30 Ocak 2015 Cuma

Cüneyt Şaşmaz : Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi

Kitabın adı: Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi


Yazarı: Torbjon L. Knutsen

Açılım Kitap

Fiyatı: 20 TL

440 sayfa

(...)

Sayfa 184:

Kompleks, karmaşık “Alman devleti 

Topluluğu”, Kutsal Roma 

İmparatorluğu’dur.

Rousseau, Alman İmparatorluğu’nun 

istikrarına dair birkaç özelliği şöyle 

sıralamaktadır:

1- Almanya’nın coğrafi konumu: 

Avrupa’nın tam ortasında!

2- Büyüklüğü!

3- Parçalı yapısı! 300’ü aşkın Prens’likten 

oluşuyor!

(...)

Sayfa 85:

Çakmaklı bir tüfekle donatılmış eğitimsiz 

bir piyadenin güvenli bir mesafeden bir 

soyluyu öldürebileceği görüldüğünde, 

şövalyelik, savaşlardaki öncü rolünü 

kaybetti.

Savaşçı soylular savaşta etkisiz hale 

geldiler ve şövalyeler sivil toplum içindeki 

statülerini kaybettiler.

Piyade askerler, Rönesans’taki askeri 

birlikler içerisinde en önemlisi haline 

geldiler.

(...)

Sayfa 121:

Otuz yıl sonrasında ve Westphalia 

Anlaşması sonrasında krallar, kendilerine 

ait “milli ordu”lar oluşturmaya başladı.

Yeni askeri birliklere nasıl ödeme 

yapılacaktı?!

Vergi ve sömürgecilikle!

(...)

Sayfa 115:

16. yy ünlü sözü “Carpe diem/Anı yaşa”!

Fakat, “memento mori/ölümlü olduğunu 

hatırla” da bir diğer ünlü sözdü.

(...)

Sayfa 124:

Leibniz, kendi işvereninin (Hanover Dükü) 

yasa yapma hakkına sahip olduğunu 

kanıtlamaya çalışmakta ve bu süreçte 

yeni bir egemenlik kavramı 

geliştirmektedir.

(...)

Sayfa245:

Prusya’nın siyaset teorisyenleri, kendi 

Voksgeist’lerinin farklı nitelikleri için 

yoğun bir uğraş içerisine girdiler.

Bu şevk/heyecan içinde ‘Alman 

ideolojisi’ni yarattılar; buna göre 

Almanlar, materyalist ve ussal Batılı 

anlamlardan daha geniş bir manevi 

derinlikli –daha ahenkli- idiler.

(Laue 1987, sf 38)

(...)

Sayfa 249:

1873 yılında, ABD’nin önde gelen 

girişimleri Borsa’da çöküntüye uğradı.

‘Büyük Buhran’da gitti.

Almanya ve ABD, en çok zarara uğrayan 

ülkeler oldu.

Her iki devlet de, iç savaştan ve “ulusal 

oluşum”dan mali krizlere kayan yeni 

devletlerdi.
(...)
Sayfa 251:

Yüzyıl dönüşümünde, Avrupa ötesindeki 

petrole olan aşırı bağımlılık, yakın ve 

Ortadoğu’nun jeopolitik önemini artırdı.

Bu gelişme, uzun süredir yıkılma sürecine 

girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu’nu 

destekleyen İngiltere’nin ilgi alanına girdi.

Böylece, başta Rusya olmak üzere diğer 

Avrupa güçlerinin Yakındoğu’ya 

müdahalesini engelleyebilecekti; aslında 

Rusya’nın Anadolu’ya dair hedeflerini 

bozmak İngiltere’nin birincil hedefiydi.

I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle ve 

Osmanlı İmparatorluğu’nun nihai olarak 

yıkılmasıyla, Ortadoğu petrolü, bölge 

siyasetinde karmaşık ve bölücü bir faktör 

olarak ortaya çıkmaya başladı.

(...)

Sayfa 253:

Savaş bir ulusun sermayesini tüketen 

vergi anlamına geliyordu.

Aynı zamanda, bir ülkeyi sahip olduğu 

piyasalardan uzaklaştırma, engelleme ve 

düşmanlık anlamına geliyordu!

Diğer taraftan ‘emperyalizm’ gelişme ve 

ilerlemeyle bir tutuluyordu.

(...)

Sayfa 281:

Liberal krizin bu üzüntü verici ironisi 

şudur ki; bu kriz, bir ölçüde liberal 

fikirlerin yayılmasından doğmuştur.

Oy kullanma hakkı yaygınlaştığında ve 

piyasalar büyüdüğünde, bütün halklar 

ulusal siyasetle ve küresel ekonomilerle 

ilişkili hale gelerek kendi ekonomik 

çıkarlarının ve kendi siyasal güçlerinin 

bilincine varmaya başladılar; kendilerini 

farklı grup ve sınıfların üyeleri olarak 

tanımladılar.

Geleneksel kurumları yeni tertiplerle 

doldurdular ve bu kurumları parçalara 

ayırdılar.

(...)

Sayfa 282:

İki savaş arası dönemde Avrupa’da önemli 

sayıda I. Dünya Savaşı’na katılan bir kitle 

vardı.

Bu kitle, hayatlarını devlet adamlarının 

aptallıkları uğruna tehlikeye atmışlar ve 

karşılığında pek bir şey alamamışlardı.

Bunlar, siyasetçilere pek güven duymuyor 

ve toplumsal değerlere de inanç 

beslemiyorlardı.

Sanayileşme idealini ve akademik 

liberalizm düşüncelerini de 

paylaşmıyorlardı (Drucker 1939).

Büyük Savaş’a katılanlar bir birlik 

oluşturdular.

Bu birlikten tipik bir şekilde ellerinde şişe 

ve dudaklarından sarkan sigarayla 

topluma meydan okuyan, haz arayan 

“kayıp bir nesil” doğdu.

1929 yılının mali krizi son safhayı 

oluşturdu.

(...)

Sayfa 312:

Atom bombası dünya siyasetini değiştirdi.

Bu atom silahları, İngiltere’nin ve 

Sovyetler Birliği’nin savaş sonrası 

planlarını altüst etti.

Amerikalılar, bu yeni atom silahlarının 

tekelini almakla savaş sonrası düzende 

istediklerini dikte ettirici ve gelişmeleri 

kendi çıkarına uygun hale getirebileceği 

bir konuma geldi.

Roosevelt, 1945 yılının ilkbaharında 

beklenmedik bir şekilde öldü.

Yerine dış politikada deneyimsiz Harry S. 

Truman geldi.

(...)

Sayfa 329:

Beş aç insan düşünün!

Her biri, avladıkları geyiğin beşte biriyle 

ancak yetinebileceklerdir.

Böylece bir geyiğin tuzağa düşürme 

konusunda aralarında işbirliği yaparlar.

Ancak bu beş kişiden birinin açlığı bir 

yaban tavşanıyla da tatmin edilebilir.

Bir yaban tavşanı, yakalanabilecek 

mesafede gezinip dururken, açlardan biri 

tavşanın peşinden koşarak onu yakalar ve 

kendi açlığını gönderir.

Fakat böyle davranmakla, geyik avının 

başarısızlığına ve arkadaşlarının açlığının 

devam etmesine yol açar!

(...)

Sayfa 403:

Will Roger, diplomasiyi “Bir köpekle 

karşılaşıldığında, köpeği baştan savmak 

için bir taş bulana kadar, ‘Ne kadar hoş 

bir köpek’ deme sanatıdır” diye tanımlar.

(...)

Sözün özü:

Sayfa 396:

1929 yılı Ekim ayında Wall Street Borsası 

çöktü.

Bu gelişme, dünya ekonomisinde büyük 

krizlere yol açtı ve serbest piyasa 

ekonomisine yönelik kapitalist fikirlere ve 

liberal demokrat politikaya büyük darbe 

indirdi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder