Hırsızlık, Yolsuzluk, Rüşvet iddiaları sebebiyle görevlerinden alınan eski Bakanlar, AKP’nin AK-MATİK Komisyonunda yıkandılar-keselendiler, aklandılar-paklandılar adeta yeni doğmuş bebecik gibi pir-u pak olduk, dediler! Demesine dediler de, alınlarındaki lekeler olduğu gibi duruyor ve üzerlerindeki pis kokudan kimse yanlarına yanaşamıyor… Kaçak AK-Saray’daki zat, eşine gururla; “Ne demiştin sana, bu milletvekilleri benim sözümden bir milim bile çıkamazlar. Ben ne dersem o olur. Sıra TBMM Genel Kurulunda, onu da sıkı markaj yoluyla atlattık mı işimiz iş. Sonra hesap sorma zamanı gelecek. O “Ben Yüce Divana gidersem, arkamdan Bilal gelir” diyeni de, “Ben ne yaptıysam, Başbakan emrettiği için yaptım, o da istifa etsin” diyeni de kendi yöntemlerimle cezalandıracağım” dedi! Demesine dedi de, konuştuğu ve “Monşerler” dediği Büyükelçiler hırsızlıkla-darbeyi bir türlü aynı kaba koyamadılar… Değerli Okurlar; Her şey Türk Milletinin gözü önünde gerçekleşti. Cumhuriyet Tarihimizde ilk kez, TC Devleti, hükümet ve üyeleri eliyle soyuldu! “Yavuz hırsız, ev sahibini şaşırtır” sözünde olduğu gibi, hırsızlar masum, soyulanlar ve hırsızları yakalayanlar suçlu olarak gösterilmeye çalışıldı. Utanmazlığın böylesini ilk defa gördük. Sizleri kanun maddelerine boğmadan gayet basit bir değerlendirme yapmaya davet ediyorum; Biriniz, bu Bakanlar, çocukları, iş adamları gibi suçlansanız ne yapardınız? -Eğer iftiraya uğradı iseniz ve kendinize güveniyorsanız, derhal itiraz ederdiniz. Suçlamaları reddeder, elinizdeki belgeler ile kendinizi savunurdunuz. Bağımsız Yargıya gidip aklanmayı isterdiniz. Televizyon programlarına katılır, defalarca basın toplantısı yapar, suçsuzluğunuzu ve feryadınızı tüm dünyaya duyurmaya çalışırdınız. Ya da; -Yediğiniz haltların sadece bir kısmı ortaya çıktığı için, sessiz kalıp size bu hırsızlıkları yaptıranları da tehdit ederek, siyaseti yargıya hâkim kılarak, gazetecilerden-televizyon programlarından fellik-fellik kaçardınız. Şimdi bu dört eski Bakana, çocuklarına, işadamlarına bir bakınız! İçlerinden ilaç niyetine bir kişi olsun; “Bana atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Hepsi iftiradır. İşte belgelerim. Bu konuda televizyonlara çıkıp, suçsuzluğumu kanıtlayacağım, beni yargıya götürün” diyen çıktı mı? Çıkamaz ki, çünkü hepsi suçlu, hepsi bu işlere bulaştılar. Yargıya gideceklerine, “Hırsızlar İmparatorunun” etekleri altına saklanmayı tercih ettiler. Yani kendilerine yakışanı yaptılar… Bunlar mı Müslüman? Bunlar mı dürüst? Bunlar mı kul hakkı yemezler? Yazık, çok yazık… 29 Ocak’ta, Komisyon raporu TBMM de oylanacak. Bakalım suç ortağı sayısı dokuzdan, kaça çıkacak! Ömer Hayyam, asırlar öncesinden bu “Seccade Şeytanlarına” şöyle seslenmiş; İçin temiz olmadıktan sonra/ Hacı, Hoca olmuşsun kaç para! Hırka, Tespih, Post, Seccade güzel/ Ama Allah kanar mı bunlara… Sayın Baykal’ın görüntülerinin “Özel Hayat” olduğunu söyleyenlere, dönemin Başbakanı Recep nasıl bağırıyordu? “Ne özeli kardeşim, genel bunlar genel!” Eğer bu hırsızlıkları başka bir partinin Bakanları yapsaydı, bu bademler nasıl bağırırlardı dersiniz; “Ne özeli ne geneli kardeşim, bunların partisi genel ev olmuş, genel ev…” Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Ocak 2015 Rifat Serdaroğlu |
8 Ocak 2015 Perşembe
Rifat Serdaroğlu :NE ÖZELİ, GENEL BU GENEL
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder