta ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye 

gibi devlet'lerin hali ortada.

Özel okullar "gerçek sahte dolar" basar gibi 

"diplomalı" egosu füze gibi fırlak cahil'ler 

yetiştiriyor, sadece holdinglerde işleyebilir!

Tekme atan o beyaz yakalı danışman gibi, ortam 

müsait ise hepsi kahraman, değil ise tazı.

"Bre densiz" diye hitap edince, bir anda kendini 

Fatih zannedecek kadar hayalperest.

Kaldı ki, adı janjanlı okullardan mezun olmak     

 ya da 

o okullarda hocalık yapmak her yara'ya merhem 

olsaydı, başta ABD olmak üzere batılı ülkeler o 

adres'lere dadanmaz mıydı?!

Obama'nın mezun olduğu okul da hafif bir okul 

değil ama stratejik zeka'sı ortada.

Elinde beyzbol sopası olduğuna göre, RTE'den, 

Davutoğlu'ndan mek parmak yukarıda.

Geçmişi inceleyen bilim dalına "tarih" diyorlar.

Ne var ki, kafaları analitik çalışmadığı için süreç'e 

dokunarak deneme yanılma metodu ile "yorum" 

yapıyorlar.

Büyük Satranç Tahtası'ndaki "oyun" düzeni faş 

oldu ise kim'in hangi hamleleri yapıp 

yapamayacağı ortada.

Paris ciddi bir güvenlik stres testi.

"Hani ülke bölünecek dediniz, bölünmedi"; o 

kafa'nın hikayesi.

Büyük Satranç Tahtası'nı okumaktan aciz, 

hamaset'le gemi yürütmeye çalışan kafalara ne 

anlatsanız boş iş.

Sessiz gemi.

AKP'nin Azrail'le son randevusu ve/veya atta 

mevsimi.

Neo Hitler tip'lemesi en çok Davutoğlu'na yakışır.

Ego, bıyık, inandığı yalan'ı kitap'tan satma iddiası.

"Dogmatik" kitap'ı ezberlemek de kopya'nın başka 

çeşididir.

Hasılı:

Neo II. Dünya HAARP'i saf'laşması.

Davutoğlu'nu ters'ten 28 Şubat 1 link'i kullanıyor.

Küresel aksta 28 Şubat'ın içinde Almanya'dan 

İsrail'e, İngiltere'den ABD'ye, Rusya'dan İran'a yok 

yok!

Hoca Ahmet zorlasa da oyun'u anlayamaz, birincil 

sebep ego'su, ikincil sebep kibir'i.

Danışman'ken de çok poz kesiyordu, daha önce 

yazmıştık, Dışişleri Bakanlığı'na kaydırdık (!), 

yeteneklerini hep birlikte gördük, izledik.

Erdoğan'ın üzerindeki fatura yük'ünün mühim 

kısmını ego'su ile o aldı.

Yani?!

AKP'nin birinci döneminde RTE'yi yön'lendiren 

kafa, ikinci döneminde taç giydi.

Taç giyen baş ak'ıllanacağına o işi daha da azıttı.

Final süreç'i kapsamında ortalık BOP deryası olmuş 

ise The Hoca Ahmet'in katkısı büyüktür.

Kolay gaza gelen siyasal laik'lerin derin'leşen 

süreç'te nasıl katkısı var ise Davutoğlu'nun katkısı 

da küçümsenemez.

Maşa varken el kirletilmez.

Frans'Almanya üzerinden Davutoğlu'na poz 

verdirmek, süreç'in güldürmeyen şakası.

Fincancı dükkanına dalan fani, bu defa 

takke'lilerin içinden çıktı.

Fehmi Koru bilir o hikayeleri.

Başbakanlık makamı başka, Davutoğlu'nun turistik 

ziyaretleri başka!

Davutoğlu'nu kendi haline bırakmak yani kendi 

aklı zaten süreç'i derin'leştirmeye yeter.

Her nasılsa Davutoğlu yine devlet kesesinden beleş 

ak'ademik seyahat eder, yine eşine "Bunların hepsi 

cahil" diye poz keser, sonra da başta kabine olmak 

üzere etrafındakilere anlatmaya başlar:

"Falancaya şu aklı verdim, filanca başbakan'a, 

cumhurbaşkanı'na, bakan'a bu aklı verdim!"

"Bre densiz!!!" diyene sormazlar mı, madem o 

kadar çok aklın vardı, ülkeni neden BOP götürüyor!

Gül'ün, Paris saldırısı kapsamında yaptığı açıklama 

kimleri hedef alıyor!

Ayna'ya bakmak elzem.

Sözün özü:

Davutoğlu, BOP'un akademik zekalı kibirli şaşkın'ı!

Sahte vezir.

Davutoğlu üzerinden oynayan gerçek oyuncu 


Cemil Çiçek!

Yani?!

Ziyaret'in gerçekleşmesi, yani "verilecek poz", 

içerik'ten önemli!

Davutoğlu başka söyler, "Başbakanlık makamı" 

plağı başka döndürür.

Adam asmaca final süreç'i: Kedi/Fare harp'i.

Yönlendiren devlet'in aklı olur mu ya da çekirdek 

devletler kendi aralarında uzlaşmış ise açı almak 

için dünyayı turlayan BOP'un turistlerine ne 

yemek düşer!?

Yüksek siyaset ligi bu!

Menderes'e dahi belli bir yaş'tan sonra diploma 

aldırıp İngilizce öğrendirtmediler mi, sonra da 

İngiliz ip'i ile asmadılar mı?!

Oysaki, Türkçe de bir dil!

Devlet olan devlet'in başbakanı "kendi dil"i dışında 

başka dil'le konuşmaz, mesajlaşmaz.

Davutoğlu bu, İngilizce'yi Türkiye'nin "resmi dil"i 

zanneden bir başka şaşkın.

Fransa Başbakanı, Fransızca konuşur.

İngiliz Kraliçesi İngilizce.

Alman Başbakan'ı Almanca.

Putin Rusça.

Nüans şurada:

Davutoğlu gibi İran Cumhurbaşkanı da kendi dili 

varken, İngilizce konuşuyor!

Tercümanlık diye bir meslek var, sen konuşursun 

onlar tercüme ederler.

Böylece iletişim kazası yaşanmaz.

Ezcümle:

Sorunun cevabı ortada:

Davutoğlu dinlemez, konuşur.

Tarihten örnekler verir.

Muhatapları da dinler, kafa sallar gönderir.

Sonrasında ülkeyi BOP götürür, malum fani "Bre 

densizler" diye diklenir.

Paris'te OHAL, halep orada ise arşın da burada:

"Bre densiz" diyenin top'ları sağlamsa, Doğu'da 

sıkıyönetim ilan eder, hem kalmayan sınır 

güvenliği üzerinden içeri giren terör'istleri 

temizler, hem de değneksiz köy'de dolaşan 

PKK'lılardan başta Diyarbakır, Hakkari olmak üzere 

ortalık ak'lanmış olur.

Oynayan'la oynarlar.

Almanlar, kendi sistemleri içinde yetişen 

akademik zeka'lılar ile iş tutmaya bayılırlar.

Çok dalga geçerler ama yaptığın şaka 

anlaşılmadıktan sonra kendin yapar kendin 

gülersin.

Hikaye bu hikaye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder