Kitabın adı: Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi
Yazarı: Torbjon L. Knutsen
Açılım Kitap
Fiyatı: 20 TL
440 sayfa
(...)
Sayfa 184:
Kompleks, karmaşık “Alman devleti
Topluluğu”, Kutsal Roma
İmparatorluğu’dur.
Rousseau, Alman İmparatorluğu’nun
istikrarına dair birkaç özelliği şöyle
sıralamaktadır:
1- Almanya’nın coğrafi konumu:
Avrupa’nın tam ortasında!
2- Büyüklüğü!
3- Parçalı yapısı! 300’ü aşkın Prens’likten
oluşuyor!
(...)
Sayfa 85:
Çakmaklı bir tüfekle donatılmış eğitimsiz
bir piyadenin güvenli bir mesafeden bir
soyluyu öldürebileceği görüldüğünde,
şövalyelik, savaşlardaki öncü rolünü
kaybetti.
Savaşçı soylular savaşta etkisiz hale
geldiler ve şövalyeler sivil toplum içindeki
statülerini kaybettiler.
Piyade askerler, Rönesans’taki askeri
birlikler içerisinde en önemlisi haline
geldiler.
(...)
Sayfa 121:
Otuz yıl sonrasında ve Westphalia
Anlaşması sonrasında krallar, kendilerine
ait “milli ordu”lar oluşturmaya başladı.
Yeni askeri birliklere nasıl ödeme
yapılacaktı?!
Vergi ve sömürgecilikle!
(...)
Sayfa 115:
16. yy ünlü sözü “Carpe diem/Anı yaşa”!
Fakat, “memento mori/ölümlü olduğunu
hatırla” da bir diğer ünlü sözdü.
(...)
Sayfa 124:
Leibniz, kendi işvereninin (Hanover Dükü)
yasa yapma hakkına sahip olduğunu
kanıtlamaya çalışmakta ve bu süreçte
yeni bir egemenlik kavramı
geliştirmektedir.
(...)
Sayfa245:
Prusya’nın siyaset teorisyenleri, kendi
Voksgeist’lerinin farklı nitelikleri için
yoğun bir uğraş içerisine girdiler.
Bu şevk/heyecan içinde ‘Alman
ideolojisi’ni yarattılar; buna göre
Almanlar, materyalist ve ussal Batılı
anlamlardan daha geniş bir manevi
derinlikli –daha ahenkli- idiler.
(Laue 1987, sf 38)
(...)
Sayfa 249:
1873 yılında, ABD’nin önde gelen
girişimleri Borsa’da çöküntüye uğradı.
‘Büyük Buhran’da gitti.
Almanya ve ABD, en çok zarara uğrayan
ülkeler oldu.
Her iki devlet de, iç savaştan ve “ulusal
oluşum”dan mali krizlere kayan yeni
devletlerdi.
(...)
Sayfa 251:
Yüzyıl dönüşümünde, Avrupa ötesindeki
petrole olan aşırı bağımlılık, yakın ve
Ortadoğu’nun jeopolitik önemini artırdı.
Bu gelişme, uzun süredir yıkılma sürecine
girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu’nu
destekleyen İngiltere’nin ilgi alanına girdi.
Böylece, başta Rusya olmak üzere diğer
Avrupa güçlerinin Yakındoğu’ya
müdahalesini engelleyebilecekti; aslında
Rusya’nın Anadolu’ya dair hedeflerini
bozmak İngiltere’nin birincil hedefiydi.
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle ve
Osmanlı İmparatorluğu’nun nihai olarak
yıkılmasıyla, Ortadoğu petrolü, bölge
siyasetinde karmaşık ve bölücü bir faktör
olarak ortaya çıkmaya başladı.
(...)
Sayfa 253:
Savaş bir ulusun sermayesini tüketen
vergi anlamına geliyordu.
Aynı zamanda, bir ülkeyi sahip olduğu
piyasalardan uzaklaştırma, engelleme ve
düşmanlık anlamına geliyordu!
Diğer taraftan ‘emperyalizm’ gelişme ve
ilerlemeyle bir tutuluyordu.
(...)
Sayfa 281:
Liberal krizin bu üzüntü verici ironisi
şudur ki; bu kriz, bir ölçüde liberal
fikirlerin yayılmasından doğmuştur.
Oy kullanma hakkı yaygınlaştığında ve
piyasalar büyüdüğünde, bütün halklar
ulusal siyasetle ve küresel ekonomilerle
ilişkili hale gelerek kendi ekonomik
çıkarlarının ve kendi siyasal güçlerinin
bilincine varmaya başladılar; kendilerini
farklı grup ve sınıfların üyeleri olarak
tanımladılar.
Geleneksel kurumları yeni tertiplerle
doldurdular ve bu kurumları parçalara
ayırdılar.
(...)
Sayfa 282:
İki savaş arası dönemde Avrupa’da önemli
sayıda I. Dünya Savaşı’na katılan bir kitle
vardı.
Bu kitle, hayatlarını devlet adamlarının
aptallıkları uğruna tehlikeye atmışlar ve
karşılığında pek bir şey alamamışlardı.
Bunlar, siyasetçilere pek güven duymuyor
ve toplumsal değerlere de inanç
beslemiyorlardı.
Sanayileşme idealini ve akademik
liberalizm düşüncelerini de
paylaşmıyorlardı (Drucker 1939).
Büyük Savaş’a katılanlar bir birlik
oluşturdular.
Bu birlikten tipik bir şekilde ellerinde şişe
ve dudaklarından sarkan sigarayla
topluma meydan okuyan, haz arayan
“kayıp bir nesil” doğdu.
1929 yılının mali krizi son safhayı
oluşturdu.
(...)
Sayfa 312:
Atom bombası dünya siyasetini değiştirdi.
Bu atom silahları, İngiltere’nin ve
Sovyetler Birliği’nin savaş sonrası
planlarını altüst etti.
Amerikalılar, bu yeni atom silahlarının
tekelini almakla savaş sonrası düzende
istediklerini dikte ettirici ve gelişmeleri
kendi çıkarına uygun hale getirebileceği
bir konuma geldi.
Roosevelt, 1945 yılının ilkbaharında
beklenmedik bir şekilde öldü.
Yerine dış politikada deneyimsiz Harry S.
Truman geldi.
(...)
Sayfa 329:
Beş aç insan düşünün!
Her biri, avladıkları geyiğin beşte biriyle
ancak yetinebileceklerdir.
Böylece bir geyiğin tuzağa düşürme
konusunda aralarında işbirliği yaparlar.
Ancak bu beş kişiden birinin açlığı bir
yaban tavşanıyla da tatmin edilebilir.
Bir yaban tavşanı, yakalanabilecek
mesafede gezinip dururken, açlardan biri
tavşanın peşinden koşarak onu yakalar ve
kendi açlığını gönderir.
Fakat böyle davranmakla, geyik avının
başarısızlığına ve arkadaşlarının açlığının
devam etmesine yol açar!
(...)
Sayfa 403:
Will Roger, diplomasiyi “Bir köpekle
karşılaşıldığında, köpeği baştan savmak
için bir taş bulana kadar, ‘Ne kadar hoş
bir köpek’ deme sanatıdır” diye tanımlar.
(...)
Sözün özü:
Sayfa 396:
1929 yılı Ekim ayında Wall Street Borsası
çöktü.
Bu gelişme, dünya ekonomisinde büyük
krizlere yol açtı ve serbest piyasa
ekonomisine yönelik kapitalist fikirlere ve
liberal demokrat politikaya büyük darbe
indirdi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder